Gezegenimizin Sana İhtiyacı Var

Doğal Yaşam
1972’den bu yana her yıl 5 Haziran günü çevre sorunlarına dikkat çekmek isteyenler mesajlarını dünyaya yaymaya çalışıyor. Bu yıl ise  Dünya Çevre Günü’nün ana mesajı “Gezegenini...
EMOJİLE

1972’den bu yana her yıl 5 Haziran günü çevre sorunlarına dikkat çekmek isteyenler mesajlarını dünyaya yaymaya çalışıyor.

Bu yıl ise  Dünya Çevre Günü’nün ana mesajı “Gezegeninizin Size İhtiyacı Var… İklim Değişikliği ile Mücadele için Birleşin”…

Bu mesaj çok önemli. Çünkü 06-19 Aralık 2009 tarihleri arasında Birleşmiş Milletler İklim Görüşmeleri Toplantısı Kopenhag’da yapılacak. Bu toplantıda milletlerin iklim değişikliği ile mücadelede yeni bir anlaşmada buluşmaları, yoksullukla mücadele, ormanların gelişmiş kullanımı ile bağlantılarının altını çizilmesi çok önemli.

1997 yılında yürürlüğe giren ve Türkiye’nin 13 Mayıs 2009 tarihinde imzaladığı Kyoto Protokolü sona erdi. Aralık 2009’da Kopenhag’da yapılacak toplantı, Kyoto’dan sonraki adım olan Kopenhag Protokolü’nün ilk hazırlık toplantısı olarak kabul ediliyor.

İHTİYACIN KADAR TÜKET

TEMA, 5 Haziran için yaptığı açıklamada şu sözlere yer veriyor: Topraklarımızı, ormanlarımızı, meralarımızı tahrip ederek, biyolojik çeşitliliğimizi yok ederek, suyumuzu kirleterek, yanlış kullanarak dünyamızı saran ekolojik güvenlik ağının iplerini beşer, onar çözüyoruz.

Eğer, bu şekilde yaşamaya devam edersek, çocuklarımızın, torunlarımızın, yani gelecek nesillerimizin en temel ihtiyaçlarını karşılama, hatta yaşama olanaklarının bile ellerinden alınmasına neden olacağız.

TEMA Vakfı olarak 05 Haziran Dünya Çevre Günü ve Haftası’nda bir kez daha altını çiziyoruz ki; Bu sorunun çözümü; alınabilecek pek çok önlemin yanında ve temelde yaşamımızı sürdürecek kadar tüketip bundan mutlu olabileceğimiz bir toplum düzeni yaratmaktan ve herkesin bu hedefe ulaşmak için birlikte hareket ederek katkı sağlamasından geçiyor. Böylece bizden sonra gelecek tüm canlılara sürdürülebilir bir dünya bırakmış olacağız.

DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ 
 
Doğal Çevrenin korunması amacı ile 1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı toplandı. Bu toplantıda çevre sorunları ele alındı. Çevre kirlenmesine karşı üye ülkeler ortak çözüm yolları aradılar. Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında 5 Haziran gününün Dünya Çevre Günü olması kararlaştırıldı. Her yıl Birleşmiş Milletlere üye ülkelerde 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak değerlendirilir.

Ülkemizde bu amaçla 1978 yılında Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, daha sonra Çevre Müsteşarlığı kuruldu. Başbakanlığa bağlı Çevre Müsteşarlığı 5-11 Haziran tarihleri arasını Çevre Koruma Haftası olarak kabul etti. Çevre Koruma Haftasında okullarda öğrencilere doğal çevrenin korunması gereği öğretilir. Hafta boyunca radyo ve televizyonda halka çevre kirlenmesi ile ilgili bilgiler verilir. Alınması gerekli önlemler anlatılır. Gazete ve dergilerde doğal çevrenin korunmasına ilişkin yazılara yer verilir.

Doğal çevrenin kirlenmesi bütün ülkelerin ortak sorunudur. Çevre kirlenmesi hepimizin günlük yaşayışını etkileyen bir olaydır. Uygarlığın gelişmesi, endüstrileşme sonucu fabrikalarda insan gücüne gereksinme arttı. Kırlarda, köylerde, doğal çevrede yaşayan insanlar kentlere göçtü. Kent nüfusu önemli ölçüde çoğaldı. Kentlerde nüfusun artışı ve endüstrileşme ile birlikte çevre sorunları ortaya çıktı. Bu sorunun en önemlisi çevre kirlenmesidir.

Dünyanın oluşum evresinden itibaren doğal olaylar sonucu meydana gelen değişiklikler dışında yeryüzünde büyük çaplı değişikliliklerin olmadığı görülür.

Bilimin geliştirilmesi ve teknolojinin insan yaşamında kullanılmaya başlanması ile birlikte insanoğlu doğanın yapısını değiştirecek güce de sahip olmaya başladı. İnsan sayısının hızla yeryüzünde artmaya başlaması ve geliştirilen teknoloji sayesinde doğanın insanoğlu istemlere çerçevesinde değişikliğe uğratılması neticesinde doğal denge bozulmuştur.

Dünyanın akciğerleri durumundaki ormanlar süreç içinde tahrip edilerek hava konusunda doğal denge değiştirilmiştir. Değişik gerekçelerle ormanların yok edilmesi sonucunda dünyada kişi başına düşen yeşil alan miktarı gittikçe düşmektedir.

Doğal denge değişimi sadece ormanlık alanların yok edilmesi ile sınırlı değil, toprakların iyi şekilde değerlendirilmemesi ve bilinçsiz kullanımı nedeniyle özellikle tarımda kullanılan toprakların çoraklaştığı gözlemlenmektedir.

