Trabzonspor Teknik Direktörü Vahid Halilhodzic, Lig TV’de katıldığı “Pazartesi Gecesi Futbolu” adlı programda çarpıcı açıklamalar yaptı.
Türkiye gazetesinin haberine göre Vahid Halilhodzic’in konuşmasından satır başları;
“ELİMDE SİHİRLİ BİR DEĞNEK YOK”
“Futbolda her şey olabilir. 3 ay öncesinde madalyonun iyi tarafındaydım. Bu akşam diğer tarafındayım. Bu durum hoş değil tabii ki. Dün gece uyuyamadım. Çok az yemek yedim ama hayat devam ediyor. Cezayir’den söz ettik. Dünya Kupası 3 yıllık bir çalışmanın sonunda gelen bir meyveydi. Şu anki takımım aynı şekilde değil. 1 aylık çalışmanın peşinden bu takımla başlayabildik. Elimde sihirli bir güç yok. 2 buçuk aydan bu yana Trabzonspor’un başındayım. İlk defa boş bir gün yakalayabildim o da bugün. Çok büyük güçlüklerle karşılaştık. Takımı %90 yeniledik. Bu yenileme olayı çok gecikti. Birçok oyuncu 3-4 idman yapabildi.”
“TUHAF TUHAF ŞEYLER OLUYOR”
“Dün akşam başkanımız ve taraftarlarımız gibi ben de büyük hayal kırıklığı yaşadım Yarın bu sorun çözülmeyecek. Zaman alacak. Ben daha önce de böyle sorunlar yaşadım. Böyle dönemlerden geçtim. Ama başarı gelecektir bunu biliyorum. Paris Saint Germain’de de ilk dönemim pek iyi değildi ve sonrasında başarılar kazandık. Trabzonspor’a ilk geldiğim dönemde takım çok iyi değildi. O zaman da kötü başladık ama toparlanıp başarılı olduk. Başarı için zaman gerek. Ben bu başarının 3 gün sonra gelmesini isterim ama bu istemekle olmuyor çalışmakla oluyor. Avrupa Ligi maçında Legia Varşova’ya karşı iyi bir maç çıkardık. Taraftarlarımız bizi alkışladı. 12 tane gol şansı yakaladık. İyi bir maç çıkardık. O maçta da puan kaybı yaşadık. Legia maçında 2 kırmızı kart 2 de penaltı olması gerekiyordu. Ben Trabzonspor’a geldiğimden bu yana iki kez tribüne gönderildim. Buraya gelmeden önce kariyerimde yalnızca 1 defa tribüne gönderildim. Tuhaf tuhaf şeyler oluyor.”
“KAYBETTİĞİMDE HASTA OLUYORUM”
“Benim gizlim saklım yok. Yardımcılarımla birlikte çok çalışıyoruz. Herkes çok çalışmamızdan memnun değil. Ben hayatım boyunca hem futbolcu yönünde hem de özel hayatımda neleri başardığımı biliyorum. Çok çalıştım. Başarı çalışarak gelir. Ben bunu kendi kalitem olarak özetleyebilirim. Mesleğime aşığım. Mağlubiyetten nefret ediyorum. Maç kaybettiğim zaman hasta oluyorum. Dün çok sinirlendim. Mutsuzdum ve bu yaşadıklarımı gizleyemiyorum.”
“İHANET” KELİMESİNİ NEDEN KULLANDI?
“Maçtan sonra kullandığım “İhanet” kelimesinden çok polemik döndü. Ben bu kelimeyi dün kaybettiğimiz maçın öneminden kaynaklanıyor. Bu maça çok iyi hazırlandık. Çok konuştuk. Başkanımız soyunma odasına kadar gelerek primi çift primi yapacağını söyledi. Maça yaptığımız çalışmaları değerlendirince maçta sergilediğimiz oyunun muhasebesini yaptım. Takımım elinden geleni yapmadı bu maçta. Bazı oyuncuların daha verimli oynamalarını, oyun planımıza sadık kalmalarını beklerdim. Bunun yapılmaması benim için ihanettir. Varşova maçından sonra kazanmamamıza rağmen ben oyuncularımı tebrik ettim.”
