Bayram Kahvaltıları Yaşatılmalı

Doğal Yaşam
Ufukta batan güneş, yavaş yavaş laciverde bürünen hava iftar saatinin yaklaştığını haber veriyor. Akşam ezanı okundu, okunacak. Etraftaki her şey, herkes sus pus olmuş, bekliyor.  Yanı başımızda ...
EMOJİLE

Ufukta batan güneş, yavaş yavaş laciverde bürünen hava iftar saatinin yaklaştığını haber veriyor. Akşam ezanı okundu, okunacak. Etraftaki her şey, herkes sus pus olmuş, bekliyor. 

Yanı başımızda ellerini Rabb’ine açmış dua eden bir teyze, önünde bir bardak su ve bir tas çorba. Sonunda beklenen ses duyuluyor ve Allahü Ekber nidaları yükseliyor her tarafta. Dua eden teyze hıçkırıklar içinde! Az önce suyla ıslanan dudaklarından şimdi gözyaşları süzülüyor. Ne düşünüyor, ne hissediyor? Neden sıkıca avuçladığı bir bardak suya bakarak ağlıyor?

Tahmin etmesi çok zor olmasa gerek. Bütün gün sıcaktan kavrulmuş bir vücudun, çatlayan dudakların ihtiyacıydı o bir bardak su. Tam da o anda dünyanın en tatlı, en doyumsuz içeceğiydi. Oruç olmasa fark edebilir miydi suyun eşsizliğini? Alabilir miydi o anki tadı ya da bir daha hissedebilecek mi o duyguları?

Belki siz de yaşadınız öyle bir an, belki de hiç alamadınız o suyun tadını bilemiyoruz. Ancak bir Ramazan’ın sonuna daha geldik ve ‘suya susayacağımız’ günler artık geride kaldı. Şimdilerde özlemini çektiğimiz şey ise ailecek çay yudumlayabileceğimiz bir kahvaltı, daha doğrusu herkesin bir arada olduğu, mutlulukların paylaşılarak arttığı bir bayram kahvaltısı. Neden bir günlük bekleyişin ardından içilen sudan alınan tat, bir ay beklenen bayram kahvaltısından alınmasın değil mi?

Bu tadı alabilmenin yolu tüm aile bireylerinin bir araya gelmesinden geçiyor. Evet, kabul ediyoruz, şehir hayatında bunu başarmak hayli zor. Ancak "Nerede o eski bayram kahvaltıları!" dememek için, ilk yapmanız gereken şey, birlikteliği sağlamak. Sonra, bayram namazına giden babanızı ya da dedenizi beklerken sofrayı hazırlayan annenizin heyecanına ortak olmak. Bir de Ramazan ayı boyunca yalnız başına, annesinin zoruyla kahvaltı yapmak zorunda kalan çocukları düşünün. Onların, büyükleriyle birlikte yemek yerken yaşadığı keyfi görmek istemez misiniz? Peki ya ev yapımı reçellerin, taş fırında pişirilen ekmeğin, hafif limonlu zeytinin, peynirin, kıvamında pişirilmiş omletin, akşamdan hazırlanmış zeytinyağlı sarmanın, çocukların vazgeçemediği patates kızartmasının, ince dilimlenmiş domatesin renkli bir tabloyu andıran bayram sofrasında saatlerce oturup sohbet etmeyi? Sevinçlerinizi, mutluluklarınızı paylaşmayı, sıkıntılarınızı anlatarak rahatlamayı… Belki de hepsinden önemlisi, bayram sofrasında, sizin en sevdiğiniz börek ya da baklava olsun diye günler öncesinden uğraşan annenizin gözlerini yolda bırakmamaktır, kim bilir?

Bu lezzetin sebebine birçok şey gösterilebilir ancak sosyologlar bayram sofralarına tat verenin ne yediğimizden ziyade nasıl ve kiminle yediğimiz olduğunu söylüyor. Sosyolog Profesör Ali Rıza Abay‘a göre bayram sofraları mutlaka yaşatılmalı. Çünkü bu gelenekler büyük ailelerin bir arada tutulmasına imkan tanıyor. Ailelerin bir arada olması ise toplumsal dayanışmayı artırıyor. Ayrıca bayram sofralarında herkes bir araya geldiğinden mutluluklar ve acılar paylaşılıyor. Ali Rıza Abay, bu tarz ortamlarda mutlulukların paylaşıldıkça arttığını, acılarınsa paylaşıldıkça azaldığını ifade ediyor.

Bayram kahvaltılarının devam etmesi için büyük ailelerin teşvik edilmesi gerek  Prof. Dr. Ali Rıza Abay (Yalova Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı-Sosyolog): Toplumda büyük ailelerin yerini çekirdek aileler alıyor. Sürecin çekirdek aileye doğru ilerlemesi ise bayram sofralarının en aza ineceğini gösteriyor. Ancak bizim toplumumuzda Batı tipi çekirdek aile oluşmadı ve bu çok iyi bir şey. Çünkü şehrin üzerimizdeki baskısına, çağın sırtımıza yüklediği sorumluluklara rağmen bayramlarda insanlar tatile gitmek yerine, köylerine gitmeyi, akrabalarını ziyaret etmeyi tercih ediyor. Yine de bayramlara, bayram kahvaltılarına eskisi gibi önem verilmiyor. Bu nedenle geleneklerin sürdürülmesi önem taşıyor. Bu da ancak büyük ailelerin devam etmesi ile mümkün. Bu yüzden devlet mutlaka büyük aileyi teşvik edici önlemler almalı. Mesela aile bireylerinin bir arada oturmasını sağlayacak krediler verilebilir. Ya da çeşitli sosyal imkânlar tanınabilir.

Bayram kahvaltıları yaşatılmalı

Tüm kırgınlıkların, küslüklerin unutularak, bayramın getirdiği neşe ve heyecanla oturulan bayram kahvaltılarının tadı bir başkadır. Ancak şehir hayatının üzerimize yüklediği sorumluluklardan olsa gerek son zamanlarda biraz ihmal ediyoruz bu geleneğimizi. Fakat sosyologlar, toplumsal dayanışmanın devam etmesi için bayram kahvaltılarının yaşatılması gerektiğini söylüyor.