BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, provokasyonları önlemenin yolunun ”provokasyonlardan korkmamak” olduğunu belirterek, İmralı’da yapılacak görüşmelerin gizli kalmaması gerektiğini söyledi. Demirtaş, Meclis’te bir grup gazeteciyle yaptığı sohbette, grup toplantısında sürece ilişkin şartlar ifade etmediğini kaydederek, ”bunlar olmazsa biz yokuz” demediğini ifade etti. Demirtaş, ”Hükümet, ‘Ben bunları yapmadan da müzakereyi yürütebilirim, herkesi de ikna edebilirim’ diyorsa buna saygı duyarız. Müzakerede ilerleyen aşamalara geçilmesi için öngördüğümüz sıkıntılardır bunlar, yoksa şart değildir” dedi.
Demirtaş, ”Sizin ifadenizin sert olduğu eleştirileri var” denilmesi üzerine, ”Doğru bak o yüzden Öcalan muhatap alınmıştır. Bizim şikayetimiz yok, kendileri bilir. Öcalan daha yumuşaktır, onunla görüşmeye devam etsinler” karşılığını verdi.
”Öcalan arkadaşlarınıza somut olarak ne demiş?”sorusuna Demirtaş, görüşmenin içeriğine girmeyeceklerini kaydederek, ”Orada ne konuşulduğuna dair ne söylesek speküle edilecek. İlerleyen aşamalarda bir heyetimiz tekrar giderse…Arzumuz beklentimiz odur. Bizim adımıza bir heyetin genişleyerek gitmesini istiyoruz. O zaman belki çok daha açık bir şekilde hepsini konuşabiliriz. Yapmamız da gerekir. İmralı’da yapılacak görüşmelerin gizli kalmaması lazım. Biz sadece bu aşamada taşların yerine oturuncaya kadar hassasiyete dikkate ediyoruz. Bu sadece bizim de hassasiyetimiz değil” diye konuştu.
”Ahmet Türk ve Ayla Akat adına Öcalan mı karar verdi?” sorusuna Demirtaş, ”Hepimizin ortaklaştığı isimler…36 vekilimizin hiçbiri diğerinden farklı değildir. Hangi iki isim olsaydı, bizim açımızdan sıkıntı yoktu” dedi.
İkinci, üçüncü görüşmeden sonra şeffaflığın artırılması gerektiğini savunan Demirtaş, bu görüşmelerin ne zaman olacağı beklentisinin sorulması üzerine, ”Adalet Bakanlığı’na na bağlı cezaevi, kendi başımıza gidemiyoruz. Bakanlık ve Hükümet nasıl tasarrufta bulunur bilmiyorum ama bence birkaç gün içinde görüşme olmalı. Kamuoyu destek sunuyor, hızlı şekilde ilerlemeli” dedi.
Demirtaş, ”süreçle ilgili eylemsizlik, çatışmasızlık mesajı olup olmadığı” sorusuna, ”Böyle bir mesaj yok, varsa yapardık. Öcalan’dan bize eylemsizlik, çatışmasızlık, geri çekilme gibi bir mesaj iletilmiş olsaydı, onu yapardık. İki taraflı bakmak lazım. Eğer o aşamaya geçilecekse, çağrılar yapılacaksa, ateşkes çağrısı…Bunların her zaman karşılıklı olması lazım. Her ölüm bu süreçleri sıkıntıya sokar” diye konuştu.
