D.Anadolu’nun doğal güzellikleri nelerdir?

Doğal Yaşam
Doğu Anadolu’unun şehirleri kendine has doğası, lezzetleri ve tarihi eserleriyle her biri eşsiz güzelliğe sahip. Skyscanner internet sitesinin haberine göre bakın her biri birer açık hava m...
EMOJİLE

Doğu Anadolu’unun şehirleri kendine has doğası, lezzetleri ve tarihi eserleriyle her biri eşsiz güzelliğe sahip. Skyscanner internet sitesinin haberine göre bakın her biri birer açık hava müzesi niteliğindeki Doğu Anadolu illerinin doğal ve tarihi güzellikleri şöyle;

Elazığ

 Doğu Anadolu Bölgesinin güneybatısında, Yukarı Fırat Bölümünde yer almaktadır. Yüzölçümü 8.455 Km2 si kara, 826 Km2 si baraj ve doğal göl alanları olmak üzere toplam 9.281 Km2 dir.  Denizden yüksekliği 1.067 metre olan  Elazığ, yeryüzü şekilleri açısından topraklarını dağlık alanlar, platolar ve ovalar oluşturmaktadır. 

Tarihi Harput şehrinin bir devamı olan Elazığ 1834 yılında kurulmaya ve esas gelişmesini ise 1920’li yıllardan sonra göstermeye başlamıştır.Harput – Elazığ, Arkeolojik kazı sonuçlarına ve yazılı kaynaklara göre Paleolitik çağdan itibaren iskan edilmiştir.

Buzluk Mağarası
Elazığ’a 11 km. uzaklıkta bulunan Buzluk Mağarası, yaz aylarında da içerisinde sütunlar halinde buzlar bulunduğundan ötürü Buzluk Mağarası ismi ile tanınmıştır. Bu mağaranın Harput tarihi ile eşdeğer olduğu ve Urartular döneminde de bilindiği kaynaklardan öğrenilmektedir. 

Buzluk mağarası

Golan Kaplıcaları

Sıcak su kaynakları Ülkemizin önemli bir yer altı zenginliğini oluşturmaktadır. Karakoçan İlçesi Yoğunağaç Köyü mevkiinde bulunan Golan Kaplıcaları 1991 yılında resmi olarak işletmeye açılmıştır. Açılan kuyunun derinliği 400.60 metre, çıkan suyun sıcaklığı 43 derece olup, artaziyen debisi 25 lt/sn’ dir.

Golan kaplıcası

Van

Bir gözü yeşil diğer gözü mavi olan kısa tüylü ve eşsiz zariflikteki kedisiyle de ünlü olan ilimiz, ayrıca ülkemizin en büyük gölü olan Van Gölü’nün kenarında yer alır. Van’ın tarihi M.Ö. 7000 yılına kadar uzanıyor. Urartulara Tuşba adıyla başkentlik yapmış olan Van, tarihler boyu üzerinde barındırdığı kültürlerin izleriyle, henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş olsa da, turizm açısından güçlü bir potansiyele sahip.

Şehrin görülmesi gereken yerlerinden M.Ö. 9. yüzyılda inşa edildiği söylenen Van Kalesi, Erek Dağı üzerinde yer alıyor ve ovadan 100m’ye ulaşan yüksekliği ile güzel bir seyir alanı sunuyor. Kalenin surlarından aşağıda, limanı ve eski şehre ait kalıntıları görmek mümkün.

Üzerinde üç ada bulunan Van Gölü’nün en bilindik adası, aynı addaki kiliseyi de üzerinde bulunduran Akdamar Adası. Kıyıya 4 km uzaklıkta bulunan adadaki kilise dış cephesini süsleyen çok zengin havan ve bitki motifleriyle dikkat çekiyor. Motifler arasında Nuh’un Gemisi, Adem ve Havva tasvirleri de mevcut. Van ili sınırları içerisinde görülebilecek diğer yerler Hazine Kapısı, Yedi Kilise, Anzaf Kaleleri ve yolu Van’a düşmüş doğaseverlerin uğrak yeri Muradiye Şelaleleri.

