Birlikte karar verilerek güzel hayallerle başlayan evlilik sürecinin zaman içinde çatışmaların olduğu bir ortama dönüşmesi eşleri evlilikleri üzerine düşünmeye zorlayabiliyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre son yıllarda boşanma oranları hızla artıyor.
Bu oranın yüksekliğinin endişe verici olduğunu belirten Psikolog Eda Gökduman, "Çatışmaların başlangıcı bazen ailenin yaşadığı maddi sorunların olduğu bir döneme, bazen bir hamilelik sürecine, bebek veya bir yakının kaybına, bazen de eşlerden birinin artan iş temposuna bağlı olabiliyor. Bu süreçler evlilik için riskli dönemlerdir. Eşlerden birinin bu dönemlerde yaşadığı olumsuz duygular diğer eşe yansıyabilir. Yaşanan duygusal değişimlere bağlı olarak eşlerden birinin veya her ikisinin bu duygular konusunda dikkatli hareket etmesi gerekir" dedi.
Gökduman, "Sıklıkla karşılaştığımız, eşlerin bu süreçlerde birbirindeki duygusal değişimleri fark edememeleridir. Diğer eşin zor bir dönemde olduğunu göremeden beklenti içine girmek o kişiyi fazlasıyla yorabilir ve zamanla o kişiyi de olumsuz duygulara sürükleyebilir. Eşlerden birinin yaşadığı yoğun olumsuz duygular bazen bize bir depresyonu işaret edebiliyor. Eşler bu durumun tabii ki farkında olamıyor.
Sorunu, ‘bir depresyon süreci’ olarak değil, eşinin kendisi ile eskisi gibi ilgilenmemesi olarak yorumluyor. Depresyonda olan eş de eşinin kendisini anlamadığını, onu artık yorduğunu, ondan çok şey beklediğini, buna enerjisinin olmadığını ve artık bu evliliğe devam etmek istemediğini ifade edebiliyor. İşte boşanmaya giden bir evlilik böyle başlıyor. Sebebi kişilerin anlaşamaması, birbirini sevmemesi veya evlenirken yanlış bir karar vermesi değil, eşinin içinde bulunduğu zorlu dönemi görememesi" diye konuştu.
Gökduman, eşlerin boşanma gibi bir kararı hemen vermemesi, bu tip önemli kararları kişinin ruhen sağlıklı olduğu ve sağlıklı düşündüğü dönemlerde verilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.