“BEN TAKIMI KORUDUM”
“Ben bu duruma bu şekilde bakmıyorum. Ben düşündüğüm şeyleri dile getiririm. Maç sırasında neler hazırladıysak oyunda bunları göremedim. Maç sonrası bunları düşündüm ve taraftarımızın da bunları dile getirdiğini duyduğum için gidip taraftardan özür diledim. Ben kendimi öne sürerek takımı korudum. Böyle zamanlarda ilk sorumluluk hocanındır. Hayatım boyunca hiçbir oyuncumu medyanın önünde eleştirmedim. Ama soyunma odasına hesap sorulur. Maçtan önce verdiğim görevler yerine getirilmedi. Ben bunun hesabını soyunma odasında sordum. Evet sorumluluk benim ama görevler yerine getirilmiyorsa hesabını da sorabilirim.”
“NE KONUŞUYORSAK SOYUNMA ODASINDA KALMALI”
“Maçtan sonra oyuncularla konuşmadım. İlk idmanımız Çarşamba günü. O idmanda onlarla konuşacağım. Bazı oyunculara verdiğim fırsatlar var. Bu fırsatları daha iyi değerlendirmeleri gerekirdi. Başkanımızın da üzüldüğü noktalar var. Bu takımın oluşmasında onun büyük emeği vardı. Sahaya çok ofansif bir takımla çıktım. Maç içinde değişiklikler de yaptım ama fayda vermedi. Takımla konuşmamız gayet doğal. Ne konuşuyorsak soyunma odasında kalmalı. Soyunma odasında konuşulanların basına sızmasını ihanet olarak görüyorum. Buna tahammülüm yok. Siz takım olarak soyunma odasındaki gücü sahaya yansıtırsınız. Buna saygım yok.”
“YÜZDE 101 TRABZONSPOR’A MOTİVEYİM”
“10’a yakın gazeteci bana neden Trabzonspor’a geldiğimi sordu. Ben arkadaşıma 8 sene önce söz verdim. Sayın başkana… Geçen sene birçok defa görüştük. Trabzonspor hastası bir insan. Onun için, takımın kazanmasını çok istiyorum. O da zor anlar yaşıyor. Ben de zor anlar yaşıyorum. Bütün tekliflere ve cazip paralara rağmen sözümün arkasında durdum ve arkadaşıma, sayın başkana yardım etmek için buradayım. Şu anda bu durum pek olağan bir durum değil ama ben söz verdiğim zaman sözümün arkasında dururum. %101 Trabzonspor’a motiveyim.”
“TRABZON’DA 3 TÜRK YARDIMCIM VAR”
“Sabah 8-9’da tesise geliyorum. Gece 8-9’da tesisten çıkıyorum. Trabzon’da 3 tane Türk yardımcım var. Temmuz’un 13’ünde geldiğim zaman bana 24-25 oyunculu bir takım sunuldu ve bu oyuncu grubuyla Avusturya’ya gittik. Kampa gittiğimiz andan itibaren hemen anladım ki bu oyuncu grubu istekleri yerine getiremeyecek isimlerdi. Genç ve yetenekli oyuncular olabilir ama kulübün istekleri daha farklı. Avusturya’da bir hazırlık maçının ardından başkanla oturduk ve ona gerçekleri açıkladım. Yeterince takviye yapmazsak kulüp sıkıntı yaşayabilir. Hatta 2. lige düşme sıkıntısı bile yaşayabiliriz. Bundan sonra başkan ve yönetim ellerinden geleni yaptılar. 15 gün gibi bir sürede yapabildiğimiz transferleri yaptık.”
