Yakınçağ Liderleri Serisi -4: Abdülmecid

Tarihi Şahsiyetler
Yakınçağ Liderleri Serisi -4: Abdülmecid (1823-1861) 31. Osmanlı padişahı ve 110. İslam halifesi Sultan Abdülmecid Sultan Abdülmecid II. Mahmud’un Bezmialem Sultan’dan olan oğludur. Dönemi...
EMOJİLE

Yakınçağ Liderleri Serisi -4: Abdülmecid (1823-1861)

31. Osmanlı padişahı ve 110. İslam halifesi Sultan Abdülmecid

Sultan Abdülmecid II. Mahmud’un Bezmialem Sultan’dan olan oğludur. Döneminde Tanzimat Fermanı’nı ilan ettirmesiyle meşhurdur. Osmanlı Devleti’nin son dört padişahının babası olup, en çok sayıda oğlu padişahlık yapan, Osmanlı Padişahı olan Abdülmecid, babası gibi vereme yakalanmıştı. Ihlamur Kasrı’nda öldüğünde 38 yaşındaydı. Fatih’te, Sultan Selim semtinde, Yavuz Selim Camii Haziresi’nde, Sultan Abdülmecid Türbesi’ne defnedildi.

Genel

Batı kültürüyle yetiştirilmiştir. İyi Fransızca konuşur ve batı müziğinden hoşlanırdı. Babası II. Mahmud gibi yenilik yanlısıydı. Babasının ölümü üzerine tahta çıktı. Abdülmecid’in tahta çıkışı sevinç uyandırmıştı. Talihi, Mustafa Reşit, Mehmet Emin Ali Paşa, Fuat Paşa gibi devlet adamlarına rastlamasıydı. Saltanatı sırasında en çok tutucuların muhalefetiyle karşılaştı. 1840’lı yıllarda İrlanda’da ortaya çıkan ve milyonu aşkın insanın ölümüyle sonuçlanan kıtlık esnasında, İrlandalı bir doktor ziyaretçisinin kendi ailesini de bu kıtlığa kurban verdiğini söylemesi üzerine gemiyle bu ülkeye gıda yardımı yapılmasını sağlamıştır. Bu davranış hâlen İrlanda halkı tarafından takdir edilmektedir.

Saltanatı

1 Temmuz’da (1839) tahta çıktığında; Mısır sorunu Nizip yenilgisiyle (24 Haziran 1839) çıkmaza girmiş durumdaydı. Babasının cenaze töreni sırasında başvekil Mehmet Emin Rauf Paşa’dan padişahın mührünü zorla alan, Meclisi Valayı Ahkâmı Adliye Reisi Koca Mehmet Hüsrev Paşa, kendisini sadrazam ilan ettirdi (2 Temmuz 1839).

Henüz Nizip bozgunundan haberi olmayan padişah, sorunu çözmek için orduya ve donanmaya harekâtı durdurmaları için emir gönderdi. Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yı bağışladığını ve anlaşmak istediğini bildirmek üzere Köse Akif Efendi’yi Mısır’a yolladı. Bu arada düşman saydığı Hüsrev Paşa’nın sadarete gelmesinden korkan Kaptan-ı Derya Ahmet Fevzi Paşa, donanmayı Mısır’a götürüp, Mehmet Ali Paşa’ya teslim etti (3 Temmuz 1839). Nizip yenilgisinin haberi İstanbul’a ulaştı. Birleşik Krallık, Fransa, Rusya, Avusturya ve Prusya, verdikleri ortak bir notayla Mısır sorununun kendilerine danışılmadan çözülmemesini istediler (27 Temmuz 1839). Bu nota kabul edildi. Böylece Osmanlı Devleti, Avrupa devletlerinin bir tür güdümü altına girmiş oldu.

Tanzimat Fermanı

Londra ve Paris’te, Osmanlı devletindeki ıslahat hazırlıkları konusunda görüşmelerde bulunan hariciye nazırı Mustafa Reşit Paşa, bir ıslahat programının gerekliliğine padişahı inandırdı. Hazırlanan Gülhane Hatt-ı Hümayunu (Hatt-ı Şerif ya da Tanzimat Fermanı da denir) Mustafa Reşit Paşa tarafından 3 Kasım’da Gülhane’de okundu. Tanzimat dönemini açan bu belgeyle, yargılamasız kimsenin cezalandırılamayacağı, mal ve mülkünün zorla alımına gidilemeyeceği ilkesi getiriliyor, devletle birey arasındaki ilişkileri düzenleyecek yasaların çıkarılacağı açıklanıyordu.

