Üç Mihriban sevdi, hiçbirine kavuşamadı

Dünya Hali
Türk halk şiirinin iki ünlü şairi, iki kardeş. Biri Bahaettin Karakoç diğeri Abdürrahim Karakoç. Peki onların şiir dünyasındaki yolculuklarında neler yaşanıyordu? Bahaettin Karakoç, kardeşini anlatmay...
EMOJİLE

Türk halk şiirinin iki ünlü şairi, iki kardeş. Biri Bahaettin Karakoç diğeri Abdürrahim Karakoç. Peki onların şiir dünyasındaki yolculuklarında neler yaşanıyordu? Bahaettin Karakoç, kardeşini anlatmaya başlıyor: "Abdurrahim umut vadeden bir şairdi. Bunu farkettiği zaman eski yazdıklarının çoğunu yırttı attı. Bugün, Cumhuriyet dönemi Türk Halk Şiiri’ne bu kadar boyut kazandıran başka bir şair yoktur. Aşık Veysel bile kendi ağzıyla söyledi: "Analar neler doğururmuş ki biz bunların yeni farkına varıyoruz"

Şair babaları Ümmet Karakoç, iki oğlunun da şiirini severdi ama Bahaettin Karakoç’un karısı Hatice Karakoç, daha çok Abdürrahim Karakoç’un şiirini beğenirdi: "Ben yazdığım şiirleri önce Hatice’ye okurdum. ‘Ya seninki arabeske benziyor. Şiir Abdürrahim abininki gibi olur’ derdi. O da benim kardeşim der, geçerdim. Bir gün artık dokunmaya başladı, hiç okumaz oldum. ‘Şiir Abdürrahim abininki gibi olur. Git onu dinle’ dediğimde vallahi yanıtı şu oldu: ‘Seninki kadarını ben de yazarım.’ Abdurrahim’e bunu anlattık ‘Doğru söylüyor’ dedi."

Abdurrahim Kuran-ı Kerim’i 27 günde ben 30 günde bitirdim. Abdurrahim ne isterse babam hemen yapardı. ‘Baba’ derdi, ‘Ben şu penccerenin bütün camlarını bir sopayla indirmek istiyorum.’ Babam ‘Yap oğlum’ derdi. O da yapardı. Saatlerini alırdı babamın. Pınar gözüne sokar, suyun üstünden onun tıkırtısını dinlerdi. Gelip babama ‘Böyle böyle yaptım’ derdi. O da ‘İyi yaptın evladım’ derdi ama saat bir daha çalışmazdı. Yani mucit olmaya çalışır, her şeyi denemek isterdi."

AŞIK VEYSEL’DEN NECİP FAZIL’A

Halk ozanı Aşık Veysel’den Necip Fazıl’a kadar sayısız isimle dostluğu olan Bahaettin Karakoç, Fazıl ve Ahmet Tamdi Tanpınar dahil ünlü isimlerin Türkçe formatında değil Fransız ve batı edebiyatı etkisinde yazdıklarını, Tanzimat döneminden itibaren başlayan süreçte bugün Türkçe ve Türkçe şiirin öldüğünü söylüyor. Karakoç, Necip Fazıl’ı iyi anlatan bir örnek olduğunu söyleyerek bir anısını da paylaşıyor: "Kardeşim Abdurrahim’den üç defa kitap aldı. ‘Senin şiirden kitabından bahsedeceğim’ dedi. Abdurrahim her verdiğinde güldü ve dedi ki ‘Üstat siz kendinizden başka kimseden bahsedemezsiniz. Dolayısıyla ben size iki defa daha kitap verdim bundan önce’. Ve yazmadı. Necip Fazıl, oğlu olsa ondan değil de yine kendinden bahsederdi."

Kendisini sağcı, solcu, muhafazakar ya da İslamcı diye tanımlayamayacağını anlatan Karakoç ‘insanların sınıflandırılmaması gerektiği’ne inandığını ve bu yüzden Dolunay dergisinde tüm kesimlerin şiirlerini yayınladığını söylüyor: "Her sistem insanların iyiliği için olur. Ama insanların bir kısmını iyi yapıp bir kısmını yokluğa atan zihniyetlerden hayır gelmez. Dolunay Türkiye’de başlı başına bir akımdı. Ama lokomotif Bahaettin Karakoç’tu. Bir ordu da üç tane baş komutan olmaz. Bana ‘Sen solcuların da şiirlerine yer veriyorsun, Maraş seni taşa tutar’ dediler. Yeteneğine göre güzel bir şiir yazmışsa ben onu niye yayınlamayayım. Şiirlerimi solcular ve sağcılar da severdi.

Bahaettin Karakoç, kardeşinin Mihriban şiirini de anlattı: "Abdurrahim Mihriban’ı birebir yaşadı. Gerçek isimleri değil ama bir değil üç tane Mihriban vardı. Çok sevmişti. Üçü de nasip olmadı."

Star