Erzurum

Palandöken Dağı’nın eteklerinde kurulu olan Erzurum, Anadadolu’nun en eski yerleşim alanlarından biri olarak sizi Anadolu’nun tarihinde keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Tarih boyunca bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmasının sonucunda tarihi yapılarıyla dikkat çeken şehirde, keşfedeceğiniz pek çok doğal güzellik de bulunuyor.

Kurtuluş Savaşı’nda önemli bir yeri ve hatırası olan Aziziye Tabyası’nın bulunduğu şehir, ayrıca Milli Mücadele yıllarında Erzurum Kongresi’ne de ev sahipliği yapmıştır.

Erzurum’da bulunan nadide antik yapılardan biri olan, iki renkli taş bezemeleri ve kabartma figürleri ile ünlü olan Öşvank Kilisesi, Bagratlı Hanedanlığı zamanında 961 yılında yapılmaya başlanmış ve 966 yılında tamamlanmıştır.

Anadolu’daki kapalı avlulu, dört eyvanlı medrese tipinin son örneklerinden birisi olan Yakutiye Medresesi’nin de bulunduğu şehirde, Erzurum Kalesi, Üç Kümbetler, Çifte Minareli Medrese, Taşhan (Rüstempaşa Bedesteni) gitmişken görmenizi tavsiye edeceğimiz tarihi mekanlardan bazıları.

Narman Peribacaları, Tortum Gölü ve Şelalesi şehrin görülmesi gereken doğal güzellikleri arasında yer alıyor. 

Erzincan

Hititler ve Urartular’a ev sahipliği yapmış kent, hem tarihi eserleri hem de doğasının güzelliği ile görenleri büyülüyor. Tarihi İpek Yolu güzergahında yer alan şehir, doğasının güzelliğini dağların arasından akan Fırat Nehri’ne borçludur denebilir. Yerli halk Erzincan’ı “çevresi dağ, ortası bağ” olarak tanımlamaktadır. Dağların arasında alabildiğine uzanan ova, şehre harika bir görünüm kazandırır.

Saltukoğulları Hükümdarı 2. İzzettin’in kızı olan Mama Hatun’un kendi adına inşa ettirdiği, orta çağ Türk mimarisinin en önemlilerinden birisi olan Mama Hatun Türbesi, şehirdeki önemli tarihi eselerdendir. Erzincan’ın başka bir güzelliği de, varlığı Paleolitik Çağ’a yani Yontma Taş Devri’ne kadar dayanan Kemah ilçesidir. Restore edilmiş tarihi evleri görülmeye değerdir. En çok turist çeken yerlerinden biri olan Kemah Kalesi ise onu görmeye gidenlere, yalçın kayaların üzerine kurulu olması sebebiyle çok güzel bir manzara sunar.

Tüm bunların yanı sıra, şehre 30 km uzaklıkta yer alan Girlevik Şelalesi’nde kış aylarında buzul tırmanışları, yazın ise piknik keyfi yapabilirsiniz. Otlukbeli Gölü ve M.Ö. 8. yüzyıla ait Urartu şehir kalıntılarının bulunduğu Altıntepe, şehrin diğer görülmesi gereken güzellikleridir. Gitmişken şehir merkezinde yer alan Bakırcılar Çarşısı’ndan sevdiklerinize hediyelik eşyalar almayı ihmal etmeyin.

Kars

Kars Doğu Anadolu da ülkemizin en doğusundaki ve aynı zamanda karasal iklim dolayısıyla da en soğuk illerindendir.Aynı zamanda ülkemizin başlıca kış turizm merkezlerinden birisidir.Kültür turizmi açısından da tarihin çok eski devirlerine uzanan antik kalıntıları ve ören yerleri ileYontma Taş Çağından itibaren kesintisiz bir yerleşime sahne olan kent önde gelen kültür turizm merkezlerindendir. 

