Kemal Burkay’dan Vicdan Çağrısı

Dünya Hali
PKK’ya “Silah bırak, Kürt halkına zarar veriyorsun” çağrısı yapan Burkay, ‘vicdan sahibi Kürt aydınları’ da bu yönde çaba harcamaya davet etti. Derin devletin yönlendirdi...
EMOJİLE

PKK’ya “Silah bırak, Kürt halkına zarar veriyorsun” çağrısı yapan Burkay, ‘vicdan sahibi Kürt aydınları’ da bu yönde çaba harcamaya davet etti. Derin devletin yönlendirdiği örgütlerin ortaya çıkarılmasını isteyen Burkay, ‘iki tarafın da ortak olduğu hileli çatışmalarda’ Türk ve Kürt gençlerin hayatını kaybettiğini vurguladı.

31 yıllık sürgün hayatının ardından Türkiye’ye dönen ve HAKPAR çatısı altında siyasete giren Kürt aydını Kemal Burkay, BUGÜN’e konuştu. Kürtlerin haklarını silahla değil demokratik yollardan alabileceği görüşleri ile öne çıkan Burkay, Kürt ve Türk aydınlarına görevler düştüğünü belirtti. “Vicdan sahibi her Kürt PKK’ya çağrı yapmalı"”diyen Burkay, PKK’nın silah bırakması gerektiğini vurguladı. Burkay, PKK vesayetindeki Kürt siyasetinden yeni anayasa perspektifinde Kürt sorununun çözümüne kadar birçok konuda önemli tespitlerde bulundu.

PKK siyaset üzerinde vesayet kuruyor

PKK’nın silahlı bir gücü var; Kürt politikası ve siyasi partiler üzerinde vesayet kuruyor. Bazı aydınlar, PKK’nın politikasından ayrı bir oluşuma gitmeye çalıştı. Hikmet Fidan gibiler öldürüldü. Bunun dışında PKK’nın KCK vasıtasıyla legal alanda çalışan belediye başkanları ve milletvekilleri üzerinde baskı yaptığına dair çok şey söyleniyor. Bu yöntemleri onaylamıyorum. Ben silahların susturulmasından yanayım. Benim fikirlerim var bunlar da başkalarını vesayet altına alamam.

TEK TARAFLI SİLAH BIRAKMALI

KCK’yı yanlış buluyorum. Eğer illegal bir örgütlenme ise PKK vardı, o zaman KCK nedir? Legal ise BDP var. Belediye başkanları,milletvekilleri ve önemli bir kitle desteği var. Bu koşullarda silahlara ve PKK’lıların dağda bulundurulmasına karşıyım. PKK’nın yapması gereken şey tek taraflı olarak silahları bırakmasıdır. BDP’nin legal bir parti olarak PKK’nın tehdidi vemüdahalesinden uzak siyaset yapmasından yanayım.Maalesef bir vesayet söz konusu.Oarkadaşlar Kürt sorununun çözümünde muhatap arandığında İmralı ve bazen Kandil’i gösteriyorlar. Bu yanlıştır.

KCK KARANLIK BiR ÖRGÜT

Söylendiğine göre KCK’nın içine MİT yaygın şekilde sızdı. Hatta medyada Öcalan yakalandıktan sonra MİT’in KCK’yı kurduğu ve yönlendirdiği söyleniyor. KCK zaten kuşkulu ve karanlık bir örgüt. Bu örgütlenmeyi yanlış buluyorum. Murat Karayılan ve arkadaşlarının yapmaları gereken şey silahları bırakmaktır. Çünkü bu silahların Kürt halkının mücadelesine hiçbir faydası yok, tam tersine engeldir.

Silahtan nemalananlar var

Savaşın bitmesi için operasyonların durması ve PKK’nın silah bırakması gerekiyor. Devlet silah bırakamaz ama operasyonları durdurabilir. PKK silahı tamamen bırakmalı. Silahların susmasını istemeyen, çatışma ortamından nemalanan, bundan siyasi ve ekonomik rant sağlayan güçler var. Her iki tarafta da var. O yüzden hükümeti de güç duruma düşürür.Mesela sınır yöresinde şikeli operasyonlardan bahsediliyor. Şike iki tarafın da ortak olduğu hileli çatışmalardır. Bu şikeli çatışmalarda hem gencecik askerler hem de dağa çıkmış Kürt gençleri maalesef hayatını yitiriyor. Bu gençlerin bir suçu yok. Ama ne yazık ki işin içinde başka eller var.

