Bu Pazar Yüz Yıldır Kadınların Elinde!

Çevre
Kurubaklagilden sebze meyveye her şeyin bulunduğu pazar, aynı zamanda hanımların rahat nefes aldıkları bir mekan. Günlerden cumartesi. Güneş ha doğdu ha doğacak… İnsanlar henüz uyanıyor. Hatta b...
EMOJİLE

Kurubaklagilden sebze meyveye her şeyin bulunduğu pazar, aynı zamanda hanımların rahat nefes aldıkları bir mekan.

Günlerden cumartesi. Güneş ha doğdu ha doğacak… İnsanlar henüz uyanıyor. Hatta bazıları ‘hafta sonu tatili nasıl olsa!’ diyerek uykunun saatini biraz daha uzatıyor.

Fakat Kastamonu Daday’da bu durum alışılagelmişin dışında… İmamın ezanı okumasıyla birlikte ilçe meydanında bir hareketlilik başlıyor. Çok geçmeden hareketliliğin sebebi anlaşılıyor. Çünkü bugün Daday’da kadınlar pazarı var!

Yaşları 40 ile 80 arasında değişen ev hanımları, her cumartesi ilçe meydanındaki yuvarlak parka sabahın 6’sında gelip yerleşiyor. Dertleri yetiştirdikleri sebze meyveyi, elleriyle yaptıkları tereyağını yoğurdu satıp eve üç beş kuruş fayda sağlamak. Bazen de öteberi alırken kocanın eline bakmamak için düşürüyorlar yollarını buraya!

Birbirlerine hava atıyorlar

Görünüşte profesyonel pazarcılar gibi değiller. Ne tezgâhları var ne de mahsullerini korumak için şemsiyeleri…

Kamyonlarla da gelmiyorlar sabah işe. Kimi 20 dakika uzaklıktaki köyünden yürüyerek getiriyor bir çuvala doldurduğu mahsulünü, kimi sabah namazından önce ilçeye hareket eden minibüse binerek. Kimini de sabahleyin kocası bırakıyor! Herkesin belli bir yeri yok meydanda. Önce gelen kapıyor en güzel yeri. Zabıta da yok başlarında. Zaten olsa da zabıtaya müdahale ettirmeyecek kadar tatlı dilliler…

‘Kuzuuum’ diye sarılıveriyorlar satış yaparken. Bu yüzden; ürünlerini market poşetinde, yere serdikleri gazetenin üzerinde de sergileseler, oldukça kadirşinas ve daimi müşterileri var. Kastamonu merkezdeki devlet erkânı bile kışlığını, yazlığını, tereyağını, sütünü onlardan alıyor.

Üniversite camiasından isimler ise en sevdikleri müşterileri arasında. Reçel, pekmez, tarhana, bazlama aklınıza ne gelirse sipariş veriyorlar onlara. Bu aralarında ‘hava atma’ sebebi bile olmuş. "Ben şuna satış yapıyorum, ben buna satış yapıyorum" diye övünüyorlar. Ne de olsa ürünlerinin beğenildiğinin göstergesi demek bir anlamda…

Fiyatlarda asla tavizkâr değiller. Piyasada neyse burada da o… Pazarlık şansınız yok! "Kolay yetişmiyor; yapılmıyor bunca nimet kuzuuum." diyorlar. Satış yaparken iki lafın belini kırmayı da ihmal etmiyorlar.

Her şeyden haberleri var! Pazarda haller böyle… Peki, pazarın ortaya çıkış hikâyesi ne? Bu noktada kimsenin bir fikri yok. Onları buraya getiren ne, bu geleneği başlatan kim? Doğrusu bilinmiyor. Bir tek kaç yıldır kurulduğu noktasında hemfikirler. ‘En az 100 sene’ diyorlar. Zaten esnafın hikâyesine kulak verince bu bilgi kendiliğinden ortaya çıkıyor.