KARS KUYUCUK GÖLÜ  

Kars şehir merkezine 40 km uzaklıkta, Arpaçay ilçesinde bulunan Kuyucuk Gölü denizden 1627 metre yükseklikte yer almaktadır. 

KARS MAĞARALAR  

Kurbanağa Mağarasına Kars’ın Kağızman ilçesine bağlı Camuşlu köyünden ulaşılır. Deniz seviyesinden 2000 metre yükseklikte bulunan mağaranın duvarlarında Paleolitik devirden kalma kaya resimleri yer almaktadır. 11.30 metre derinliğindeki mağaranın girişi ise 4.50 metre çapındadır.  

Malatya

Malatya, eski çağlardan beri Anadolu ve Ortadoğu’nun geçit veren kavşak noktasındadır. Doğuda en eski ulaşım yolu; Malatya-Sivas üzerinden Erzurum’a, oradan da Kafkasya’ya uzanan yoldur. Buna, Karasu Aras yolu da diyebiliriz. Öte yandan Güneydoğu’ya, Malatya ve Diyarbakır üzerindenMezopotamya’ya uzanan yol önemlidir. Malatya’dan doğuya doğru Murat, Karasu Van Gölü diğer tabii bir önemli yoldur. Diğer önemli bir yol ise Güneyden gelip Malatya’da düğümlenen Malatya – Kahramanmaraş arasında Torosların çok kesif göründükleri bir sahada, akış yönleri farklı vadilerin takip ettiği tabii bir koridor boyunca uzanmaktadır. Güneyde dağlar arasında açılmış bir başka yol,Adıyaman üzerinden Urfa’yı Malatya’ya bağlamaktadır. 

Belirtilen yollar, Malatya’da birleşerek kuzeyde Kafkasya’ya, güneyde Çukurova, Mezopotamya veSuriye’ye, batıda Ege sahillerine, doğuda İran ve uzak doğuya kadar uzanmaktadır. Bu yollar, Akad İmparatoru Sargon zamanından beri işlemekteydi. Hititler zamanında da işlemekte olan bu yoldanHitit Krallarının geçerek Anadolu üzerindeki devletlerle savaştığı bilinmektedir. Hitit Kralı Şuppililiuma ‘nın bu yoldan geçerek Aşağı Fırat boylarına indiği, dolayısıyla Malatya civarında Fırat Nehrini geçtiği kaynaklarca belgelenmektedir. Bu yolun Kayseri Kültepe’den başlayarak, Gürün Darende Malatya Samsat üzerinden Urfa’ya vardığı buradan da ikiye ayrılarak Gargamış ve Halep’e, diğerinin de Nusaybin üzerinden doğuya Asur ve Babil’e gittiği tahmin edilmektedir.Mezopotamya ile Anadolu arasındaki ticaret ve kültür alışverişinin bu yol üzerinden yapılması,Malatya’nın tarihi ve kültürel önemini artırmıştır.

Antik çağlarda kullanılan yolların yanında, Roma döneminde ticaretle sınırların korunması amacıyla yeni yol yapımına geçilmiştir. Malatya’nın büyük bir askeri merkez olması sebebiyle Romalılar, askeri ve ticari amaçla kullanılan yollarını Malatya’dan geçirmişlerdir. Bu durumu, yol kenarlarına dikilen mil taşları doğrulamaktadır.

Bizans İmparatorluğu Roma yollarını aynı amaçla kullanılmıştır. Araplar, Bizans topraklarına yaptıkları akınlardan sonra geri çekilirken Kommagene ile Malatya arasındaki geçitten faydalanmışlardır. Türkler ise Fırat Nehri’ni Malatya yakınlarında aşarak Orta Anadolu’ya ulaşmışlardır.