Yaşamımızın vazgeçilmez unsuru olan su konusunda da aynı sıkıntıları yaşamaktayız. Su kaynaklarımızı iyi bir şekilde koruyamadığımız gibi var olan kaynakları da hoyratça kullanarak gelecek için büyük tehlikelere neden olmaktayız. Su kaynaklarını kirleterek insan sağlığını ve doğa yapısını zedelemekteyiz.

Hava konusunda da hassas olmadığımız açıktır. Ozon tabakasında deliklerin açılması havaya saldığımız sera gazlarının etkisiyle gittikçe büyümektedir. Karbondioksit (CO2), Metan(CH4), Nitröz Oksit(N2O), Hidrofluorokarbonlar (HFCs), Perfluorokarbonlar (PFCs) ve Kükürt heksaflorür (SF6) gibi gazların salınımı halen kontrol altına alınmış değildir.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen son dönemlerde genelde çevreye karşı bir duyarlılığında arttığını söylememiz gerekmektedir.

Ekolojik dengenin sağlanması için sürdürülen çabalar bunun somut göstergesidir.

5/2/2009 tarihli ve 5836 sayılı Kanunla katılmamız uygun bulunan ekli “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolü”ne katılmamız; Dışişleri Bakanlığının 7/5/2009 tarihli ve HUMŞ/408 sayılı yazısı üzerine, 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 7/5/2009 tarihinde kararlaştırılmıştır.

Kyoto protokolüne katılmamız bile başlı başına bir başarıdır.

16 Eylül 1987’de Montreal’de kabul edilen ve daha sonra tanzim ve tadil edilmiş haliyle, Ozon Tabakasını İncelten Maddelerle İlgili Protokol…

Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından 1988’de ortaklaşa kurulan Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli kararları…

9 Mayıs 1992 tarihinde New York’ta kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi gibi kararlar göz önüne alındığında ülkemizin bu konuda ne kadar geride kaldığını anlamak mümkündür. Gelişmiş ülkelerin 1980’lerden bu yana duyarlılık gösterdikleri konuları ancak sonuçları itibariyle 2009 tarihinde yakalayabilme şansına sahip oluyoruz.

5 Haziran dünya çevre günü münasebetiyle bir dizi etkinliklerin gerçekleştirileceği ve doğa ile ilgili açıklamaların yapılacağı bir protokol gösterisi dünyanın her tarafında yapılacaktır. Dileğimiz bu gün münasebetiyle konuşanların kendi ülkelerinde doğaya verdikleri tahribatı önlemeleridir.

Başlıca çevre sorunları su, hava ve toprak kirlenmesidir.

Su kirlenmesi ile deniz hayvanlarının yaşam ortamları bozulur. Kirli sularda avlanan balık ve öteki deniz ürünlerini yemeyelim. Böyle sularda yüzmeyelim.

Hava kirliliği daha çok yakıtların gereği gibi yakılmaması sonucu ortaya çıkar. Kirli hava solunuma elverişsiz havadır. Kirli hava solunum yolları hastalıklarını artırır. Solunum organlarımızı yorar. Hava kirliliği ölümlere bile sebep olur.

Toprak kirlenmesi; çeşitli ilaç ve gübrelerle toprağın tarıma elveriş­siz duruma gelmesidir. Çiftçilerimiz; tarlada kullanacakları ilaç ve gübre çeşidini ziraat mühendislerine, teknisyenlerine sormalıdır. Hangi gübrenin hangi cins topraklarda yararlı olacağı bilinmektedir. Bu nedenle; ilgili uzmana danışmaksızın ilaç ve gübre kullanılmamalı. Toprak kirlenmesi toprağın verimini azaltır. Bitki hastalıklarını çoğaltır.

Bugün pek çok ilimiz çevre sorunları ile karşı karşıyadır. Örneğin Ankara’da hava, İstanbul’da su. Mersin ve Adana’da toprak kirlenmesi birer çevre sorunudur.

DOĞAL ÇEVRENİN KORUNMASİ İÇİN ALINACAK ÖNLEMLER

Doğal çevrenin korunması : Bu konuda alınabilecek belli başlı önlemler şunlardır:

*Akar ve durgun sular, insan ve hayvan artıkları ile kirletilmemeli,
*Biriken çöpler hemen kaldırılmalı,
*Zararlı hayvanların, böceklerin özellikle, karasinek ve sivrisinekle­rin üreyip çoğalmaları engellenmeli,
*Kanalizasyon borularındaki patlamalar hemen ilgililere bildirilme­li.
*Yakıtların tam yakılması sağlanmalıdır. Böylece hem enerji kaybı, hem de hava kirliliği önlenmiş olur.
Doğal çevrenin kirletilmesi yasalarımıza göre suçtur. Bu suçu işleyenlere para ve hapis cezaları verilir.

Doğal çevre bizim çevremizdir. Biz doğayı korudukça doğa da bizleri korur. Havaya, suya, toprağa karışan kimyasal artıklar doğayı etkiliyor. Bu artıkların çoğalması insan sağlığını bozuyor. Kısaca çevre sorunları, sağlımızla yakından ilgili bir konudur.

Bulunduğumuz yeri kirletmeyelim. Doğal çevrenin güzelliklerini korumak hepimizin görevidir. Bu konuda girişilen çalışma ve çabalara katılalım. Soluduğumuz havanın, içtiğimiz ve kullandığımız suların, bulunduğu­muz yerin temiz olmasını istiyorsak çevre kirlenmesine engel olalım. Sağlımıza uygun bir çevrede yaşamak için doğal çevremizi koruyalım.