"Altın günü bile yapıyoruz"

Kadınlar pazarında Meliha ve Mahide teyze kadar eski olmayanlar da var. Yaşları onlara nazaran oldukça genç. 48 yaşındaki Sabiha Uzun 8 yıldır geliyor pazara. Pek çok ürün var poşetlerin içinde. Tavuk, meyve, pekmez, reçel…

İki kız annesi. Büyük kızı üniversiteye başlayınca ona harçlık çıkartabilmek için o da tezgâh açmış pazara. Küçük kızı da ablasının ardından girince üniversiteye daha bırakamamış. Şimdi kendi için geliyor. "Üst baş alıyorum buradan kazandıklarımla." diyor. Kazancı ise mevsime, ürüne göre değişiyor. 50 lira kazandığı da oluyormuş, 300 lira da.

Can sıkıntısından pazara uğrayanlar da yok değil. Huriye Üzümcü’nün (44) pazar serüveni böyle başlamış. Bir komşusu, "Sen de gel pazara. Ne yapıyorsan onu satarsın. İlla çok olması gerekmez. Oradaki hanımlarla gün bile yapıyoruz aramızda, iyi oluyor. Vakit geçer." demesi üzerine katılmış aralarına.

3 yıldır da ara vermeden devam ediyor. Eşi ve kızının en çok merak ettiği soru ise bu pazarın nereden çıktığı. "Ama cevabını biz de bilmiyoruz." diyor. Ancak her birinin anlattığı hikâye pazarın neden ve nasıl kurulduğunu aslında gösteriyor!

’70 yıldır her cumartesi buradayım’

Meliha Çadırcı… 83 yaşında. Başında yaşmağı, bükülmüş beliyle her cumartesi, saat altı buçuk oldu mu tezgâhını kuruyor. Çivi gibi maşallah… "Ceğüzüm, aluucum, kuşburnum vaarr" diye anlatıyor neler sattıklarını… Ama gazeteci olduğumuzu öğrenince "Okk yavrum çekmen beni; elüm yüzüm çukaarr" diye örtüsünü yüzüne kapatıyor her Anadolu kadını gibi.

Ancak hikayesini bir bir anlatıveriyor: "Beyimi kaybedeli çoğ oldu. 4 çocuğum var. Her biri de yüreğimi zızılatıyo. Büyük kızımın kocası vuruldu. Gala galdı üç çocuğunan. Küçük kızımınki de tomruğa giriverdü. Oğullarımdan yan derdüm yoğ… İkisi de hoca. Başlarının çaresine bakıyorlar. Ben de pazardan gelenlerle kızlarıma bakıyom."

Meliha teyzenin pazara gelmesinin tek sebebi kızları değil. 70 yıldır her cumartesiyi burada geçiriyor. Yani ihtiyacın yanında biraz da gelenek. Pazarın ne zamandan beri var olduğunu şöyle anlatıyor: "Nembe gızım, bilmem ne zaman kuruldu pazar. Amma, ben 10 yaşımda anamla gelürdük bağçedeki ceğüzleri satmaya, gelinken de kaynanamla. Şimdi de ben getürüyom gelünü gızı…"

Pazarda Meliha teyzeyle benzer kaderleri paylaşan çok kadın var. Bunlardan biri 79 yaşındaki Mahide Bıyıklı. Çoluğu çocuğu yok. Olmamış. Eşi de genç yaşta yapayalnız bırakıp gitmiş onu bu dünyada. Ondan kalan emekli maaşı da olmayınca, 20 yaşlarında kayınvalidesi ile ilk kez geldiği pazardan ayrılamamış. 30 yıldır buraya geliyor.

Daday’a 10 kilometre uzaklıkta bir köyde yaşıyor. Sabah 7’de açıyor tezgâhını. 3 ineğinden elde ettiği sütleri, sütten yaptığı tereyağı ve yoğurdu satıyor. İlçede Bıyıklı’nın tereyağı diye nam bile salmış. Haftalık 300 lira kazanıyor. Bu parayla da evinin eksiklerini alıyor, faturaları ödüyor.

Zaman