Günümüzde ise doğallığı ve büyüleyici renkleriyle dekorasyonda en çok tercih edilen malzemelerin başında geliyor.
İlk çağda dokumacılıkta, pamuktan sonra kullanılan hammaddenin “keten” olduğu bilinir. Keten, dokunarak kullanılan bir bitki elyafıdır. Dokuma ise, iplik eğirmeyi öğrendikten sonra yapılan bir tekstil üretim tekniğidir. Bu dokumaları, hazır sepet ya da çitleri ördükten sonra, atkı çözgü tekniği ile basit tezgâhlarda dokuyarak üretmişlerdir. Yazılı ya da resimli belge bırakmaya başlayan insanlar, dokuma fikrinin tanrı tarafından öğretildiğini kabul ederler. Mısırlılar’a göre tanrı ‘İsis’ dokumacılığı öğretendir, kardeşinin ve eşi Osiris’in bedenini sarmak için keteni bulmuştur. Asurlulara göre kraliçeleri ‘”Semiramis” dokumayı öğretmiştir. Yunanlılar ise akılcı tanrıları “Minerva” tarafından dokumanın bulunduğunu savunurlar.
Yine aynı Yunan efsanesine göre genç terzi Arakhne öylesine ince ve saydam bir kumaş yapmayı başarmış ki, ünlü terzi Athena’nın şimşeklerini üzerine çekmiş ve sonunda kıskanç Athena rakibi Arakhne’yi bir örümceğe dönüştürmüştür. Ancak tarihçiler iplik eğirmenin yirmi beş bin yıl önce başladığını kabul ederler.
Beş bin yıl önce eski Mısırlılarda ileri bir dokumacılığın olduğu bilinmekledir. Aynı çağda, Babillilerin yün ve keten dokumaları ise mükemmeldir.
Eski Mısır’da ekilen keten ile bugün ziraatı yapılan keten arasında benzerliğin olduğu da söylenceler arasındadır. Mısırlılar keteni çok çeşitli kalitede dokuyarak üretmişlerdir. Çok kaba ve kalın (yelken bezi), çok ince dokunmuş ve ağartılmış olarak da (giyimde ve kefen bezi) kullanmışlardır. Sarı ve kırmızı olarak da renklendirilmiştir. Ancak en çok beyazlatılmış olarak kullanılan keten, tanrının ve temizliğin sembolü olduğu için tercih edilmiştir.
Ketenin hikâyesinin böyle olağanüstü ve ilahi kaynaklara dayandırılmasının sebebi, onun çok eski ve soylu olmasından kaynaklanır. Tapınaklara girmesine izin verilen tek kumaş olarak bilinir. Olağanüstü inceliği yüzünden, şairler onu “dokunmuş havaya benzetmişlerdir. Firavunlardan mumyalara keten tüm eski Mısır’ı giydirmiştir.
Daha sonra Romalılar bu harika kumaşı evlerinde bolca kullanmışlardır. Ortaçağ Fransa’sında ketenin kullanımı, derideki yaraları iyileştiriciliği fark edilince daha da yaygınlaşmıştır. Daha sonra Kuzey Avrupa’da ketenin yetiştirilmesi gittikçe çoğalır. XVIII. yüzyılda dokuma tezgâhlarının icat edilmesiyle keten büyük ölçüde tüketilmeye başlanır, incecik dokusuyla şatoların, manastırların ve çiftliklerin dolaplarında yerini alır.
Ketenin saltanatı, ’40’lı yıllarda ”pratik ve ucuz” sloganı ile ortaya çıkan viskoz ve polyester ile sona erdi. En büyük rakibi pamuk, sentetiklerle karıştırılınca kendini arka sıralarda buldu. Neyse ki ’40’lı yıllardaki bu düşüş sadece bir kuşak boyunca sürdü. Çevreci kuşağın temsilcisi bizler ise, onun doğasına değer vererek, yeni dokumalar ve yeni renklerle yıllardır süregelen keten keyfini günümüzde de yaşatıyoruz.
Keten nedir?
Keten, doğal bir elyaftır. Keten bitkisinin saplarından üretilir. Adı Arapça “kutan”dan gelen bu elyaf, rutubetli ve serin iklimlerde yetişir. Keten tohumu bitkisidir. Tohum için yetiştirildiğinde, ‘bezir yağı’ elde edilir. Lifleri kullanılacaksa, bitki körpeyken kesilir. Her bitki sapında ortalama bin tane keten sap elyafı vardır. Keten sapının % 25’i elyaf olarak ise yarar. Keten bitkisi elyaf haline gelmesi için üç işlemden geçirilir: Çürütülür, dövülür ve eğrilir. İplik haline gelince dokunur.
Keten kumaşı temizleme-koruma
• Buhar ya da açık hava etkisine bırakılır.
• Sterilize edilir.
• Paketlenir (perde ya da örtüler) ör-tüye sarılır, hava ile teması kesilmelidir. Ancak bu sürekli bir tedbir değildir.
• Sıvı dezenfektan kullanılır. Alkol, kireç kaymağı çözeltisi (çok sulandırılmış…)
• Islatma ve yıkama yapılır.
• Sabunlu çözelti ile içme suyu kullanılarak yıkanır.