‘Secdeye gittim, geleceğim’

Doğal Yaşam
Biliyorum… Bu da kim diyeceksiniz! Nereden çıktı diyeceksiniz? Çünkü görmeye alışık olduğunuz tiplerden biri değil. Kapalı ama isyancı. İnançlı ama aykırı. Örtülü ama anarşist. Sadece içi değil,...
EMOJİLE

Biliyorum… Bu da kim diyeceksiniz! Nereden çıktı diyeceksiniz? Çünkü görmeye alışık olduğunuz tiplerden biri değil.

Kapalı ama isyancı. İnançlı ama aykırı. Örtülü ama anarşist. Sadece içi değil, dışı da farklı. Haber7.com’un yazarı ve Marmara FM’in yayın yönetmeni Esra Elönü, kendini çizgi roman kahramanı olarak tanımlayabiliyor. "Sürü"nün bir parçası olmak istemediği için, kıyafetlerini kendi çiziyor, bir arkadaşı da dikiyor. Ve ortaya bu görüntü çıkıyor. Ucu kesik eldivenleriyle, botlarıyla, kalın kemeriyle, siyah matrix pardösüsüyle Blade Runner filminden fırlamış gibi. O, İslamcı genç neslin yeni sesi olarak kabul ediliyor…

Ahmet Arsan sayesinde tanıdık sizi. Ama hala bir meçhulsünüz. Kimsiniz, kimlerdensiniz?

– Radyocuyum, edebiyatla haşır neşirim. Farklılığını çok erken yaşta fark eden ama yaşadığı çevre itibariyle bunu çok fazla dile getiremeyen fakat sonra… Çok büyük bir tazyikle fışkıran biriyim!

Nasıl bir çocukluk?

– Dünyadaki pembeliklerle, Pollyannalar’la hiç işim olmadı benim. Çok fazla sorup, sorgulayan bir çocuktum. Annem ev hanımı, babam imamdı. Hani marangozlar, çocuklarına ahşap oyuncak yapıp getirir ya, babam da bize hep en güzel tekbirleri getirirdi. Hiçbir zaman baskıcı, dışlayıcı ve dayatmacı olmadı.

Olay nerede geçiyor?

– Beşiktaş’ta doğdum ama sonra babam Gaziosmanpaşa’daki bir camiye tayin oldu.

Kaç kardeşsiniz?

– 6 kız! Ben 4 numarayım, bir de benden beş dakika önce doğmuş bir ikizim var. Dünyaya yalnız gelen insanlardan değilim! Çok iyi gitar çalar, ben de öyle. O gitarı da eve, imam olan babam getirmiştir. Yani ben, muhafazakar ailede doğan, o yüzden çocukluğunu yaşayamadığını söyleyenlerden değilim. Cahilliğin, muhafazakarlık diye yutturulması da sinirimi bozuyor! Benim yazma nedenim de bu noktada başlıyor. Derdi olan insan yazar, benim de var. Yazmaya, şiirle başladım. Çekirdek yiyordum, sesi çok hoşuma gitti, o sese uygun bir söz yazdım, derken o sözü tetikleyen başka sözler geldi, bu da şiire dönüştü. Şair İbrahim Tenekeci, şiirlerimi fark etti ve çeşitli dergilerde yayınlandı. Sonra metin yazarı olarak Marmara FM’e girdim, 8 yıldır buradayım. Bu radyoda aklınıza gelebilecek her işi yaptım, şimdi genel yayın yönetmeniyim.

Eğitim?

– İmam Hatip. Bundan da gurur duyuyorum. Dramaturg olmak istedim, başörtüsü yüzünden olamadı. Bir dönem de konservatuvara girme hayalim vardı, o da gerçekleşmedi. Ama ben yılmadım, fışkırmak için kendime başka yollar buldum.

İmam Hatip dışında düz bir liseye gitme şansınız var mıydı?

– Çok dürüstçe söyleyeyim, yoktu. Babam o kadar da geniş değildi. Ama orada severek okudum. Bu, benim örtü tanımımla ilgili. Kimse, benim başımı zorla kapatmadı. Örtüyü ben kendim sorguladım. Yazdıklarımdan, şundan bundan esinlenerek, kendime bir masal kahramanı yarattım ve ona kıyafetler çizdim.

Bu üzerinizdeki kıyafetler sizin kendi çizdiğiniz şeyler mi?

– Evet. Elimden dikiş gelmiyor ama bir terzi arkadaşıma götürüyorum; o da kahkahalar atarak dikiyor. Ben de giyip sokaklara çıkıyorum. Çok içselleştirdiğim için de emanet gibi durmuyor.

Kaç yaşında örtündünüz?

– 10.

10 yaşındaki bir çocuk, "Allah emretti, kafamı örtmem lazım" diyebilir mi?

– Diyemez. Zaten o başörtüsü değil, "saç örten bir kapatıcı." Zamanla, yerli yerine oturtuyorsun. 10 yaşında kapandım ama 13 yaşındayken saçma gelseydi, kafamdan çıkartıp atabilirdim.