KÜRTLER ÇABA GÖSTERMELİ

Biz Kürtler’e, Kürt aydınlarına düşen bu çatışmanın sona ermesi için çaba göstermektir. Biz PKK’nın kızdığını bile bile çağrıda bulunuyoruz. PKK, bazen bizi tehdit ediyor, ağır şekilde hakaret ediyor ama bunu yapmak gerekiyor. Sorumluluk duyan vicdan sahibi her Kürt’ün bunu yapması lazım. Geçmişe oranla daha iyi bir noktadayız. 10 sene önce bunları konuşmak bilemümkün değildi. Ülkenin değişik siyasi, kültürel grupları bir arada çözümü konuşuyoruz. Çok iyimser, hayalci değilim ama her şeye rağmen umutluyum. Yılgınlığa ve umutsuzluğa düşmemeliyiz. Ama henüz ilkbaharda da değiliz.

Kürt hareketi niçin teröre itildi?

Derin devletin yönlendirdiği örgütler, araştırılıp ortaya çıkartılmalı. PKK’nın kuruluşu da bu konuda çok şüpheli ve karanlık. Öcalan’ın kendisi de söylüyor. Niçin Kürt hareketi teröre itildi. Bu bilerek yapılmış. Bütün o provokasyonlar, kontrgerilla ve JİTEM, devlet içerisindeki çeteler açığa kavuşturulmalı. Bu arada PKK’nın işlediği infazlar da var tabii. 87’de yurtdışında bize ve öteki gruplara yönelik saldırılar, cinayetler… PKK’nın kendisinden ayrılan kendi tabanına yönelik cinayetleri… Bekaa ve Kandil’de bir dizi masum insan katledildi. Bunlar da açığa çıkartılmalı. Bu karanlık dönem aydınlatılmalı.

Anayasada Kürt kimliği tanınmalı

Yeni anayasada Kürt kimliğinin tanınmasından yanayım. Bu yapılamıyorsa vatandaşlık bir etnik kimliğe dayandırılmamalı. Bu anayasa Türk kimliğine dayanıyor ama Türkiye’de yaşayan herkes Türk değil. Eğer burası ortak vatanımız olacaksa Türk veya başka bir kimliğe dayalı vatandaşlık yanlıştır. Türkiye demokratik bir ülke olacaksa bu ayak bağlarından kurtulmalı ve Kürt sorununu çözmeli. Anadilde eğitim de yeni anayasaya mutlaka girmeli.

‘ANAYASADA 12 GERİLİM HATTI VAR’

Abant Platformu’nun ikinci gününde ‘Üniter Devlet Özerklik Dengesinde Yerel Yönetimler’masaya yatırıldı. Prof.Dr. Bekir Parlak yeni anayasada sivil- asker ilişkilerinden özgürlüklere kadar 12 gerilim hattı olduğunu söyledi. Prof. Fuat Keyman, demokratik özerkliğin demokrasiye katkısı olmadığını belirterek, ilk 3madde içerisine ‘yerinden yönetimin’ eklenmesi gerektiğini kaydetti. Gazeteci Tarhan Erdem ise yeni anayasanın ancak korkulardan sıyrılarak yapılabileceğini vurguladı. Prof.Dr.Deniz Ülke Arıboğan’ın başkanlığını yaptığı oturumda Prof.Dr. Bekir Parlak, Prof. Fuat Keyman, Cengiz Aktar ile gazeteci Tarhan Erdem konuştu. Parlak, vatandaşın ulusal ve yerel yönetimlere katılımının sağlanması gerektiğini belirtti.Devletin üniter şekilde yapılanması gerektiğini ve bölgesel yerel yönetimlerin tartışmaya açılabileceğini savunan Parlak, “Bunlarüniter devlet içerisinde yapılandırılabilir.Devlet vatandaş bütünlüğü olmadan idare bütünlüğü sağlanamaz. Yeni anayasa yapım sürecinde güvenlik, özgürlük, sivil- asker, yasama yürütme yargı, pozitif hukuk, kamusal alan, denetim, vesayet, ulus, etnisite gibi 12 gerilim hattı var. Türkiye, İtalya’da uygulanan fonksiyonel il modelini alabilir” dedi.

