Dizilerin Fendi, Futbolu Yendi!

Dünya Hali
Esas önü alınması gereken mesele taraftarın futbol oyunundan soğumasıdır. Futbolun taraftarın elinden kayışını geçen hafta kaleme almıştık. İtalya, İngiltere, İspanya ve Türkiye örneklerini verirken i...
EMOJİLE

Esas önü alınması gereken mesele taraftarın futbol oyunundan soğumasıdır. Futbolun taraftarın elinden kayışını geçen hafta kaleme almıştık. İtalya, İngiltere, İspanya ve Türkiye örneklerini verirken içine gizli bir yorum yerleştirip sadeleştirmeyi yeğledik. Özetle adı geçen ülkelerdeki birbirinden farklı hadiselerin bir toplamıydı bizdeki son durum; bahis şirketlerinin manipülasyon için ligin zayıf halkalarını bulması bir tarafta, menajerlik denen büyük oyunda oburluk yapıp ligin kontrolünü ele geçirmek bir tarafta ve bu ağa düşüren sağlıksız malî yapı, ihtiraslı yönetim şekli diğer tarafta duruyordu. Bu köşeleri belli üç taraftan sızan sularla bizdeki hadiseler bir melez olarak ortaya çıkmıştı.

İngiltere çok erken çözmüştü manipülasyon yumağının dev bir dalgaya dönüşmesini, İtalya sert tedbirlerle bitirmiş, İspanya kulüp malî sistemlerini ve futbol alanlarının sağlıklı gelişimini önlem paketi içinde ilk sıralara taşımıştı.

Aslında bizdeki mesele 55 yıllık lig tarihinin külliyen yargılanması demekti renkler ve çatlak seslerden bağımsız fakat onların tutsaklığında..

Gelin biraz çözüm yolunu açabilecek tarafıyla bakalım şimdi. Bu kaostan kurtulmanın tek yolu taraftardır.

Görülen o ki maç izleme sevdası ile statlara ve ekrana koşan futbol müşterilerinin ilgisinin kaybı riskiyle karşı karşıyayız. Sokaktaki adam soğumuş, aldatılmanın travmasıyla yaşıyor günü. Kimileri için takımlarının şike teşvik haberleri içinde küçük sütunlarda yer bulan ideal 11, hazırlık maçı ve transfer haberleri antik çağın efsaneleri kadar yabancı geliyor.

Tüm bunlar yaşanırken gazetelerin birinci sayfasına taşınan bir haber futbolun dizi ve eğlence sektörü karşısında zaman çizelgesindeki değer kaybını anons ediyordu.

Futbolun kanal kurduğu altın dönem

Malum, ülke televizyon izlenme alışkanlıkları bakımından dünyanın zirvesinde. Türk halkının birinci eğlencesi televizyon ve işadamı için her şartta TV yatırımı yapmak kârlı bir iş oluyor. Ekonominin sürekli büyüdüğü, reklam sektörünün rekor artışlar yaşadığı bir ülkede bir de nüfus artış hızı gözönüne alındığında içerik yarışının olması doğaldır.

1990’ların başında ilk özel TV büyük gürültüyle kurulmuş, devletin çok kanallı TV’si karşısında ilk başlarda içerik bakımından fersah fersah geride yer almıştı. İnsanların evine cihaz koyarak izlenme oranları ölçülmüyordu belki ama futbolun ne değerli bir meta olduğu açıkça belliydi. İlk TV kanalı Magic Box’ı süreç içerisinde devlet kanalının rekabetine karşı atağa kaldıran futbol olmuştu. Canlı verilen Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki ilk maç ile varlığı belli bir kesimce bilinen yeni kanal herkesin bildiği bir kanala birden bire dönüşmüştü.

Daha sonra sahip yapısı ve ismi değişen kanalı büyüten mucize bir vitamin olmuştu futbol. Show TV’nin de güçlü girişinde futbol yayıncılığı ve programcılık başrol oynadı. Ülke birbirinden farklı bakış açılarıyla tanışıyor, ekran karşısında yeni yüzler beliriyordu. Eğlence kanalı kurup onu hızla tanıtmanın birinci kuralı futboldu artık. Sırasıyla ATV ve Kanal D televizyonları da futbola sarıldılar. Sezon başlarında transfer yapanlar artık sadece kulüpler değil TV kanalları da oluyordu. Birkaç takımın yayın hakkını aldığınızda gün birincilikleri neredeyse garanti oluyordu. Dört büyüklerle oynayacakları maçlar için Anadolu takımları birkaç kanala bölüşülüyor, diğer 4 büyük bir kanalda yer alıyordu.

