Mutfakta Bilkentli Garson Var

Dünya Hali
Rahime Sezgin’in haberi    Mekâna gelenler de, üniversite arkadaşları da garson Ali Yıldız’ı görünce şaşırıyor. O ise bu durumu önemsemiyor ve "Benim için insana hizme...
EMOJİLE

Rahime Sezgin’in haberi 
 

Mekâna gelenler de, üniversite arkadaşları da garson Ali Yıldız’ı görünce şaşırıyor. O ise bu durumu önemsemiyor ve "Benim için insana hizmet özel bir şey." diyor.

Kapıyı aralayan her müşteri enfes ev yemeklerini tatmak duygusuyla içeri giriyor. Ama daha fazlasıyla karşılaşıyor. İtinayla servislerini açan, güler yüzüyle müşterileri karşılayan garson, hoş sohbetiyle, entelektüel birikimiyle müşterilere bir kafeden çok daha fazlasını sunuyor. Bir kere uğrayıp geçenlerin zihinlerine ‘Bir garsona göre fazla bilgili’ cümlesini yerleştiren mekânın müdavimleri için o en iyi muhabbet arkadaşı. Ali Yıldız, Göztepe’de Cazu Restoran’da bir yıldır garsonluk yapıyor. Bu onun uzun soluklu iş hayatında ilk garsonluk deneyimi. Daha öncesiyse Bilkent Üniversitesi’ne kadar uzanan bambaşka bir serüven.

90’lı yılların başı onun üniversite kapısını araladığı bir dönem. Siyasete olan merakı Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü tercih etmesindeki en önemli sebep. Fakat üçüncü sınıfta gördüğü Oyun Teorisi dersi onun bu alanda çalışmayacağının ilk habercisi. Dersin ana teması: Karşındaki mutlaka seni kazıklayacaktır, o seni kazıklamadan sen onu kazıkla. "Bu benim hayat görüşüme çok tersti." diyor ve okulu bitirdikten sonra iletişim sektörüne kaymasının nedenini açıklıyor.

İlk iş tecrübesi -uzun süre para alamayınca kısa sürede bitecek olan- İnterstar döneminde Reha Muhtar’la çalışmasıdır. İletişim sektörünün çıkmazlarını, zorluklarını ilk fark etmesi o dönemde olur. Sonrasında yönetmen Mesut Uçakan ile çalışmaya başlar. Fakat Uçakan’ın "Sen Bilkent mezunu bir adamsın, ben sana hak ettiğin parayı veremediğim için eziliyorum." sözü bu macerasının da kısa sürmesine sebep olur. Sonrası radyoda haber spikerliği, reklam şirketlerinde metin yazarlığı, İKSV’de film festivali boyunca çalışma, halkla ilişkiler şirketinde bulunma gibi birçok iş… En son durak Deniz Ticaret Odası’nın denizcilik dergisini çıkarmasıdır.

Bu uzun soluklu, mutlu mesut süreç derginin satılmasıyla son bulur. Artık işsizlik süreci başlamıştır. Ama bu "Bilkent mezunu bile iş bulamıyor" cinsinden ağlak bir durum değildir. Esas mesele, onun gelen her işi kabul etmemesidir. Zaten ona göre Türkiye’deki işsizliğin temel sebeplerinden biri, insanların her işe evet dememesi önemli bir faktör. Bu işsizlik süreci onun için garsonluğun kapısını aralar. Eski bir gazeteci olan arkadaşı Elif Mutlu Çetin’in sahibi olduğu kafede garson olarak çalışmaya başlar.

Yemeğe değil, sohbete geliyorlar

Peki garsonluk bünyeye ağır geldi mi? Cevabı Türk filmi repliği kıvamında: "Namusumuzla çalışıyoruz, ekmek paramızı kazanıyoruz. Kötü yola düşmüşüz gibi muameleye lüzum yok!" "Şaka bir tarafa!" diyor, insanların Bilkent mezunu olduğunu duyduktan sonra şaşırmalarını anlatıyor. Bunu da ülkenin bilinç düzeyinin yetersizliğiyle ilişkilendiriyor. Oysa ona göre insana hizmet kutsal bir şey. Bu yüzden masalara servis açarken, müşterinin isteklerini yerine getirirken gocunma, sıkılma gibi bir hal hissetmiyor. Tam aksine, her şeyi bir şov mantığıyla yapıyor. Tabii farkını da ortaya koyarak. Nasıl mı? Masaya oturmuş, öğlen yemeğini yiyen müşterilerinin masasındaki sohbete sessizce ortak olarak. Bir anda mekânın garsonu, bir müşteri masasında fikirlerini ortaya koyan, sohbeti yönlendiren ve ilgiye mazhar olan kişiye dönüşüyor. Bu yüzden de çevrede bulunan şirketlerden müşteriler sadece öğle yemeğine değil, Ali ile sohbete restorana gidiyor. Entelektüel garson bulan müşteri, onunla sadece yemekte sohbet etmekle yetinmiyor. Bir yemek masasında kurulan dostluk dışarı taşıyor, birlikte vakit geçirilen zamanlar artıyor. "Ebette ki insanlarla iyi iletişim kurabilmemde, onların arasına sızabilmemde özgüvenli olmam önemli bir faktör. Sadece bir garson olsaydım böyle olur muydu bunun cevabını bilmiyorum." diyor.

   "Bahşişe Asla Hayır Demem"

Garsonluk ona çok büyük paralar kazandırmıyor. Fakat o hayatta insanın yaptığı işte mutlu olmasını daha öncelikli görüyor. Hayatın sunduklarını kabul edip yetinmenin inanana mutluluk sağladığını düşünüyor. Para önceliği olmasa da bırakılan bahşişler onu mutlu ediyor. "İnsanlar genellikle beni aynı statüde gördükleri için bahşiş bırakmıyorlar. Oysa ben bahşiş alınca mutlu oluyorum. Çünkü bahşiş bir anlamda müşterinin verdiğimiz hizmetten memnun olduğunu gösteriyor." diyor.

Üniversite arkadaşları onun yaptığı işe şaşırıyor, yüzüne söylenmese de arkasından fısıltılar yükseliyor. O bunları hiç önemsemiyor. Fakat bu demek değil ki bundan sonraki hayatına garson olarak devam edecek. O şu sıralar garsonluk yapıyor ama ülke ve dünya gündemi ile yakından ilgilenmeyi ihmal etmiyor Denizcilik sektörü ile ilgili yayım çalışmaları yapmak önümüzdeki günlerde gerçekleştirmek istediği projelerinden biri. Bir de tabii bir yıllık garsonluk deneyimlerinden öğrendikleriyle televizyonda bir yemek programı yapmak. Bu yüzden sadece garsonluk yapmıyor, işin mutfak kısmıyla ilgileniyor. Özellikle kıtır muhallebisi şimdiden müşterilerin gözdesi.

Zaman