Anadilde eğitim hak

2030 yılında dünyanın kentleşeceğini ifade eden Fuat Keyman, Türkiye’nin artık merkezi bir anlayış içerisinde yönetilemeyeceğini ileri sürdü. Katılım ile ilgili çok ciddi sorunlar olduğunu anlatan Keyman, yönetilemeyen bir Türkiye olduğunu kaydetti. AK Parti’nin 3. seçimi kazandıktan sonra artık bir egemen parti haline geldiğini aktarırken şunları dile getirdi: “Ustalık ve egemen parti arasındaki farkı yaşamaya başladık. Yüzde 95 temsiliyet varken ustalık döneminde merkezileşerek ülkeyi yöneten bir hükümet var. Sivil vesayet dönemi yok. Kürt sorununu çözemeyen bir anayasa demokratik olamayacak. Anadilde eğitim bir vatandaşlık, insanlık hakkı. Bu noktada bir ortaklığa varabiliriz. Asıl odaklanılması gereken yerel yönetimlerde demokratik özerkliktir. Ama demokratik özerkliğin Kürt sorununa, bölgenin demokratikleşmesine bir katkısı yoktur. Yeni bir anayasa olacaksa ilk4madde olmasın. İlk 3 madde içerisine yerinden yönetimi koymalıyız. Ardından illeri güçlendirerek demokratik özerkliğe bir cevap verebiliriz.”

AK Parti merkezileşmeye başladı

Tarhan Erdem, yerinden yönetimin tanımlanmadığı devlete federal veya üniter demenin mümkün olmadığını iddia etti. Anayasameselesinin korkulardan sıyrılarak çözülebileceğini savunan Erdem, “Bu da Kürtler’in varlığını kabul etmekle başlar” dedi. Amasya’da, Balıkesir’de olan halk gibi Diyarbakır’dakilerin de dil, kültür ve isteklerinin kabul edilmesi gerektiğini vurgulayan Erdem, şöyle devam etti: “Cumhuriyet tarihinde yerel yönetimler anlamında en büyük adımı AK Parti attı ama 2004’ten sonra merkezileşmeye başladı. Son KHK ile kabul edilemeyecek bir merkezi idare kuruldu. İlk anayasal kuralı olarak Türkiye’deki bütün yerleşim birimlerinde oturanların demokratik seçimlerle oluşturdukları meclisler kendi sınırları içerisinde üst makama uygun yasama ve yürütme kararı alabilir, eğitim birimlerini de kurabilirler.

“IRAK KÜRDiSTAN’I CENNET OLSA iSTEMiYORUM”

Agos Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş, bazı katılımcıların Irak Kürdistan’ına atıf yapmasını eleştirdi. Koptaş, “O bölgesel yönetimin hangi şartlarda kurulduğunu biliyoruz. İşgalin ve oluk oluk akan kanın sonrasında kuruldu. Dolayısıyla böyle bir yolla kurulacak yönetim yeryüzünde bir cennet olsa bile kendi adıma böyle bir cenneti reddediyorum. Eğer gerçekten bir arada yaşamak istiyorsak, 82 Anayasası’nı unutarak konuşmak lazım. Çünkü yeni bir Türkiye’yi inşa etmeye çalışıyoruz. Bunu yapmamızın temel motivasyonu da barış içerisinde bir arada yaşamak olmalı. Barışı bir kez daha kaçırma, ıskalama şansımız yok. Çünkü aksi çocukların, gençlerin ölmesi demek” ifadelerini kullandı. Konuşması sonrasında bazı eleştiriler alan Koptaş, tekrar söz alarak Kuzey Irak’taki Kürt bölgesel yönetiminin doğallığı, meşruiyeti açısından hiçbir sorun olmadığını dile getirdi.

BUGÜN GAZETESİ