Müzakere sürecinin aktörleri olarak Öcalan, Kandil, BDP-DTK olması gerektiğini ifade eden Demirtaş, şöyle konuştu:
”Biz talep öne sürmüyoruz, işleri kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Kolaylaştırmaya çalışırken gerçekçi önerilerde bulunuyoruz. Bunlar talep değil, süreç böyle ilerleyecek. Başka türlü olabilir mi? Gittiniz İmralı’da görüştünüz, hiçkimse onunla görüşmeyecek, koşulları değişmeyecek, onun dışarıyla teması olmayacak, söylediğini söyledi artık dışarda barış olsun. Mesele bu değildir, aşama aşama ilerleyecek. Bizim bir program ve projemiz var ama Hükümet ile ortaklaştığımız, ortak çalıştığımız bir proje yok. Biz kendi yaklaşımımızı ortaya koyuyoruz. Biz dışarıdan gördüğümüz kadarıyla oluşacak sıkıntıları anlıyoruz ve tıkanmaya yol açmadan çözülmesini arzu ediyoruz. Yoksa onun bize ilettiği talep değil. Biz önerimizi koyuyoruz. Şöyle bir hava var; iyi bir hava oluştu, herkeste umut, heyecan, sevinç var, temkinli de olsa geleceğe dair beklenti var. Bu hiç bozulmasın istiyorlar. Ama bunu bozacak hiçkimse bir şey de söylemesin. Kim ne söylerse de bozulacakmış gibi bir hava var. 50 yıl böyle sürse kimse itiraz etmeyecek. Bu mudur çözüm? Şu andaki durum çözüm müdür? Hayır, konuşacağız tabii, herkes öneri, eleştiri yapacak. Herkes kendi çerçevesinden süreci sağlıklı yürütmek için mücadele yürütecek.”
Demirtaş, İmralı’daki görüşmenin tümüyle çok genel çerçevede geçtiğini belirterek, ”Asla bir proje, takvimlendirilmiş program, bir yol haritası bunlar ne bize ifade edilmiş, ne dışarıya iletin denilmiş. Uzun süredir bildiğimiz, tanıdığımız Öcalan’ın genel yaklaşımları her zaman makuldü. Zorlayıcı, Türkiye’de imkansız denilebilecek bir şeyi bugüne kadar hiç söylemedi zaten. Makuldür” dedi.
Demirtaş, demokratik özerkliğin parti programlarında olduğunu, savunmaya devam ettiklerini ve iktidara geldiklerinde uygulayacaklarını söyledi.
”PKK’nın silah bırakmaya hazır olduğuna inanıyor musunuz?” sorusuna Demirtaş, ”Bütün bu zorlu süreçleri aşmak için çözüme inanmak lazım. Bunlar olursa adım adım hepsi gelir. İyi bir başlangıç yapıldı, arkasını getirebilir ve altını doldurabilirsek ilerleyebilir. Bu aşamada belki Hükümet tabana seslenmek için ‘PKK silah bıraktı, bırakacak’ havası yayıyor da bu hafta, önümüzdeki ay bu tür olacak diye beklenti içine girmek hayal kırıklığı yaratır” dedi.
Demirtaş, ”Bu süreçte resmi aracı olur musunuz?” sorusuna, ”Hayır; doğrudan görüşmesi lazım hükümetin. KCK ile doğrudan görüşmesi lazım. Bizim aracılığımız anlamsız olur. Tarafların birbirine güvenmesi lazım. Arabulucular burada rol oynayamaz. Bizim muhataplığımız söz konusu. Biz arabulucu ya da postacı değiliz, muhatabız. Parlamentoda yapılacaklar, Kürtlerin özgürlükleri konusunda doğrudan muhatabız. Hükümet bizimle doğrudan görüşmeli” diye konuştu.
AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın ”işi yokuşa sürüyorlar” ifadesinin hatırlatılması üzerine Demirtaş, ”Hadi canım. Kandil ile görüşüleceğinizi Babakanınızın kendisi söyledi. Ben mi ortaya attım? Oslo ve benzeri olacak demedi mi 2 gün önce? Başbakan işi yokuşa mı sürüyor” karşılığını verdi.
