İşte Futbolcuların Eğitim Karnesi

Futbol
Türkiye’de futbolcularla ilgili yaygın kanı hepsinin "eğitimsiz, cahil insanlar" olduğu yönündedir. Ne zaman futbolculardan birinin tasvip edilmeyen bir davranışı görülse "eee ne ...
EMOJİLE

Türkiye’de futbolcularla ilgili yaygın kanı hepsinin "eğitimsiz, cahil insanlar" olduğu yönündedir. Ne zaman futbolculardan birinin tasvip edilmeyen bir davranışı görülse "eee ne bekliyorsun futbolcu değil mi, hepsi cahil" deyip kestirip atılır. Son olarak da milli futbolcu Emre Belözoğlu futbolcular için sendika gerekliliğinden bahsederken, şu cümlelerle katıldı bu genel kanıya: "Kesinlikle sendika olmalı. Şu an kulüplerin başkanları birlik oluşturmuş durumda. Biz futbolcular ne yazık ki bunu yapamıyoruz. Futbolcular bu birliği gösterecek kadar eğitimli değiller." Gerçekten öyle mi? Bununla ilgili yapılmış kapsamlı bir araştırma bulunmuyor. Federasyonun elinde konuyla ilgili yapılmış bir çalışma da yok, kulüplerde de aynı şekilde. Spor yazarı Alp Ulagay 2003 yılında benzer bir konuyu araştırmış ve aslında bundan sekiz yıl önce bile bu önyargıları yıkacak enteresan sonuçlara ulaşmış: "Türkiye 1. liginde forma giyen 382 Türk futbolcusunun profiline bakınca hiç de eğitimsiz olmadıkları ortaya çıkıyor. Öyle ki tüm ligde ilkokul mezunu futbolcu sayısı sadece altı… Buna karşılık çoğu spor yüksekokulu veya açık öğretimi tercih etmiş olsa da diploma peşinde koşan futbolcuların sayısı çok daha fazla. Büyük çoğunluk ise lise mezunu. Lise mezunlarının oranı yüzde 76’yı aşıyor. Örneğin Adanaspor, Konyaspor, Çaykur Rizespor gibi bazı takımlarda lise mezunu olmayan tek bir oyuncu bile yok. Trabzonsporlular da diploma peşin de; genç Trabzonsporlular öğrenimlerine de düşkün. Altı futbolcu spor yüksekokulunda veya açık öğretimde diploma peşinde koşuyor. Recep Asıl, diplomayı çoktan duvara asmış."

"Futbolcu cahil olur" klişesi belki biraz da üniversitede okuyan futbolcuların parmakla gösterildiği zamanlarda türedi. Bir zamanlar eğitimli futbolcu dendi mi akla sadece birkaç isim gelirdi. Onlardan biri beyefendiliği üniversite mezunu olmasına bağlanan Fenerbahçe’nin imparator lakaplı kaptanı Oğuz Çetin’di. Oğuz Çetin hem iyi bir futbolcu olmayı başarmış hem de iktisadi ve idari bilimler fakültesinin işletme bölümünden mezun olmuştu. Metin, Ali, Feyyaz üçlüsünün en skorer ismi Feyyaz Uçar da Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümü futbol ihtisas mezunuydu. Ama futbol ve eğitim kelimeleri yan yana gelecekse profesörlük unvanını alabilen ilk ve tek futbolcu Fethi Heper’in adını anmak lazım. Eski milli futbolcu Fethi Heper, "Süper Ligin Gol Kralı" futbolcusuydu. Futbol kariyerinin yanında akademik eğitimini sürdürdü ve Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ndeki lisans eğitimini tamamladı. Yetinmedi doktora yaptı, yetinmedi doçentlik ve profesörlük unvanlarını da aldı. Bugünün şartlarında ise hem yıldız bir futbolcu olmak hem de bırakın profesörlüğü herhangi bir üniversiteyi bitirmek bile çok zor… Üniversite mezunu futbolculardan Metin Tekin de bir röportajında aynen böyle söylüyordu: "Şu an futbol oynarken üniversiteye gitmek mümkün değil. Üst düzey bir oyuncuysanız, genç milli takımlara gidiyorsanız, 360 günün en az 120’sinde genç milli takımda olacaksınız. Bu sadece Türkiye’de değil, dünyada da böyle." Futbolla eğitimin birlikteliği bu kadar zor olunca da üniversiteli futbolculara nadir rastlanıyor. Bu yüzden futbolcular üniversite sınavını kazandığında haber oluyor. Örneğin Galatasaraylı Servet Çetin…