“6 HAFTAYA, 1 SENEYE İHTİYAÇ VAR”
Transferlerin hepsine etkim oldu diyemeyeceğim ama özellikle Belkalem ve Medjani bedelsiz geldiler. Ben burada olmasan bu seçenekler ortaya çıkmayabilirdi. Diğer transferlere de önem gösterdim tabii ki. Öte yandan yabancı sınırıyla da uğraşmamız gerekirdi. Göndermek istediğimiz oyuncular alçakça şantaj yaptılar. Transferin son gününde 3 oyuncuyu da gönderebildik ve 3 oyuncuyu kadromuza katabildik. Yani transferlerimiz çok aceleye geldi. Biliyorsunuz ki bir takımı hazırlamak için 6 ay hatta 1 seneye ihtiyaç var. Biz bunu 2 haftaya indirdik. Geç geldim diyebilirim. Hazırlık aşamasına Şubat’ta başlamak isterdim ama Dünya Kupası’ndan 5 gün sonra tatilimi kesip Trabzon’a geldim. Daha erken gelemezdim. Hata mı yaptık bilmiyorum. Bu oyuncu grubunu oluşturmak için zamana ihtiyacımız var.
“TUHAF VE APTALLIK OLARAK GÖRÜLEBİLİR”
“Cezayir beni göndermek istemiyordu. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Federasyon Başkanı ile görüştük. Bana 10 yıllık sözleşme önerdiler. Ama ben kararımı vermiştim. Cezayir’de 3 yıl boyunca yaptıklarımızın gururuyla ayrıldım. Dünya Kupası’ndan dönüşümüzde bizi milyonların karşılamasını unutamam. Cezayir halkına teşekkür ettim. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la da görüştük ama kararım kesindi. İnanılmaz ama evet sözümü tuttum ve geldim. Tuhaf ve aptallık olarak görülebilir ama ben böyleyim.
“DROGBA İLE PROBLEMİM OLMADI”
“Drogba, Yaya Toure, Pauleta gibi oyuncularla çalıştım ama problemim olmadı. Çalışırken çok titizimdir. Oyunculara küfretmem kötü kelimeler kullanmam ama işimde çok titizimdir. Az çalışan oyunculara memnuniyetsizliğimi dile getiririm ve hemen belli ederim. Çalıştığım yıldız oyuncularla halen görüşürüm. Benim sıkıntım yıldızlarla değil de kendini yıldız sana oyuncularla. Bu farklı bir durum…”
MALOUDA İÇİN OLAY AÇIKLAMALAR!
“Malouda hem sportif hem de insani anlamda hayal kırıklığı. Kulübe ve başkanımıza çok zarar verdi. Sözleşmesine ben el attım düzeltmek için, yardımcı olmak istedim ve bu yardımımın ertesi günü takım ve oyuncular umurumda değil diye kelimeler kullandı. Bu duyduklarımın arkasından başkana hemen gönderilmesini söyledim. Geçen sene takımın başında olan hocalar Malouda’nın hal ve hareketleriyle ilgili şikayetlerinden bahsettiler. Bundan sonra başkana Trabzon’a gelecek yabancı sporcuları sadece para yönünden değil takıma örnek olacak oyuncuların gelmesini söyledim. Bazı oyuncular ne zaman ve nasıl idman yapacaklarına dair alışkanlık edinmişler. Ama herkes takıma ve oyuncu arkadaşlarına saygı göstermek zorunda. Bu saygıyı göstermeyecek oyuncular varsa takımı terk etmek zorundalar.”
“CARDOZO’YA BENFICA’DAKİ KALİTELİ ORTAMIN…”
“Cardozo geçen maç 90 dakika oynadı. Dünkü maçta 45 dakika oynadı. Cardozo Trabzon’a geldiğinde fiziksel açıdan hazır değildi ve bir sakatlığı da vardı. Cardozo’yu Trabzonspor’da oynatmak istediğiniz zaman ona göre bir oyun anlayışı oluşturmanız gerekiyor. Takım arkadaşları Cardozo’ya göre oyun oynamalı. Umuyorum ilerleyen zamanda gerekli fizik gücüne yetişecek. Sonrasında teknik konularda daha iyi seviyelere ulaşabilir.
Cardozo yeterince pas alamıyor. Birkaç gün önce özel bir görüşmemiz oldu. Kendisinden özel isteklerde bulundum. Farklı bir takıma geldiğini söyledim Benfica’daki kaliteli takım ortamının burada olmayacağını söyledim. Burada daha gelişmiş bir oyun anlayışı sergilemesi gerektiğini söyledim. Her zaman söylediğim gibi transferlerimiz son günlerde geldi ve bütün uyum ve otomatikleşmiş hamleler çalışmayla gerçekleşecek. Çok şey gelişecek.”
