Akif Paşa kimdir?

Dünya Hali
1787-1811 yılları arasında yaşamış, şiiri Namık Kemal tarafından şiir diye nitelendirilen; nesrindeki fikir doğruluğu ve ifade açıklığı ile Akif Paşa bu devrin, mühim bir divan şairi ve bilhassa kuvve...
EMOJİLE

1787-1811 yılları arasında yaşamış, şiiri Namık Kemal tarafından şiir diye nitelendirilen; nesrindeki fikir doğruluğu ve ifade açıklığı ile Akif Paşa bu devrin, mühim bir divan şairi ve bilhassa kuvvetli bir nesir yazıcısıdır.Yanlış anlaşılarak, Avrupai Türk edebiyatının ( Tan.ed) bir müjdecisi sayılan Akif Paşa hakikatte Türk divan edebiyatının
olgunluğu içinde yetişmiş bir edebi şahsiyet ve bu devrin son temsilcisidir.
Akif Paşa Yozgat’ta doğmuştur. Doğu kültürü ile yetişmiş İstanbul’a geldiğinde amcasının yardımı ile Divan-ı Hümayun Kalemine girmiş, memurluk mesleğinde hızla ilerleyerek reis-ül küttablık görevine atanmıştır. Bu memurluğun adıhariciye nezareti adına çevrilince, Akif Paşa Osmanlı devletinin ilk hariciye nazırı olur.

Ceride-i Havadis gazetesinin sahibi Churchill adlı bir İngiliz’in avlanırken bir Müslüman çocuğu yaraladığı için hapsedilmesi olayı yüzünden görevinden azledilmiştir. Bir süre sonra dahiliye nazırı olmuş. Tanzimat’ın ilanından sonra, idareyi eline alan Reşit Paşa zamanında Kocaeli valiliği ile İstanbul’dan uzaklaştırılır. Sonra azledilerek Edirne’ye sürülür, orada hapsedilir. Sonra İstanbul’a dönünce hacca gitmek için izin alır, geri döndüğü sırada İskenderiye’de ölür.
Batı dillerinden hiç birini bilmeyen yalnız doğu kültürüyle yetişen Akif Paşa, nesirde oldukça sade bir dille ve kısa cümlelerle yazmış, nazımda özellikle Adem kasidesinde klasik kaside kurallarından ayrılarak tek bir düşünce üzerinde durmuş ve birkaç şiirinde hece vezni kullanmıştır.

TABSIRA (İnsanın Gözünü Açacak Husus) : iki kere basılmıştır. II. Mahmut’a takdim edilmek üzere yazılan bu eserde hariciye nazırlığından azledilmesine sebep olan olayların iç yüzünü anlatmıştır. MENSUR: Bir risaledir. Bir mukaddime ile ikincisi yarım kalmış iki bölüm halinde yazılan Tabsıra dilinin sadeliği, cümlelerinin kısalığı, konunun sosyal bir konu oluşu, inandırıcı bir üslupla yazılması bakımından ilgi uyandıran bir eseridir. Ancak bu eser deyeni değil eskinin bir devamıdır. Yani mahallileşme cereyanının mahsulüdür.(Türk edebiyatının kendi içinde gerileşmesi,vatanla, milletle, onun Türkçe’si ile adet, anane, gelenekleri ile,milli zevki ile kaynaşıp olgunlaşmasına mahallileşme denir)

Diğer eseri Münşeat-ı Elhac Akif Efendi ve Divançe, Muharrat-ı Hususiyye-i Akif Paşa dır.
Münşeat-ı Elhac Akif Efendi: Kaside,gazel, müseddes, kıta, tarih şeklinde şiirler ve hece vezni ile yazılmış iki türküsü görülür. 1843 de İstanbul’da 1845 de Mısır’da neşredilmiştir.
MUHARRAT-I HUSUSİYE-İ AKİF PAŞA: Bu da sürgünde iken yazmış olduğu mektupları bu eserde toplamıştır.

wikipdia