Servet Çetin üniversiteye kayıt yaptırırken gazetecilerin uzattığı mikrofona üniversiteli olma heyecanını anlatmıştı: "Üniversiteli olmak güzel. İnşallah iyi bir öğrenci olurum. Bir diplomam olması, üniversite belgem olması önemli. O yüzden spor akademisini tercih ettim. Pek fazla üniversiteli futbolcu yoktur ama yavaş yavaş biz adım atıyoruz." Servet Çetin, üniversite sınavına 2008 Avrupa Şampiyonası sırasında Milli Takım’ın maçı için gittiği Cenevre’de girmişti. Onunla birlikte sınava giren ve kazanan iki milli daha vardı; Uğur Boral ve Semih Şentürk. Fatih Terim de o günlerde "Kültürlü sporcunun hali başka. Hem spor yapsınlar, hem okusunlar" diyerek oyuncularının başarısını desteklemişti. Tabii bunlar nadir ve güzel örnekler… Genel manzaraya bakıldığında Türkiye’de futbolcuların daha çok lise mezuniyeti ile yetindiği görülüyor. İbrahim Toraman, Serdar Kesimal, Arda Turan ve Emre Belözoğlu gibi… Arda ve Emre aynı liseden mezun, Şehremini Lisesi’nden… Hatta Emre Belözoğlu’nun ismi, mezun olduğu Şehremini Lisesi’nin spor salonuna verildi. A millilerin ve ümit millilerin eğitim karnesi de farksız. Türkiye Futbol Federasyonu’nun dergisi Tam Saha’nın Yazı İşleri Müdürü Mazlum Uluç’un, bizim için bizzat sporcuların kendisinden öğrendiği tablo gayet net… Milli Takım kadrosundaki 24 isimden sadece 3’ü üniversitede okuyor, diğerleri ise lise mezunu. Ümit millilerde ise durum değişiyor. Futbolun 14 genç yıldızından 6’sı üniversitede okuyor. Genç kuşaklar belli ki okumaya daha hevesli ve öyle görünüyor ki yakın gelecekte kimse futbolculara cahil diyemeyecek…

SERKAN KORKMAZ (Spor İletişimcisi)
"FUTBOL ENTELEKTÜELİ EKSİKLİĞİ BU ÜLKEYE MAHSUS DEĞİL"
İsimler üzerinden gidersek, bana kimse David Beckham, Christiano Ronaldo, Lionel Messi gibi karakterlerin, İlhan Mansız, Arda Turan ya da Semih Şentürk’ten daha entelektüel olduğunu söyletemez. Eğitim sistemlerindeki farklılıktan dolayı, istisnaların Batı kültüründen çıkıyor olduğu da görülüyor. Ama adı üstünde; istisna… Türkiye’de futbolcuların eğitim düzeyini yükseltme konusunda kulüplerimize çok iş düşüyor. Gençlik geliştirme programları, özkaynak sistemleri özetle tüm altyapı organizasyonları, çocuklarımıza ve gençlere, sadece topa nasıl vuracaklarını, sahada nerede duracaklarını öğretmemeli elbette. Bu programlara hayat veren bir ‘ülke eğitim sistemi’ ile paralel olarak, etik, genel kültür, bilişim teknolojileri, iletişim vs gibi eğitim süreçleri devreye girmeli. Bahsettiğim gibi eğitim ve katkılar, kısıtlı sayıda elit futbolcu ve elit futbolcu adayına hitap eden Milli Takım Kampları’ndaki son derece kısa süreçlerle kısıtlı kalmamalı…

BENER ONAR (A Haber Spor Editörü)
"SPOR İLE EĞİTİM HAYATINI BİR ARADA YÜRÜTMEK ZOR"
Türk futbolcuların eğitim düzeyi maalesef düşük ama bunun yaşadığımız toplumla paralel olduğunu düşünüyorum. Geçmişte de durum çok farklı değildi, ama o zamanlar en azından profesörlüğe yükselmiş bir Fethi Heper vardı mesela. Beden eğitimi ve spor yüksek okulu mezunu sayısı fazlaydı. Metin Kurt gibi bir figürü de yaratabilmişti o dönem. Aslında Avrupa’da da durum farklı değil. Bizim ülkemizde spor ile eğitim hayatını bir arada yürütmek zor. Ulaşım, Kıta Avrupası’na göre hayattan oldukça vakit çalıyor. Profesyonel futbolcu olma yolunda sporcuların eğitimi gereksiz görmesi gayet anlaşılır bir durum. Ailelerin bu noktada çok pasif kalması "aman oğlum bir an önce futbolcu olsun" refleksi sıkıntı yaratıyor. Milli Takım’ı da çalıştıran Ersun Yanal’la bir uçak yolculuğu sırasında yan yana oturmuştuk. "Oyunculardan üst düzey matematik problemi çözmelerini beklemek lüzumsuz olur" demiş, daha sonra da "Ancak okumanın artı değer olduğunu da aşılamak görevimiz" diye de eklemişti.