Günpınar Şelalesi

Malatya’nın Darende ilçesinde bulunan Günpınar Şelalesi, hem yüksekten düşen sularının görkemiyle hem de çevresini saran ağaçlarıyla doğanın en benzersiz yüzleri 

 

Levent Vadisi

Malatya’nın doğal güzelliklerini oluşturan bir parçadır Levent Vadisi. Levent Vadisi’ndeki mağaralar, ilginç yüzey şekilleri ve derin uçumlarını keşfettikçe hem çok 

 

Bitlis

Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan Bitlis, Van Gölü’nün batısındadır. İsmi Makedonya Kralı Büyük İskender’in, şehirdeki kaleyi yaptırttığı komutanlarından Bedlis’ten gelmektedir. Tarihsel yapıların ağırlıkta olduğu bir vadi içinde kurulduğundan “ Vadideki Güzel Şehir” diye anılır. Bitlis M.Ö.400 yıllarında Urartular’ın yerleşim alanıydı. M.Ö.11. yüzyıla kadar Urartular’ın yurdu olmaya devam eden ve 7. Yüzyıla kadar Asurlular’ın, 6. Yüzyıla kadar ise Medler’in yönetimi altında kalan Bitlis, daha sonra Pers Krallığının kurulması ile 2. Darius tarafından ele geçirilmiştir. M.Ö.4. yüzyılda Makedonya Kralı Büyük İskender’in yönetimi altına giren ve M.S.2. yüzyılda Doğu Roma İmparatoru Trayan tarafından ele geçirilen Bitlis, 7. Yüzyıla kadar Bizans yönetiminde kaldı.

Türkler’in 10. Yüzyılla birlikte başlayan Anadolu akınları sırasında önemli bir uğrak yeri haline gelen ve bu tarihlerde Alparslan ve ordularını Ahlat’ta konuk eden Bitlis, Türkler’in Anadolu’ya açılmasında çok önemli bir rolü de üstlenmiş oldu. 13. Yüzyılda Eyyübiler ve daha sonra Harzemşahlılar ve Moğolların saldırısına uğrayan ve 1514 yılındaki Çaldıran Savaşıyla Osmanlı egemenliğine giren Bitlis, Osmanlı İmparatorluğu’nun idaresi altında ilim, sanat ve kültür merkezi haline geldi. Birinci Dünya Savaşı Esnasında bir süre Çarlık Rusya’nın işgali altında kalan Bitlis, Cumhuriyettin ilanından sonra il yapıldı.

Bitlis ilinin topraklarının çoğu sarp ve yüksek dağlardan oluşmuştur. Önemli dağlar olan Nemrut ve Süphan’dır.

Karasal özellikler gösteren Bitlis iklimi, gerçekte doğunun sert ve karasal iklimiyle Akdeniz iklimi arasında bir geçiş niteliği göstermektedir. İlde kışlar soğuk, yazlar ise sıcak ve kurak geçer.

Nemrut dağı ve Krater gölleri

Nemrut Gölü, dünyanın ikinci, Türkiye’nin en büyük krater gölü olup, adını MÖ 2100’de yaşamış Babil Hükümdarı Nemrut’tan almıştır. Yüksekliği 2250 metre olan Nemrut Dağı’nın 4. Zamanda patlaması sonucu oluşmuştur. Dağın tepesinde biri sıcak, iki krater gölü var. Soğuk Göl 13 kilometrekare büyüklükte, derinliği 155 metredir. Sıcak göl (Ilı Göl)’ün suyu 60 santigrat dereceye varabilmektedir. Üç kilometrekare alana sahiptir ve en derin noktası 100 metre civarındadır. İki göl arasında su bağlantıları bulunmaktadır. Nemrut Krater Gölü, Bitlis’e 26, Güroymak ilçesine 10 kilometre, Tatvan ilçesine 15 kilometre uzaklıktadır.