Tanzimat Fermanı’nın uyandırdığı olumlu hava Mısır sorununun çözümünü kolaylaştırdı. Birleşik Krallık’ın önerisiyle, beş büyük devlet Londra’da bir araya geldiler. Mısır valisini destekleyen Fransa dışlanarak, 15 Temmuz 1840’ta Birleşik Krallık, Rusya, Avusturya ve Prusya arasında Londra Antlaşması imzalandı. Mısır valiliği veraset yoluyla Mehmet Ali Paşa’ya bırakılarak, ele geçirdiği topraklar ve Osmanlı donanması geri alındı. Aynı devletler, aralarına Osmanlı Devletiyle Fransa’yı da alarak imzaladıkları Boğazlar Sözleşmesi ile (13 Temmuz 1841) Osmanlı Devleti’nin boğazlar üzerindeki egemenliği tanındı ve boğazlar yabancı savaş gemilerine kapatıldı.

Tanzimatın öngördüğü ilkeleri uygulamak için Meclis-i Âli-i Tanzimat kuruldu (1853). Her eyaletten, yörelerinin gereksinmelerini bildirmek üzere ikişer temsilci İstanbul’da toplantıya çağrıldı. Merkezden her bölgeye gönderilen imar meclisleri çalışmaya başladı. Mâliye, Fransa’daki örgütlenme temel alınarak düzenlendi. Mâli yetkililer, idare amirlerinden alınarak defterdarlara verildi. Vergilerin saptanması vilâyet meclislerine, toplanması da muhassıl adı verilen vergi memurlarına bırakıldı. İltizam yöntemi kaldırıldı. Aşar, her yerde eşit olarak alınmaya başladı. Hristiyanlardan alınan vergilerin toplanmasında patrikhanelerin aracılığı kabul edildi. Ticaret meclisleri kuruldu. Fransız ceza kanunu çevrilerek uygulamaya konuldu. Meclis-i Maarif-i Umumiye toplandı (1845). İlk idâdiler açıldı. 1847’de Mekâtibi Umumiye nezareti kuruldu. 1848’de ilk muallim mektebi, aynı yıl Harbiye’de kurmay sınıfı, 1850’de Darülmaarif adı verilen lise, 1851’de ilk bilim akademisi sayılan Encümen-i Daniş açıldı. 1846’da Darülfünun binasının temeli atıldı. Askerlik yasası çıkarılarak (6 Eylül 1843) kura yöntemi benimsendi, askerlik süresi 4-5 yıl olarak sınırlandı.

Abdülmecid, Tanzimat’ın uygulamasında karşılaşılan güçlükleri yerinde görmek amacıyla yurt gezilerine çıktı. 1844’te İzmit, Mudanya, Bursa, Gelibolu, Çanakkale, Limni, Midilli, Sakız’ı ziyaret etti; 1846’da Silistre’ye kadar uzanan bir Rumeli gezisi yaptı. Her yıl Meclisi Vâlâyı Ahkâmı Adliye’yi bir nutukla açması, onun milletvekili düzenine yakın olduğu görüşünü destekler.

Tanzimat sonrası gelişmeler ve Kırım Savaşı

Devletin bütün kurumlarında başlatılan yenileşme çabaları, karşılaşılan tepkiler dolayısıyla istenilen sonucu vermedi. Abdülmecid zaman zaman tutucuları görevlendirmek zorunda kaldı. Olanaksızlıklar nedeniyle yeniden iltizam yöntemine dönüldü. 1840’ta kâime-i mutebere adıyla ilk kâğıt para çıkarıldı. Devlet ıslahat işleriyle uğraştığı sırada Birleşik Krallık ve Fransa’nın çıkar çatışmaları ve kışkırtmalarıyla Suriye ve Lübnan’da Dürziler ile Maruniler arasında olaylar çıktı (1845).

