Taksim’de yumruklar sıkıldı, gözler açıldı. Yoldan geçenler bu civarda bir şeyler olduğunu fark ediyor ama ne olduğunu tam olarak çözemiyor. Her sabaha yeni bir yumrukla uyanan esnafsa işlerin gece çevrildiğini biliyor ama belki de hoşuna gittiğinden peşine düşmüyor.
Beyoğlu civarlarında, duvarlarda, kepenklerde, köprü altlarında, yüksek katlarda, çöp kutusu yanında karşımıza çıkan sıkılmış sarı yumruklardan ve uçurtma olup açılmış gözlerden bahsediyoruz. Mayıs ayından bu yana Taksim karmaşasında “Ben de buradayım” diyen grafitilerden… Taraf Gazetesi’nden Tuğba Tekerek, sarı yumrukların peşine düştü.
Tünel’den Karaköy’e doğru inerken neredeyse her binanın duvarı bu yumruklar ve gözlerle dolu. Bir basın bülteni olmadığından tam olarak nereye kadar uzanıyor bu duvar yazıları bilmiyoruz ama kâh Galata Köprüsü’nün altında görüyoruz kâh bir çatının hemen altında. Yüzlerce belki hatta binlerce…
Sağım öldürür, solum güldürür…
Yumruklar kimi zaman tek başına, kimi zaman ikili üçlü gruplar halinde. Bazen bir melek kanadıyla sarılmış, bazen bir patenin içinden baş kaldırmış. Hepsinde enerji dolu, güçlü bir şekilde sıkılmış. Ama belki de sarı renk nedeniyle, belki de grafitinin doğası itibariyle hiç ürkütmüyorlar, diğer yumruklar gibi pek tehdit etmiyorlar. Bu arada, dikkat edince fark ediyorsunuz, hepsinde sol yumruklar sıkılı.
Bir de açılmış öylece bakan gözler var, sarı yumruklara eşlik eden. Çoğunlukla bir ipin ucunda sallanıyorlar. İpin ucu bazen sarı yumrukların elinde, çoğunlukla boşta. Yumruklar gibi gözler de bazen tek başına, bazen de gruplar halinde.
Bu yumruklar ve bakışlar farkında olsalar da olmasalar da Taksim’den geçenlerin algıladıkları dünyaya giriveriyorlar.
İnternetten bu sarı yumrukların ilk kez Almanya’da sıkılmış olduğunu da öğreniyorsunuz. Yazıların altına imzasını atan Kripoe, internette söylenenlere göre Türkiye’ye Erasmus değişim programı kapsamında gelmiş bir Alman öğrenci. İnternette Almanya’da yapmış olduğu sarı yumruk grafitilerinin de fotoğrafları var.
Grafitinin raconunda isim vermek yok
İnternette Kripoe’nin nüfuz cüzdanında yazan ismini de veriyor kimileri. Ama gündüz gözüyle gördüğümüz bu kişi, geceleri Kripoe olduğunu teyit etmiyor.Biraz grafiti dünyasının içine girince, bir grafiti yazarından röportaj istemenin pek de makul birşey olmadığını fark ediyorsunuz zaten. Onların yaptığı iş, doğası gereği karanlıkta imza atmayı gerektiriyor.
Gündüz vakti reklam yapmayı hiç sevmiyorlar.
“Kripoe’nin gündüz kimliği” yaptığı diğer sanat işlerinden bahsederken kendisi ve grafitileriyle ilgili çokça bilgi de veriyor (ama kendisinin Kripoe olduğunu hiç söylemiyor). İlk gençlik yıllarından beri grafiti yaptığını, sanata “mülkü güzelleştirerek” başladım diyen Kripoe’nin grafitiye ilişkin olarak söylediği şu sözler derinlikli bir bakışı ortaya koyuyor: ‘Birşeyi kendi yolunuzla ifade etmek için geri alabileceğiniz bir alan bulmalısınız. Hayatta izlemeniz gereken çok fazla kural ve kılavuz var. Bu onlardan kaçmak için güzel bir yol. Grafiti yaparken, tüm bedenimi tek bir kas olarak kullanıyorum. Bazen bundan yoruluyorum ama aynı zamanda her dem taze tutan bir şey…’ Grafitinin bir parçası olduğu altkültürde, isyan bir alışkanlığa dönüşüyor.