Ama bütün kardeşleriniz örtülü öyle değil mi?

– Evet, başörtünün çekirdeğinden gelmeyiz!

Ailede, sizin kadar eksantrik ve farklı örtünen bir başkası var mı?

– Yok ama bu da normal. "Benden bir tane daha"ya kimse tahammül edemez! Kaç yaşındaydım bilmiyorum ama örtülü insanların genellikle tek tip giyindiğini fark ettim, firmaların ürettiği bazı kıyafetler var, herkes onları giyiyor ve birbirine benziyor. Ben de dedim ki, "Sürüye dahil olmayacağım. Kapanacağım ama kendi istediğim gibi…"

Çizgi roman kahramanı gibi duruyorsunuz. Onların böyle kostümleri vardır…

– Evet, çünkü ben kafasında çizgi roman sekansları olan biriyim. Gerçeğin de, çizgi romanlar olduğuna inanıyorum. Ama tabii kolay oldu zannediyorsanız yanılıyorsunuz, annem hala, "Sen 40 yaşına gelince de böyle mi giyineceksin?" diyor.

Babanız peki? O ne diyor?

– Bir gün olsun, "Bu ne hal!" demedi. Örtülü olmam onun için yeterli, sesini çıkarmıyor.

Kıyafetlerinizle, makyajınızla güzelliğinizi ön plana çıkarıyorsunuz. Bence şahane de… Örtünmenin esasına aykırı değil mi?

– Değil.

Muhafazakarlar itiraz ediyorlardır…

– Etmez olurlar mı? Eldivenlerim, aksesuvarlarım hep eleştiri konusu…

"Blade Runner" filminden çıkmış gibisiniz. Ama eğreti de durmuyor…

– Çünkü bu, benim. Kendimi ne kadar saklayabilirim ki? Benim gibi bir insanı, kalıba nasıl sokabilirsiniz ki? Masamın üzerinde ağzı açık bir konserve kutusu var. Kapağında, "Ağzımı açtırmayın demiştim!" yazıyor, içinde de 1982 Anayasası var. Bu, absürt bir şey. Çünkü ben öyleyim. Fıtratım böyle. Allah’ın da beni böyle istediğini, böyle sevdiğini düşünüyorum.

Kendinizi hangi sıfatlarla tanımlıyorsunuz?

– Özgür, özgün ve çılgın. Çılgınlık yaparım, giderim namazımı kılarım, çılgınlık yaparım Leonard Cohen dinlerim, sonra da Rahman Suresi…

Bu tür şeyler söylediğinizde, sizi dışlamaya çalışanlar olmuyor mu?

– Oluyor, "Sen bizden değilsin, içimize almayız!" diyorlar, ben de, "Zaten hiçbir zaman içinizde değilim ki!" diyorum. Benim Allah’la olan randevularımı kim engelleyebilir? Ben Allah’ı kızdırmamak adına yaşıyorum. Onu kızdırsam da, o bana "Gel" diyor, ben de giderim, kimse karışamaz. O yüzden bugün sözü edilen muhafazakarlık kalıplarında kendimi göremiyorum. Mesela makyajıma da takmışlar ama ben kimseyi bir şeye teşvik ettiğimi düşünmüyorum.

Demek istiyorsunuz ki, "Yaptığım makyajla kimseyi ne helale ne de harama teşvik ediyorum…"

– Aynen. Karşımdaki insanların zaaflarını tetikleyecek ya da frenleyecek insan değilim. Sürme çekmeyi çok seviyorum o kadar. Fakat şuh olmak adına yapmıyorum. Kadınlığını çok fazla erkeklerin başına vuran kadınlardan olmadığım için de Allah’ıma şükrediyorum.

İnsanın şöyle bir açıklaması oluyor mu: "Benim nefsim bu kadarını yapabiliyor, bu kadar örtünebiliyorum!"

– Yooo. Ben yanlış örtündüğümü asla düşünmüyorum ki. Bir sürü insan, "Tesettüre uygun değilsin" diyebilir ama ben onları dikkate almıyorum. Ben, insanların beni şekillendirmek istediği biri değilim…

Diyorsunuz ki, "Herkes nasıl örtünmek istiyorsa öyle örtünsün…"

– Evet. Ben bugüne kadar kimseye, "Yanlış örtünüyorsun!" demedim, bu laf ağzımdan çıkmadı. Kimse de bana demesin…

Kesik eldivenler size biraz da rocker havası veriyor…

– Evet, eldiven sevdiğim bir şey. Bu eldivenlerle camide elinizi açın ve Allah’a dua edin, insanlar orada sizin dua etmenizle değil, bu eldivenlerle dua etmenize takarlar…

Yaptınız mı?

– Yapabilirim de. Ama gelecek tepkileri biliyorum. Tekrar ediyorum, ben bunları farklı olayım diye yapmıyorum. Bunların dine aykırı olduğunu da düşünmüyorum. Allah’ın beni böyle sevdiğine inanıyorum.

