Arzın Merkezinde Kadın ve Filistin

Doğal Yaşam
Arzın merkezi; üç büyük dinin göğüs kafesidir. İngilizlerin Ortadoğu dediği, bizim içinse Bereketli Hilal’i Mekke, Medine ve Kudüs’ü içine alan altın kafes… Kâbe buradadır, Me...
EMOJİLE

Arzın merkezi; üç büyük dinin göğüs kafesidir. İngilizlerin Ortadoğu dediği, bizim içinse Bereketli Hilal’i Mekke, Medine ve Kudüs’ü içine alan altın kafesKâbe buradadır, Mescid-i Aksa burada… Yeryüzüne iniş buradaydı, göğe yükseliş burada…

Zümrüt Sönmez, Milli Gazete’deki yazısında bu toprakları anlattı…

Bu topraklar; Nuh’un gemisini, İbrahim’in ateşini, Musa’nın önünde denizin dize geldiğini gördü. Dünya hayatı ilkin bu topraklarda neşvü nema buldu, en vahşi kıyımlar en şedid savaşlar burada gerçekleşti.

Rivayet odur ki Mahşer de burada olacaktır. İnecekse Mesih ilk buraya gelecek, Deccal fitnelerini bu topraklardan sürüyecek, Mehdi kurtarıcı eteklerini buraya serecek. Adem ve Havva’nın yeryüzüne indiği, dünyanın ilk çocuklarının doğduğu, ilk cinayetin işlendiği peygamberler beşiğinde son kez toplanacaktır tüm mahlûkat.

Filistin’e Özgürlük Konvoyu’yla Arzın Merkezi dediğim o toprakların bir kısmını gördüm nihayet. Her şehir en çok insanlarının yüzlerinden okunur çünkü insanlar üzerine bastıkları toprağın rengiyle renklenmişlerdir diye zihnime kazıdığımdan, karşılaştığım herkesin yüzüne uzun uzun baktım. Erkeklerin, çocukların ve illa ki kadınların… Bir ayna gibiydi her biri. Yüzlerine düşen her çizgide tarihin ayrıntıları saklı, acı, mutluluk, gözyaşı, kahkaha, güzellik, çirkinlik en fasih haliyle kayıtlıydı.

“Bizim İnsanlarımız Öldü Ama Siz Dilinizi Kaybettiniz!”

Ürdün Akabe’de bir Arap ailenin evine misafir olduk. Evin sahibesi 60 yaşında ve 10 çocuk annesi olan Nüfuz Sabir. Nüfuz Hanım’ın eşi de Akabe’de bir otel işletiyor. Hem evlerinin hem de otellerinin kapısı orada kaldığımız 5 gün boyunca bizlere açıktı.Nüfuz Sabır

Nüfuz Hanım, gelini Ela ve kardeşi Buseyna ile çaylarımızı içerken koyu bir sohbete daldık. Hepimiz için tanıdık bir sofranın etrafında yıllardır görüşmediğimiz akrabalarımızla hasret gideriyorduk sanki.

“Bizim insanlarımız öldü ama siz dilinizi kaybettiniz” diyerek söze başladı Nüfuz Hanım. Cumhuriyetin ilanının ardından gelen inkılâplar ve özellikle Harf devrimi ile “öncesinde Hilafetin taşıyıcısı olan sizler bir anda tüm İslam dünyasından uzaklaştınız” sözleri aynı kültürel ve dini kodların taşıyıcısı olan halkların birbirini bu denli az tanıyışının nedenini işaretliyordu.

Ürdün’de baskıcı bir rejim var ve karşıt sesler kısılmaya hatta yok olmaya mahkûm. İnsanların tepesinde Demokles’in kılıcı gibi durmadan sallanan yasaklara, bir afyon gibi en fakir ailenin evinde bile mutlaka bulunan televizyon ve sürüyle dizi filme rağmen “Ürdün halkı düşünen bir halktır. Filistin bizim halkımızın gündeminden hiçbir zaman düşmez. Biz evlerde sadece tespih çekip oturacak insanlar değiliz. Evlerimizi herkese açıyor çeşitli sosyal çalışmaların içinde bulunuyoruz. Ama basın yayın özgürlüğümüz yok. Düşüncelerimizi duyuramıyoruz” diyor ve şöyle sürdürüyordu konuşmasını:

“Belki sizden sonra konvoyu karşılayıp ağırladığımız ve sokak gösterileri yaptığımız için sorgulanabiliriz. Biraz sivrilen erkekler hapse bile atılabilirler. Ama korkmuyoruz. İmanı olmayan kimse sahip olduğu başka şeyleri kaybetmekten korkar ama imanı olanlar sadece onu kaybetmekten korkarlar. Bizim imanımız var, bu yüzden korkmuyoruz.”
Nüfuz Hanım vaktinin çoğunu okuyarak geçiren birikimli ve cesur bir kadın. Topraklarında yaşayan milyonlarca Filistinliye ve böylesine duyarlı ve dinamik olan halklarına rağmen Filistin meselesinin etrafında dönüp duran ama elini taşın altına koymayan Müslüman devletleri soruyorum ona; tam arkasında göz kırpan Elyat şehrinin ışıklarına aldırmadan yanıtlıyor:

“Bizim davamız İslam davası ve yeryüzündeki tüm toprakların özgürleşmesini istiyoruz. Ama diğer yandan Mısır ve İsrail’in yanı başında yaşıyoruz. Ha İsrail ambargo koymuş ha Müslüman devletler, hiçbir farkı yok. Onlar İsrail yandaşı biz Allah’ın yandaşıyız.”

Ürdün’de Genç Olmak

Ürdün’ün yaklaşık 5,5 milyona yakın nüfusu var. Bunun 3,5 milyonu Filistinli. 18 yaşındaki üniversite öğrencisi İhsan Hasan da 1967 yılında Ürdün topraklarına göç eden Kudüslü bir ailenin kızı. Ürdün Devlet Üniversitesinde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyan İhsan Amman’da doğmuş. İsrail tarafından yurtlarından sürülen ailesi zamanında bir çöp bile alamadan gelmiş Amman’a. Biraz zaman geçtikten sonra Kudüs’e dönüp baktıklarında arazileri üzerinde bir Yahudi okulunun kurulu olduğunu görmüşler. Ve bir daha da gidememişler Kudüs’e, önce evsiz sonra vatansız kalan diğer Filistinliler gibi.