“YARDIMCI ANTRENÖR BİLE DİZİNDEN SAKATLANDI”
“Geçen maç Legia maçını hatırlarsanız 3 tane sakatlık yaşadık. Kaptan Onur’u kaybettik. Bizimle birlikte çok iyi çalıştı. Birkaç kilo kaybetti. Kendisi de bu derece çalışmadığını söyledi. Papadopoulos ve Constant sakatlık geçirdi. Tabii ki maçta değişiklik yapmamız gerekiyordu. Hocalık yaptığım dönem boyunca böyle sıkıntı çekmedim. 4 tane sakat oyuncumuz aynı anda kadrodaydı. Cezayir’de hiç böyle bir durumla karşılaşmadım. Duymuşsunuzdur yardımcılarımdan biri de dizinden sakatlandı ve 6 ay bizimle olamayacak.”
“VAHİD HOCAYI DA GETİRİRSEK…”
Bu kadar transfer yapıp Vahid hocayı da getirirsek şampiyon oluruz gibi bir algı yaşatıldı. Böyle bir düşünceye odaklanırsanız ve oyuncular ilk idmana çıktığında bu düşünceye sahip olursa öylece kalırsınız. Biz takımın oyun kimliğini oturtabilmesi için zamana ihtiyacı var. Bu durum birçok faktöre ihtiyaç duyar.
“BU PROJE BENİMLE, BAŞKANIN PROJESİ”
Trabzon’da kalır mıyım, kalmaz mıyım bu soruları kendime sormuyorum bile. Ben baskıyı severim. Baskının olmasını severim. Sabahtan akşama kadar başarı için çalışırım. Olursa ne güzel hem benim hem de Trabzonspor için. Olmaz sa bu durum benim için ilk değil. Daha önce bu baskının altından kalkabildim. Yarın başkana teşekkürler ben gidiyorum desem bile bunun yeri ve zamanı yanlış değildir. O yüzden ben Trabzonspor’la 1 yıllık sözleşme imzaladım. Daha uzun vadeli sözleşme imzalardım ama kulübü de zora sokmak istemedim. Başarılı olursak oturur konuşuruz anlaşırız. Ama olmazsa arkadaşça ayrılırız. Bitirebiliriz de… Bu proje benimle başkanın projesi.
“MAÇTAN SONRA ‘VAHİD BURADA NE YAPIYORSUN?’ DEDİM”
Karabük maçından sonra ‘Vahid burada ne yapıyorsun?’ dedim. Bazı kişiler benim çok kaset izlememden şikayetçi. Ben her oyuncuyla defansif ve ofansif olarak görevlerini birebir konuşur ve görevlerini ona yüklerim. Cezayir’le Almanya maçına çıkmadan önce her oyuncuya görevlerini söyledim. Böyle yapmasak o maç öyle olmazdı. O maçta Cezayir Almanya karşısında ilk yarı 3-0 yapabilirdi. Oyuncular buna alışkın olmayabilir ama çalışarak alışacaklar.
“HESABI KİM ÖDER BİLMEM AMA YOLLAR AYRILIR”
Başkan “Vahid olmuyor bırakalım” derse tokalaşırız. Oturur yemek yeriz hesabı kim öder bilemem ama arkadaş olarak ayrılırız. Bazı soruları da İbrahim Başkan’a sormak lazım…
“FENERBAHÇE MAÇI DA BÖYLEYDİ“
Takımın kendine güvenmesi için bir maç kazanması gerek. Güven konusunda eksiklik yaşıyoruz. Bir çok gol kaçırdık. Forvetler kendine güveni eksilttiler. Aceleci davranmadan, panik halinde olmadan golden önce konsantre olup golü atmaları lazım. Olmuyorsa tekrarlayıp yılmadan başarıyı aramaları lazım. Dün gördünüz 5-6 forvetle ikinci yarı oynadık ama olmadı. Biliyorsunuz ben de forvet oyuncusuydum. Nasıl gol atamazsınız diye kendime soruyorum. Fenerbahçe maçı da böyleydi. O kadar fırsat vardı ama gol bulamadık.