1848 ihtilâlleri sırasında Avusturya’ya karşı bağımsızlık savaşı veren Macar yurtseverleri Türkiye’ye sığındı. Bab-ı Âli’nin, Avusturya ve Rusya’nın baskı ve tehditlerine karşın sığınanları geri vermemesi Avrupa’da Osmanlı Devleti’nin saygınlığını yükseltti. Eflak ve Boğdan’a da yansıyan ayaklanma, İngilizlerle yapılan Baltalimanı Antlaşmasıyla (1 Mayıs 1849) geçici olarak sonuca bağlandı.

Bir süre sonra ortaya çıkan kutsal yerler sorunu, Osmanlı Devleti ile Rusya’yı savaşa sürükledi. Kudüs’teki katolikleri korumak için başvuran Fransa’ya karşı, Rusya da ortodoksların haklarını korumak için harekete geçti. Bab-ı Âli’ye verdiği bir nota ile ortodokslara geniş haklar tanınmasını, bunların koruyuculuk hakkının da kendisine verilmesini istedi. Osmanlı hükûmeti bunu kabul etmeyince de Eflâk ve Boğdan’ı işgal etti. Bunun üzerine Abdülmecid, Rusya’ya savaş açtı (4 Ekim 1853). Osmanlı Devleti, müttefikleri Birleşik Krallık, Fransa, Piyemonte ile birlikte Kırım Savaşı’nı kazandı.

Yalnız, Paris’te imzalanacak barış antlaşmasından önce padişah, Tanzimat Fermanı’nı tamamlayan Islahat Fermanı’nı ilân etmek zorunda bırakıldı (18 Şubat 1856). Azınlıklara, savaştan önce Rusların istediğinden daha fazla haklar veren bu belge, Paris Antlaşması’nı (30 Mart 1856)’da imzalayan Birleşik Krallık, Fransa, Rusya, Avusturya ve Piyemonte tarafından senet kabul edildi. Böylece, bir iç sorun olan ıslahat konusunda yabancılara müdahale hakkı tanınmış oldu. Buna karşılık Osmanlı Devleti imzacı devletlerin güvencesi altında bütünlüğünü koruyor ve Avrupa devletleriyle eşit haklara sahip sayılıyordu.

Siyasi buhranları bu şekilde atlatan Abdülmecid, yeniden ıslahat işlerine döndü. 1856’da askerlik teşkilâtı yedi ordu esası üzerine kuruldu ve Hristiyanlar da askere alınmaya başlandı. Maarif-i Umumiye nezareti kuruldu (28 Nisan 1857). Avrupa’ya öğrenci gönderildi (1857). Mülkiye Mahreç Mektebi (1859), Telgraf Mektebi (1860) gibi bazı meslek okulları açıldı. Yeni toprak kanunu (Arazi kanunnamesi) yayınlandı (1857). Devletin gelir ve giderleri bir bütçeye bağlandı. Tersane yeniden düzenlendi.

Abdülmecid, çeşitli toplulukları eşitlik ilkesi içinde ve Osmanlılık düşüncesi çevresinde birleştirmeye çalıştı. Fakat, özellikle Gayrimüslimlerde uyanan ve batılı devletlerce desteklenen ulusçuluk duyguları böyle bir birliğin kurulmasını olanaksızlaştırıyordu. 1856 Islahat Fermanı’yla Gayrimüslimlere verilen geniş ayrıcalıklar, Müslümanların tepkisine yol açtığı gibi, Gayrimüslimler de askere alınma kararına karşı çıktılar. Osmanlı toplumu yeniden huzursuz bir ortama sürüklendi. Cidde’de (1857), Karadağ’da (1858) olaylar çıktı. Avrupa devletleri olayların bir Avrupa kurulunca denetlenmesini istediler.

Avrupa devletlerinin devletin içişlerine karışmasından hoşlanmayanlar, padişahı ve hükûmet erkânını öldürüp Abdülaziz’i tahta çıkarmak için örgütlendiler. Kuleli Vakası olarak bilinen bu örgütlenme, bir ihbar üzerine dağıtıldı (14 Eylül 1859), önderleri cezalandırıldı.