Siz, her gün, radyoda bir sürü evlenme teklifi de alıyorsunuzdur…

– Evet ama ilgilenmiyorum. Yapmam gereken çok daha önemli şeyler var.

İnsanlar özgürce Allah’a gitsinler

İslami genç kuşağın sesi olduğunuzu söyleyenler var…

– Benim böyle bir iddiam olmadı ama evet ben de bir sesim. Hem çok anarşist ve aykırı bir sesim. Üstelik, sesim yüksek de çıkıyor.

Size, "İslami kesimin uzaylısı" da deniyor.

– Sonuçta, uzayda da namaz kılınabiliyor!

Radyoda Leonard Cohen çalınca rahatsız olmuyorlar mı?

– Geleneksel dayatmacılar, her şeyden rahatsız oluyor. Darbukanın, insanın kafasını yaran sesini eleştirmeme de tahammül edemiyorlar!

Onlar sadece ilahi mi çalmanızı istiyorlar?

– Hep ilahi dinleyecek halimiz yok ya! Cohen’in güzel sesinin sahibi de Allah’tır. Bizim camia, önceleri, radyodaki herhangi bir sohbetin altındaki ney sesi de onları rahatsız ediyordu, yılmadım. Gerçi, çok da kendi camiasını eleştiren bir insan olmak istemiyorum, bunlar benim gözüme sokulan şeyler olduğu için söylüyorum. Ben şunu istiyorum: İnsanlar, özgürce Allah’a gitsinler. Rahat bırakın, Ali’nin, Mehmet’in otoritesiyle, herhangi bir sekteye uğratmayın ya da bloke etmeyin onları… Hayat, benim için ne biliyor musunuz? Şöyle bir not: "Secdeye gittim, geleceğim…" Erken de dönebilirim, geç de. Ama geleceğim…

Bir taraf, ’Hayır örtünemezsin! Çağdışı!’ diyor DİĞER TARAF ’Bizim istediğimiz gibi örtüneceksin!’

Babalara, bakkal çakkal, eş dost, hep kızlarıyla ilgili laf eder, "Kızını da gördük, acayip giyinmişti" filan der, onların bazıları da kızlarını evlatlıktan reddetmekle filan tehdit eder…

– Benim babam, ilahiyat mezunu, falaka zihniyetli biri değil. Hiç öyle yapmadı. Ben de babamın hoşgörüsüne teşekkür etmek için, ona beste yaptım. Bizim evde, "Elalem ne der?"e takan annemdir.

Laikler sizi örtündüğünüz için, dindarlar da yeteri kadar örtünmediğiniz için eleştiriyor, değil mi?

– Evet ama alıştım. Laiklerin, örtülüler konusundaki önyargılarına hiç girmek istemiyorum. Çünkü bunları açıklamaktan bıktım. Bir taraf, "Hayır örtünemezsin, çağdışı!" diyor, öteki taraf ise, "Sen bizim istediğimiz gibi örtüneceksin!" diyor. Gerçi, iki taraf da dayatmacı bir şey yapıyor ama açıkçası, bizim tarafın eleştirileri daha çok koyuyor. Ben Allah’ın istediği gibi örtünüyorum. Onun istemeyeceğini düşündüğüm bir şey yapsam, hemen cayarım.

Kendinizi "arada kalanlar" kategorisinde hissettiğiniz oluyor mu?

– Asla. Mağduriyet edebiyatı hiç yapmadım. Bu ülkede başörtüsü sorunu yaşayan bütün kardeşlerimin, benim gibi enerjilerini başka yerlerde gösterebileceklerine inanıyorum. Üniversite okumadım da ne oldu? Yine radyocu oldum, yine yazılar yazıyorum. Onlar da yapabilirler. Ama ülkemizde başörtüsü sorununun yarattığı bir hantallık ve tembellik söz konusu. Önemli olan bunu aşabilmek…

HEDEF KİTLEM KAFASI DİK AKTİVİST RUHLU GENÇLER

Size dişi Ahmet Hakan diyenler var.

– Benim böyle bir iddiam yok. Samimi söylüyorum. Popüler olma derdim hiç olmadı. Ama bizim camiadaki olumsuzluğu eleştiren tek insan oysa, ben de onun gibi olmak isterim.

Hakkınızdaki, "Canavar kalem", "Fırtına kız", "Depresif, hafif gotik, sıra dışı entelektüel Müslüman" tanımları hoşunuza gidiyor mu?

– Gidiyor tabii. Hem de çok.

Tabii, "Zeki görünmek için en anlaşılmaz, çetrefilli cümleleri yan yana koyuyor ve edebiyat yaptığını zannediyor. Peh!" diyenler de var!

– Madem anlaşılmaz bir yazarım neden "bir kesimin sesi" diyorlar? Ben kalemimle buluş yapmayı seviyorum. Ondan anlaşılmaz olduğumu düşünüyorlardır.

Hedef kitleniz?

– Söyleyecek sözü olan, kafası dik, anarşist ve aktivist ruhlu gençler…