Abdullah Cevdet kimdir?

Dünya Hali
1869’da Arapkir’de doğdu. İlköğrenimini Arapkir ve Hozat’ta yaptı. Elazığ Rüşdiye mektebini bitirdikten sonra, Kuleli Askeri Tıbbiye İdadisi’ne, akabinde Mekteb-i Tıbbiye’...
EMOJİLE

1869’da Arapkir’de doğdu. İlköğrenimini Arapkir ve Hozat’ta yaptı. Elazığ Rüşdiye mektebini bitirdikten sonra, Kuleli Askeri Tıbbiye İdadisi’ne, akabinde Mekteb-i Tıbbiye’ye kaydını yaptırdı. Kendi ifadesine göre, ailesindeki dini eğilim kuvvetli olan, şiirlerinin bir kısmını dini hislerle yazan ve ilk zamanlarda arkadaşları arasında dini vecibelerini yerine getiren ve böyle tanınan biri iken, gördüğü eğitimin etkisiyle materyalist felsefeyi benimsedi.

Abdullah Cevdet, fikri yapısında materyalist felsefenin etkisinde kalıp, bu yöndeki Batılı felsefecilerin eserleriyle yoğruldu. Diğer taraftan on dokuzuncu yüzyılın sonlarından itibaren aktif bir şekilde siyasi faaliyetlerin içine girdi. Bilahare İttihad ve Terakki Cemiyeti adını alacak olan İttihad-ı Osmani Cemiyetinin kurucuları arasında yer aldı (1889). Öğrenciliğinden itibaren siyasi faaliyetler içinde bulunduktan sonra, geçici görevlerle bulunduğu Diyarbakır ve
Adapazarı’nda da bu çalışmalarını devam ettirdi. Tutuklanıp Fizan’a gönderilmek üzere iken, Paris’e kaçtı (1897)Paris’te Jöntürklerle birlikte hareket eden Abdullah Cevdet, makaleler yoluyla fikirlerini yazmaya devam etti. Burada para sıkıntısı çekmeye başlayınca, sarayla anlaşarak geri döndü. Kendisine aylık bağlandı, ancak siyasi faaliyetlerini devam ettirince maaşı kesildi. Akabinde Viyana sefareti doktorluğuna atandı. Burada da sefirle arası açılınca Avusturya’dan sınırdışı edildi. 1904 yılından itibaren Cenevre’de "İçtihad" dergisini yayınlamaya başladı. Cenevre’de Osmanlı İttihad ve İnkılab Cemiyeti’ni kurdu ve Osmanlı Gazetesi’ni yayınlamaya başladı. Gazetedeki yazılarını imzasız yayınladı. Gazetede; İslamiyet’in etkisini koruduğu yerlerde duraklamanın olduğu, İslam medeniyetinin uyuşturucu bir rol oynadığı şeklindeki iddialar, dolaylı olarak yayınlanmaya başlandı (Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri, İstanbul 1992,s. 161). Kendi basımevinde Padişah aleyhindeki bir eseri basması ve Osmanlı Devletinin şikayeti üzerine buradan da sınırdışı edildi. Bunun üzerine Kahire’ye geçerek yayınlarına burada devam etti. Abdullah Cevdet’in İttihad ve Terakki ile de arası iyi olmadığından, Meşrutiyetin ikinci kez ilan edilmesinden sonra hemen yurda dönemedi. Bu arada çokbüyük tartışmalara sebebiyet veren, Peygamber Efendimiz (asm) ve İslamiyet hakkında ağır hakaretleri ihtiva eden, Reinhard Dozy’nin eserini Tarih-i İslamiyet adıyla Türkçe’ye tercüme etti. Çok büyük tepki çeken eser yasaklandı. 1911 yılında ülkeye döndükten sonra, bir süreden beri ara verdiği İçtihad’ı tekrar yayınlamaya başladı. Diğer taraftan eser tercüme etmeye devam etti. Yayınlarında kullanmış olduğu üslup ve dine karşı yaptığı hakaretler sık sık şikayet konusu olduğundan, dergisi müteaddit defalar kapatıldı. Kapatmalar sırasında değişik adlarla çıkmaya devam eden dergi, birkaç yıl yayınına ara verdikten sonra, 1918 yılından itibaren tekrar yayınlanmaya devam etti. Savaş yıllarında İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer alan Abdullah Cevdet’e, Cumhuriyetin ilanından sonra görev verilmesinde sakınca görülmekle birlikte, yayınlarına her hangi bir engel çıkarılmadı ve bu alandaki çalışmalarına devam etti.

Abdullah Cevdet, dergisinin 144. sayısında (01.03.1922) yeni bir din olarak Bahailiğin kabul edilmesini teklif etti. Bu yazıdan ötürü hakkında açılan davada iki yıl hapse mahkum edildiyse de uzun bir süreçten sonra cezası temyizde bozuldu. Bu arada peygamberlere yapılan hakaretlerle ilgili ceza maddesi kaldırılınca (1926), davası da düşmüş oldu. Cumhuriyet döneminde kendini tamamen yayın hayatına vererek materyalist felsefeyi savunan eserler yayınlamaya devam etti ve
bu eserlerinin bir kısmı devlet yayını olarak basıldı. İstanbul’da 1932 yılında öldü. Ölümünden sonra cenaze namazının kılınıp kılınmaması konusunda tartışmalar yaşandı. Abdullah Cevdet’in de okumuş olduğu Tıbbiye Mektebi, derslerin içeriğinin de etkisiyle büyük oranda materyalist
felsefenin etkili olduğu okullar olarak Osmanlının son dönemine damgasını vurmuş ve buradan yetişenler söz konusu fikirleri daha geniş alanlara yaymışlardır. Bu okullardan yetişenler bir taraftan pozitivizmi ön plana çıkarırken, diğer taraftan, biyolojik materyalizmi dinin yerine monte etmeye çalışmışlardır.

BAZI ESERLERİ

Hadd-i Tedib (1903)
Ahmet Rıza Bey’e Açık mektup (1903)
Kahriyat (şiirler, 1906)
Dimağ ve Melekât-ı Akliye’nin Fizyolociya ve Hıfzıssıhhası (1919)
Cihan-ı İslama Dair Bir Nazar-ı Tarih ve Felsefi (1922)
Adab-ı Muaşeret Rehberi (1927)

wikipedia