El öpme adeti nereden geliyor?

Dünya Hali
Bayramda yine defalarca tekrarlanacak bu geleneğin ilk örneklerine bakıldığında kaynaklar bizi Asr-ı Saadet dönemine kadar götürüyor. Türk toplumunda ayrılık ve kavuşma anlarında olduğu gibi bayramlar...
EMOJİLE

Bayramda yine defalarca tekrarlanacak bu geleneğin ilk örneklerine bakıldığında kaynaklar bizi Asr-ı Saadet dönemine kadar götürüyor.

Türk toplumunda ayrılık ve kavuşma anlarında olduğu gibi bayramlarda da gelenekselleşmiş adab-ı muaşeret kurallarından biridir el öpme. Sevgi, saygı, sadakat gibi pek çok duygunun ifadesidir. Ayrıca, yalnızca bize özgü bir davranış değil. Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya gibi farklı coğrafyalarda da büyüklere saygı ifadesi olarak karşımıza çıkıyor el öpme âdeti.

Batı’da ise durum biraz farklı. Katoliklerin ziyaretlerinde Papa’nın sağ elindeki yüzüğü öpmesi bilinen örneklerden. Yine erkeğin nezaketen kadının elini öpmesi 17-18. yy.da İspanya’da yaygınlaşmaya başlayan, zamanla Avrupa’da kabul gören davranışlardan. Bu davranışın bizde de Cumhuriyet’e geçiş aşamasından bu yana görüldüğünü resmediyor kaynaklar. Sultan Vahdettin ve V. Mehmet dönemlerinde başmabeyincilik yapmış, Lütfi Simavi’nin "Teşrîfât ve Âdâb-ı Muâşeret" kitabında bunu anlatan bir örnekle karşılaşıyoruz. Cumhuriyet’e geçişte gündelik hayata, siyasîlere, genel ahlak kurallarına ilişkin değişmeye başlayan toplumsal algı ve yaşam tarzına ışık tutan kitapta topluluk içinde kadınların ellerinin nasıl öpüleceğini gösteren kısım dikkat çekiyor. Peki, hiç düşündünüz mü el öpme âdeti nasıl ortaya çıkmış ve toplumumuzda yerleşmiş? Ya da bu davranışın altında hangi anlamlar gizli?

Menfaat için el öpmek mekruh

El öpmenin gelenekselleşmesi konusunda kesin bir yargıya ulaşmak elbet zor. Ancak ilk örneklerine bakıldığında kaynaklar bizi Asr-ı Saadet dönemine götürüyor. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Abdullah Kahraman, hadis kitaplarından nakledilen bilgilere göre sahabelerin, Hz. Peygamber (sas)’in elini öptüklerinin bilindiğine dikkat çekiyor. Örneğin, Kâb bin Mâlik ve arkadaşlarının, Tebük Gazası meselesinden sonra affedilmelerine ilişkin ayetler inince Resûlullah’a giderek mübarek ellerini öptükleri aktarılmış. Ayrıca iki Yahudi’nin Resulullah’a gelip soru sorduktan sonra elini öptükleri de kaynaklarda yer alan bilgiler arasında. Buradan yola çıkarak, anne-babanın, yaşlıların, hocaların ve devlet büyüklerinin saygı ve muhabbet ifadesi olarak elinin öpülebileceğini söylüyor Kahraman. Ancak bazı durumlarda bu eylemin mekruh olduğunu özellikle belirtiyor. Şöyle ki, İslâm âlimleri, hürmet ve dindarlıktan dolayı kucaklaşıp, el ve başı öpmenin mubah olduğunu söylemiş, dünyalık bir mesele ya da menfaat için el öpmeninse mekruh olduğu fikrinde birleşmiş. Kahraman ayrıca "İslam, bir kimsenin karşısında dalkavukluk yapmayı eğilip bükülmeyi de çirkin bir hareket saymıştır. El öpmeden önce eli öpülecek kişinin önünde yere kapanmak, yeri öpmek, etek öpmek gibi davranışların da İslam diniyle bağdaşması mümkün değil." diyor. Mesele burada tam da şu noktaya geliyor: İslam toplumların örf, adet ve muaşeret kurallarını dikkate alıyor, ancak bu kuralları olduğu gibi kabul etmek yerine dinin, aklın, canın, neslin ve malın korunması gibi temel esaslara aykırı olmamalarını şart koşuyor. Prof. Dr. Kahraman, "Dinimiz tüm bunlarla uyumlu olanları kabul etmekte, olmayanları ise uyumlu hale getirmektedir." diyor.

Davranış bilimleri uzmanı Dr. İlhami Fındıkçı’nın "El öpmek fiziki bir davranışın ötesinde anlamlar taşır. El öpmek eğilmek, benlik atından inmek, insani değerlere duyarlı olmak, başkalarını dinlemektir." tespiti de Kahraman’ın söylediklerini destekliyor. Ancak Fındıkçı toplumsal bir ritüel ve davranış kalıbı olarak el öpme geleneğinin günümüz insanının genel ruh daralmasından nasibini aldığı görüşünde. Ona göre, bu davranış giderek azalıyor. Oysa küçüklerin sevgi ve saygılarını dile getirmek için büyüklerin ellerini öpmeleri, fiziki bir davranış kalıbı olmakla birlikte taşıdığı anlam derinliği önemli. Salt maddi değerlere takılıp ruh dünyası daralan günümüz insanı için pratik bir reçete olarak gördüğü bu eylemi gerçekleştirecek tevazua sahip olabilmek de bir diğer önemli nokta Fındıkçı’ya göre…

Sonuç olarak, herhangi bir çıkar gözetmeksizin, mahremiyete ve şahsiyete zarar vermeden başta anne-baba, âlimler, öğretmenler olmak üzere büyüklerin ellerinin öpülmesi İslâm âdabına uygun bir saygı ifadesi. Davranış açısından da göründüğünden derin anlamlar içeriyor. O zaman İlhami Fındıkçı’nın ifadesiyle: "Ne mutlu öpecek eli olanlara. Ne mutlu maddi kazanımlar için değil daha derin kazançlar için el öpenlere."

Mahremiyet korunmalı

Prof. Dr. Abdullah Kahraman (Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi): El öpme konusunda İslâm’ın getirdiği en önemli sınır, dinen evlenmeleri yasak olmayanların elinin öpülmemesi ve öpmede niyetin düzgün olması noktasındadır. Ayrıca evlenmesi artık

Dr. İlhami Fındıkçı (Davranış Bilimleri Uzmanı): Nasıl ki namaz, oruç, hac gibi dini emirlerin de temel amaçlarından biri bireyin, kibirlenmesini önlemek, bir anlamda haddini bilmesidir. Bu çerçevede mesela namaz Yaratıcıya olan saygımızın beden ve ruh bütünlüğü ile davranışa dönüşmüş uygulamasıdır. Böylece namazda asıl amaç söz konusu fiziki hareketler değil onun temsil ettiği kendimizi bilme ihtiyacımızdır. Benzer bir davranışsal süreç olarak annemizin, babamızın, ilmine saygı gösterdiklerimizin elini bir maddi beklentiye girmeksizin öpebilmek, şişen benliğimizle savaşta önemli bir mevzidir.

Zaman