“WARIS İLE KONUŞTUK, GOLLER GELECEK”
Waris tamamen farklı oynuyor. Sırtı kaleye dönük. Waris, yüzünü rakip kaleye döndüğü zaman savunma arasına atılan derin toplarla buluştuğu zaman, daha verimli olabiliyor. Takım arkadaşlarından yeterince servis aldığı zaman ve bir gol attığı zaman kendine gelecek. Onunla da özel olarak konuştuk. Güven eksiği var ama goller de gelecek…
“BAŞKAN VE BEN, ZOR BİR DÖNEM GEÇİRİYORUZ”
İbrahim başkan da ben de bu ara çok zor bir dönemden geçiyoruz. Başkan ilk defa böyle bir dönemde. Zor anlar yaşıyor. Birçok defa maç öncesi yanımıza geldi ve takıma ne yapabileceğini sordu. Nasıl yardımım dokunabilir kelimelerini kullandı. Benim primle ilgili bir talebim olmadı ve Karabük maçı öncesinde çift prim sözünü verdi. Bu yüzden maç sonrası büyük üzüntü yaşadım. Başkan hak etmediği eleştiri durumunda. Bunu biliyorum. Başkanımız ve Trabzonspor için acil şekilde galibiyete ulaşmamız gerek. Tamam kabul hatalı Vahid Hoca olsun ama öyle bir an gelir ki oyuncular da sorumluluklarını üstüne alsınlar. Çünkü sahada onlar var.
“BUNLARA SİNİRLENDİM, SABRIM TAŞTI”
Ben futbol sevdalısıyım. Maçı takımla birlikle yaşarım. Bazı meslekdaşlarım oturur hareket etmez ben takımla yaşarım. Benim o heyecanım takıma yardım amaçlı. Son zamanda hakem kararlarından pek memnun değildim. Birkaç maçta hakem kararlarından dolayı netice değişti. Bilerek yaptıklarını sanmıyorum ama bir hafta boyunca yoğun bir şekilde çalışmışken hatalı bir hakem kararı sizin elinizden galibiyeti çalıp götürüyor. Mesela Legia maçında hakemler o iki penaltıyı nasıl çalmazlar anlam veremiyorum. Kale çizgisindeki hakemlerin görevi ne o zaman? Waris’in penaltı pozisyonu veya Cardozo’nun itildiği an. Papadopoulos’un yüzüne dirsek yediği an... Bunlara sinirlenince sabrım taştı. Kariyerim boyunca 1 kez tribüne gönderildim. Burada iki oldu. Bende de galibiyet için bir sabırsızlık var. Hayatım boyunca bu kadar galibiyetsiz bir dönemden geçmedim. Ben kazanmaya odaklıyım. Sadece kendim için istemiyorum. Galibiyet Trabzonspor’a lazım. Tabii ki ben de onları mutlu etmek isterim. Zamanı geldi artık.
“42 YAŞINDA HER ŞEYİMİ KAYBETTİM”
Bosna Savaşı sırasında çok zorluklarla karşılaştım. Hatta savaşta yaralandım bile. Ben de savaşa katıldım. Kendi şehrime devletime vatanıma çok yardım ettim. Savaş esnasında benim evime geldiler ve beni vurmak istediler. Tesadüfen evden çıkmıştım, şehre gidip yardım edecektim. Eve döndüğümde her şeyi yıkmışlardı. 42 yaşımda her şeyimi kaybettim. Bir kot pantolon bir gömlekle kaldım. Ondan önce çok zengin bir insandım ama 42 yaşında çok farklı bir hayata başladım. Arkadaşlarımı kurtardım çünkü isimleri diğerleri gibi değildi. Onları kurtardım. Bu savaşta ne yaptıysam hepsinden çok gururluyum. Korku taşımıyorum artık. Bu yüzden korkusuzca işimi yapıyorum. İşime çok fazla güvenim var.