BAĞIŞ ERTEN (Eurosport Genel Yayın Yönetmeni)
"TÜRK FUTBOLCULARININ EĞİTİM SEVİYESİ DÜŞÜK AMA ZEKÂ SEVİYESİ YÜKSEK"
Türk futbolcularının eğitim seviyesi düşük ama zekâ seviyesi yüksek. Üst düzey futbol oynayan bütün futbolcuların epey bir akıl yürütme yeteneği olduğunu düşünüyorum çünkü futbol kolay bir oyun değil. Ama asıl sorun şu; onları cahilliğe zorlayan bir eğitim sistemimiz ve kültür yapımız var. En son Arda’nın şehit açıklamalarında olduğu gibi. İyi niyetli yapılmış bir açıklamayı çarpıtıp, başka bir hale getirebiliyoruz. ‘Cahillik mutluluktur’ diye bir laf vardır biliyorsunuz, futbolcular da onu tercih ediyorlar. Türkiye’deki futbol sistemi eğitime bütün kapılarını tamamen kapamış durumda. Çünkü oyuncular milli takımlara gidiyorlarsa, devamsız sayılmadan bütün sezonu oralarda geçiriyorlar. Okul takımını başarıya ulaştırsınlar diye bu çocuklara iyi notlar veriliyor, kayırılıyor. Buna Beden Eğitimi Yüksek Spor Okulları, BEYSO’lar da dahil. Aslında onların derse devam etmelerine de imkân yok. Çünkü Türkiye’de spor takvimi ile eğitim takvimi birbirleri ile hiç ilgilenmezler. Sınavlar mesela tam da çocukların milli maçları sırasında olabiliyor. Yurt dışında ise durum böyle değil. Avrupa’da futbolcular büyük ihtimalle akademilerden yetişiyorlar. Hatta son 30 yıldır futbol akademilerinin ciddi bir eğitim sistemi var. Mesela İspanya’da bütün takımların alt yapılarında çoğu akademi şeklinde örgütlü. Hollanda’da zaten sistem çok uzun zamandır bir akademi şeklinde çalışıyor.

Türkiye’de futbolcularla ilgili yaygın kanı hepsinin "eğitimsiz, cahil insanlar" olduğu yönündedir. Ne zaman futbolculardan birinin tasvip edilmeyen bir davranışı görülse "eee ne bekliyorsun futbolcu değil mi, hepsi cahil" deyip kestirip atılır. Son olarak da milli futbolcu Emre Belözoğlu futbolcular için sendika gerekliliğinden bahsederken, şu cümlelerle katıldı bu genel kanıya: "Kesinlikle sendika olmalı. Şu an kulüplerin başkanları birlik oluşturmuş durumda. Biz futbolcular ne yazık ki bunu yapamıyoruz. Futbolcular bu birliği gösterecek kadar eğitimli değiller." Gerçekten öyle mi? Bununla ilgili yapılmış kapsamlı bir araştırma bulunmuyor. Federasyonun elinde konuyla ilgili yapılmış bir çalışma da yok, kulüplerde de aynı şekilde. Spor yazarı Alp Ulagay 2003 yılında benzer bir konuyu araştırmış ve aslında bundan sekiz yıl önce bile bu önyargıları yıkacak enteresan sonuçlara ulaşmış: "Türkiye 1. liginde forma giyen 382 Türk futbolcusunun profiline bakınca hiç de eğitimsiz olmadıkları ortaya çıkıyor. Öyle ki tüm ligde ilkokul mezunu futbolcu sayısı sadece altı… Buna karşılık çoğu spor yüksekokulu veya açık öğretimi tercih etmiş olsa da diploma peşinde koşan futbolcuların sayısı çok daha fazla. Büyük çoğunluk ise lise mezunu. Lise mezunlarının oranı yüzde 76’yı aşıyor. Örneğin Adanaspor, Konyaspor, Çaykur Rizespor gibi bazı takımlarda lise mezunu olmayan tek bir oyuncu bile yok. Trabzonsporlular da diploma peşin de; genç Trabzonsporlular öğrenimlerine de düşkün. Altı futbolcu spor yüksekokulunda veya açık öğretimde diploma peşinde koşuyor. Recep Asıl, diplomayı çoktan duvara asmış."

Aktüel