Sonra şifreli döneme geçildi. Başlangıçta çanak anten piyasasını hareketlendiren bu yolla futbola kan olan futbol şimdi yeni çağ televizyonculuk trendinin ateşleyicisiydi.

Futbol tek bir disiplinde birleşince yeni bir eğlence kanalının 4 büyük kanalı yakalaması için imkânlar daralmıştı. Artık sadece çok çalışıp yetişmek gerekiyordu onlara..

Tematik devrimin öncüsü olan NTV’nin kuruluşunda da aynı şey oldu. Haber kanalının farkındalığı futbol yayıncılığı; milli takım maçlarıyla, bazı kulüp takımlarının Avrupa kupası maçlarının verilmesiyle sağlandı.

Avrupa liglerinin de yayınlanmaya başlaması Türkiye ligi kadar olmasa da Batı liglerinin de TV yatırımının en büyük büyüme hapı olduğunu gösteriyordu.

Futbolun hezimeti

Kısa bir futbol-TV ilişkisi tarihi özetinin ardından gelelim bugüne…

Yukarıdaki satırlarda yeni bir eğlence kanalının doğduğu haberinden bahsetmiştik.

Yıllar önce futbol için harcanan milyonlarca doların bu kez Muhteşem Yüzyıl, Behzat Ç gibi dizilere ödendiği yazılıyordu gazete sayfalarında..

Yani bir yatırımcı ilk kez iddialı bir giriş yapmak için futbol dışında bir şey yapmalıydı ve tercihini ülkenin en çok izlediği dizilerden yana kullanmıştı.

Muhtemelen yapılacak bir-iki transfer ve ortalama haber merkezi takviyesiyle Türkiye’de ilk kez bir eğlence kanalı eğlence sektöründen aldığı enerjiyle büyüyecek.

Ne yazık ki bu durum futbolun büyük rakibi dizi ve eğlence sektörünün karşısındaki mağlubiyetinin kanıtıdır.

Hezimet diyebilirsiniz…

Bu hale getirenlerin, büyük resme, tarihî gelişime bakıp bir analiz yapmadan futbol taraftarının gönlünü çalmaları mümkün görünmüyor. TV yayıncılığı ve popülaritede "muhteşem yirmi yılı" geride bırakan futbol yerini "muhteşem yüzyıla" bırakıyor.

Her dibe vuruşun bir çıkışı olduğu gerçeğinden güç alarak; sevimsiz büyüklük rekabeti ve ortaya konulan oyunun inanılırlığını kaybetmesi, kalite zaafı yüzünden kaçan gerçek "futbol taraftarı’nı" kazanmanın bir yolu bulunacaksa bu güzel oyunun yeni kimliğiyle yeniden tanımlanması gerekiyor.

Halk futbolcuyu para düşkünü, teknik adamı ününü koruma sevdalısı, yöneticiyi güç arsızı, hakemi satılmış, medyayı düzenbaz gördüğü müddetçe bu işin çözümü yoktur.

Futbol için yeni kahramanlar, yeni üslup, yeni bir şefkat gerekiyor. Esas önü alınması gereken mesele taraftarın yanlış yapan adamlar yüzünden takımlardan soğuması değil futbol oyunundan soğumasıdır.

Bugüne, dünden bakmadan atacağımız her adımın yanlış olduğunu herkes biliyor. Doğru tahlil edilmezse gün gelecek bu iş için değil 321 milyon dolar, 321 dolar verecek adam bile bulamayız.

İnanmazsanız Macaristan’da 2000’li yılların ortasında futbolun yaşadığı ekran bulamama krizine dönüp bakabilirsiniz.

Bunu bir başka yazı konusu yaparak iyi pazarlar dileyelim..

ZAMAN – PAZAR -Okay Karacan