Selçuklular döneminde inşa edildiği tahmin edilen, sırf ahşaptan yapılmış bu camii yüzyıllar boyunca çürümedi ve hâlâ ibadete açık.
Nasıl oluyor da bu kadar uzun süre, yıpranmadan ayakta kalabiliyor? Bunun nedenini Tüm Mühendisler ve Mimarlar Birliği Platformu Genel Başkanı Mimar Remzi Kozal şöyle açıklıyor: “Ahşabın uzun süre dayanabilmesi için kestane ağaçlarının kesim zamanı, kurutulması ve işlenmesi çok önemli. Bu bina, dönemi itibari ile bir mimari şaheser olmasının yanı sıra, kültür ve turizm açısından da bir Dünya Kültür Mirası olarak önem taşıyor.”
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gül Akdeniz ise bu çalışma ile yeni bir çığır açılacağı görüşünde.
“Üniversitelerimizde mimarlık tarihi derslerinde en eski 450 yıllık ahşap binalar anlatılırken, bu çalışma ile birlikte yeni bir çığır açılacak ve artık 800 yıllık ahşap binalar anlatılmaya başlanacak.”
Hasbahçe Göceli Mezarlığı içerisinde, Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetinde bulunan camii; ilçenin mezarlığı olarak kullanılan alanın ortasında yer alması nedeniyle, halk arasında “Mezarlık Camii” olarak da biliniyor.
“Göceli” kelimesi aslında “göç eli”nden geliyor. Yani bu dünyadan göç edenlerin (ölenlerin) bulunduğu, ahiret hayatını sürdürdüğü yer anlamında kullanılıyor.
Camii, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun 16 Mayıs 1986 tarih ve 2289 sayılı kararıyla, korunması gerekli Taşınmaz Kültür varlığı olarak tescil edildi.
TEK BİR ÇİVİ BİLE KULLANILMAMIŞ!
Yapının teknik ve mimari özelliklerine bakıldığında işte bu detaylar göze çarpıyor:
– Yapı tamamen ahşaptan ve metal çivi kullanılmadan yapılmış.
– Tek katlı ve dikdörtgen planlı.
– 392 metrekarelik alanı kapsayan caminin dış duvarları 10 cm kalınlığında, 50-60-70 cm eninde ve 10-15 metre uzunluğundaki kestane ağaçlarından kalaslarla örülmüş.
– Kalaslar, birbirine giydirme usulü ile monte edilmiş, köşelerde geçme tekniği ile bağlanmış.
– Tavanı motiflerle süslü caminin giriş saçağında hilal şeklinde; giriş kapısının üstünde ise yay şeklinde bir görünüm mevcut.
– Caminin kapısından içeriye girince, birinci direkte yukarıyı gösteren ok işaretlerine rastlanıyor. Bu işaretler; yükselmeyi ve geleceğe güvenle bakmayı anlatıyor.
– Kıble yönünde mihrabın sağında ve solunda ise kıble yönünde, 3’er tane ışık penceresi var.
– Mihrabın üzerinde hilal ve onun üzerinden de 11 tane ışık saçan yıldız mevcut.
ÜNLÜ PROFESÖR KEŞFETTİ!
Mimar Kozal, caminin yapılış tarihi ile çeşitli görüşlerin olduğunu söylüyor:
“Samsun Müze Müdürü Mustafa Akkaya, Uluslararası Kazı Sonuçları Sempozyumu nedeniyle 1990 yılında Ankara’ya gelen Newyork Cornell Üniversitesi Dendrokronoloji Uzmanı Prof. Peter lan Koniholm’a camiyi tanıttı. Özellikleri bir hayli dikkatini çeken Koniholm, sempozyumdan hemen sonra asistanları ile birlikte Samsun’a geldi ve Göceli Camii’nde gerekli incelemelerde bulundu. Yapılan değerlendirmelerde; camiinin 1206 yılında yapıldığı; giriş kısmındaki revakın 1335 yılında ilave edildiği tespit edildi.
Ayrıca caminin restorasyonu sırasında ise taşıyıcılardan birisinde Arapça harflerle 592 (Miladi 1195) tarihine rastlandı.”
Göceli Camii hakkında bir başka rivayet ise Karadeniz’den donanması ile bölgeye gelen ve buraya yerleşen bir hükümdarın bu camiiyi yaptırmış olması… Ancak hükümdarın ismi bilinmiyor.