Demirtaş, ”Karayılan’ın açıklamalarından, süreçten haberleri olduğu anlaşılıyor. Kandil ile Hükümet mi görüşüyor?” sorusuna, ”Biz değiliz, kim olduğunu bilemeyiz. Evet duyumlarımız vardı, heyetlerin İmralı’ya gidip geldiğine dair. Ama somut bilgimiz yoktu. Arkadaşlarımızın gidişiyle detaylı bilgimiz oldu. Kandil’in haberi varsa doğaldır” dedi.
”Sürecin dışında mısınız?” sorusuna Demirtaş, ”Bizim kendi sürecimiz var. Bu sürecin sahibi Hükümet değil ki…Hükümet’in başlattığı süreci anlamaya, izlemeye çalışıyoruz. Ama bizim zaten uzun süredir içinde bulunduğumuz kendi cephemizden bir sürecimiz var. Bunun tam da içindeyiz, hakimiz, biz karar veriyoruz. Bütün bu olup bitenlere Hükümet mi karar veriyor. Açlık grevleri öncesi, sonrası süreçleri biz yönettik. Karar verici bizdik” diye konuştu.
Demirtaş, milletvekillerinin İmralı’ya gitme konusunda uzun süreden beri ısrarları olduğunu ve Hükümet’i bu konuda kendilerinin ikna ettiklerini anlattı. Demirtaş, ”Herkes kendi sürecini işletti, bu noktaya gelindi, karşılıklı hamleler yapıldı, biz de bazı hamleler yaptık, kısmen de başarılıyız. Hükümet de bütün bu süreçleri doğru okudu, doğru hamlelerle karşılık verdi ki bu noktaya gelindi” dedi.
Yeni görüşme konusunda istekleri olduğunu belirten Demirtaş, birkaç gün içinde daha genişletilmiş bir heyetin gitmesi gerektiğini düşündüklerini vurguladı. Yeni görüşmede eşbaşkanların da olması gerektiğini düşündüklerini anlatan Demirtaş, ”Biz eğer doğrudan yüz yüze temas kurarsak işi daha şeffaflaştırabiliriz. Öcalan ile heyet arasında başlayan görüşmeye dahil olursak daha katkı sunucu oluruz ve o zaman ikinci bir aşamaya geçilmiş olur. O aşamada artık daha detaylı plan, program, takvimlendirilmiş şeyler yansıyabilir. Devlet ile KCK de görüşürse, bu mekanizma tamamlanmış olur. Bizim KCK, Öcalan ve Hükümet ile görüşmemiz ve temas kurmamız lazım” ifadelerini kullandı.
Demirtaş, bir soru üzerine, Norveç Büyükelçisi ile görüştüğünü hatırlatarak, ”Görüşmek istedi, görüştük. Mutlaka ki merak ediyorlar. O da süreci anlamaya çalıştı. O da nabzı yoklamaya çalışıyor. ‘Biz ev sahibi olmaya hazırız, dünya genelinde bu tür görüşmeleri yapıyoruz’ diyorlar. Tüm tarafları anlamaya çalışacaklardır. Buna karşı çıkmadıklarını söylüyor. Somut olarak başlayan süreç için ‘ev sahibi olmaya hazırız’ demiyor. Ama ‘bizim genel yaklaşımız bu, biz bu tür şeylere açığız’ diyor. Aynı şekilde Almanya, Fransa, Amerika, büyükelçileri merak ediyor, biz de onların görüşlerini almak istiyoruz” dedi.
Provokasyonu önlemenin yolunun ”provokasyondan korkmamak” olduğunu belirten Demirtaş, ”Provokasyon olsa dahi ‘biz kararlıyız, irademizde sağlam duracağız, ilerleyeceğiz’ dediğiniz zaman provokasyonları önlersiniz. Ama sürekli tetikte, tedirgin olup provokasyon olursa bu iş bozulur havasını yayarsanız, zaten provokasyona zemin hazırlamış olursunuz. O yüzden güçlü durmak lazım. Tarafların ısrarla, ‘biz ilerleyeceğiz’ demesi gerekir. Bu provokasyon ihtimalini de en aza indirir” görüşünü savundu.
AA