Bu sırada mâli durum da çıkmaza girmişti. Savaş giderlerini karşılamak üzere ağır koşullarla alınan dış borçların hazineye büyük yükü yanında padişahın ve sarayın sorumsuz harcamaları da durumu gittikçe ağırlaştırıyordu. Devlet, Kırım Savaşı sırasında ilk kez dışarıdan borç almak zorunda kalmıştı (24 Ağustos 1854). Bunu ikinci (1855), üçüncü (1858), dördüncü (1860), borçlanmaları izledi. Beyoğlu sarraflarından alınan borçlar da 80 milyon altın lirayı aştı. Bunlar için rehin verilen mücevherlerle borç senetlerinin bir bölümü yabancı tüccar ve bankerlerin eline geçti. Durumu sert biçimde eleştiren sadrazam Mehmet Emin Âli Paşa azledildi (18 Ekim 1859). Birleşik Krallık, Fransa, Avusturya, Prusya ve Rusya Bab-ı Âli’ye bir nota vererek, Islahat Fermanı’nda söz konusu edilen ıslahatların gerçekleştirilmesini istediler (Ekim 1859). Bunların sağlanması için ayrı ayrı müdahalede bulunacaklarını da belirttiler.

Nitekim Rusya ilk adımı atarak, Bosna-Hersek ve Bulgaristan’daki Hristiyanların durumunu uluslararası bir kurulun incelemesini istedi. Bu sorun çözülmeden, Lübnan olayları yeniden alevlendi (1860). Ardından Şam olayı patlak verdi. Hollanda ve Amerikan konsolosları bu karışıklıklar sırasında öldürüldü (1860). Hariciye nazırı Fuat Paşa, olağanüstü yetkili olarak Lübnan’a yollandı. Fransa, Beyrut’a asker çıkardı. 9 Haziran 1868’de Lübnan ayrıcalıklı sancak durumuna getirildi.

Mimari çalışmalar

Sultan Abdülmecid, dışarıdan aldığı borçların bir kısmıyla saray ve köşkler yaptırdı. Dolmabahçe Sarayı (1853), Beykoz Kasrı (1855), Küçüksu Kasrı (1857), Edirne Meriç Köprüsü (1847), Mecidiye Camii (1849), Teşvikiye Camii (1854) Hırka-i Şerif Camii (1851), döneminin başlıca yapıtlarıdır. Bezmiâlem Valide Sultan Gureba Hastanesi’ni yaptırdı (1845-1846). Yeni Galata Köprüsü de aynı tarihte hizmete girdi. Yine İstanbul’daki

Mecidiyeköy semti adını ondan almıştır.

Ailesi

1-) Bezmialem Sultan: Annesi

2-) Esma Sultan: Halası

3-) II. Mahmud: Babası

Eşleri

Kadınefendileri

1-) Servetsezâ Kadınefendi: Başkadınefendi

2-) Şevkefza Valide Sultan: Sultan V. Murad’ın annesi ve İkinci Kadınefendi

3-) Tirimüjgan Kadınefendi: Üçüncü Kadınefendi ve II. Abdülhamid’in annesi

4-) Verdicenan Kadınefendi: Üçüncü Kadınefendi

5-) Düzdidil Kadınefendi: Üçüncü Kadınefendi

6-) Gülcemal Kadınefendi: Dördüncü Kadınefendi

7-) Rahime Perestu Valide Sultan: Dördüncü Kadınefendi ve II. Abdülhamid’in manevi annesi

8) Mahitab Kadınefendi: Beşinci Kadınefendi

9-) Bezmiara Kadınefendi: Altıncı Kadınefendi

İkballeri

1-) Nalândil Hanım: Üçüncü İkbal

2-) Ceylânyar Hanım: İkinci İkbal

3-) Serfiraz Hanım: İkinci İkbal

4-) Gülüstü Hanım: Dördüncü İkbal

5-) Nergizev Hanım: Dördüncü İkbal

6-) Navekmisal Hanım: Dördüncü ikbal

7-) Nesrin Hanım: İkinci İkbal

 

Kız çocukları

1-) Fatma Sultan

2-) Refia Sultan

3-) Cemile Sultan

4-) Münire Sultan

5-) Behice Sultan

6-) Seniha Sultan

7-) Mediha Sultan

8 ) Naile Sultan

9-) Bedia Sultan

10-) Samiye Sultan

11-) Şehime Sultan

12-)Sabiha Sultan

13-) Aliye Sultan

14-) Fehime Sultan

15-) Mühibe Sultan

16-) Mukbile Sultan

17-) Naime Sultan

18-) Neyyire Sultan

19-) Behiye Sultan

20-) Zekiye Sultan

21-) Nazime Sultan