Hazırlayan: Bengü Dağlı
Son zamanlarda ne olduysa oldu, sinemaseverler Türk filmlerine sahip çıkar oldu. İyi de oldu. Hollywood’un en başarılı filmleri bile yeri geliyor gişede Türk filmlerine teslim oluyor. Türk filmleri deyim yerindeyse gişede fırtınalar estiriyor. Hal böyle olunca da yapımcılar yeni film üretmek için daha bir istekli oluyorlar. Son zamanlarda gişede başarılı olmuş “Yahşi Batı”, “Neşeli Hayatlar”, “Recep İvedik 3”, “Eyvah Eyvah” filmlerinin ardından “Ay Lav Yu” adlı komedi filmi de, 12 Mart’ta Türk sinema izleyicisinin beğenisine sunuluyor.
Sermiyan Midyat‘ın senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı “Ay Lav Yu”, gişede bol kahkaha vadediyor. “Ay Lav Yu”, Mardin’in bir köyünde geçiyor. Konu olarak ‘aşk’ın merkeze alındığı hikayede; Türk bürokrasisi ve farklı kültürdeki insanların birlikte yaşaması konu alınıyor. Televizyonda ve gazetelerde çokça okumuşsunuzdur. Nüfus kaydı olmayan çocuklar, nüfusa kadın olarak yazılan erkekler, yaşamasına rağmen nüfusta ölü gibi gösterilenler… İşte “Ay Lav Yu”da bu noktalara komik bir şekilde değinilmiş.
Filmde bir kaç kişinin oyunculuğu gerçekten çok başarılı. Usta tiyatrocular Ayşe Nil Şamlıoğlu, Erdoğan Tuncer, Cengiz Bozkurt ve küçük oyuncu Sinan Dağ oyunculuklarıyla yüzümde tebessüm bıraktı. Küfür bir filmde olmalı mı, olmamalı mı tartışılır. Benim bakış açıma göre, olması gereken yerde küfür kullanabilirsiniz. Ama komediyi küfür unsuruyla sağlamaya çalışan senaryolardan hoşlanmıyorum. “Ay Lav Yu” filmi de tam bu çizgide duruyor. Filmde küfürlü sahneler var. Ve bazı yerlerde rahatsız ediyor. Dediğim gibi küfür konusu ince bir çizgide duruyor.
Filmde bazı sahneler de bana Şener Şen, Kemal Sunal, Müjde Ar ve İlyas Salman‘ın başrollerinde oynadığı “Kibar Feyzo” filmini hatırlattı. Hangi sahneler diye soracak olursanız; “Kibar Feyzo” filminde bazı sahnelerin arasında türkü söyleyen bir grup vardı, çıkıp o sahneyle ilgili esprili şarkı söylerlerdi. “Ay Lav Yu”da da böyle sahneler var. Filmin müziklerini Cem Yıldız yapmış ve filmde tıpkı “Kibar Feyzo”daki gibi sahne aralarında çıkıp şarkı söylüyorlar. “Ay Lav Yu”da, “Kibar Feyzo” filmine gönderme mi yapılmış, esinlenilmiş mi orasını yönetmene sormak lazım…
“Kibar Feyzo” filmini aklıma getiren bir başka sahnede Fadik Sevin Atasoy‘un bir sahnesi. “Kibar Feyzo” filminde Şener Şen Kemal Sunal’ı köyden kovar. Kemal Sunal köyü tam terk ediyorken Müjde Ar onu çalılıkların arkasında beklemektedir. Kemal Sunal, İlyas Salman‘ı görünce çalılıkların arasından kafasını uzatır ve tüyer… Bu sahneyi “Kibar Feyzo” filmini izleyen herkes hatırlar… Buna benzer bir sahne de “Ay Lav Yu” filminde görmemiz mümkün. Ama bu unsurlar filmde hoş durmuş… Ve insanı gülümseten sahneler!
Filmde Türk oyuncuların yanında Hollywood oyuncularının da olması dikkat çekici bir diğer unsur. Bir dönemin ünlü komedi serisi Polis Akademisi’nin ‘Mahoney’si Steve Guttenberg, Kathie Gill, Mariel Hemingway ve Josh Folan filme oyunculuklarıyla renk katmışlar. Steve Guttenberg’in oyunculuğuyla bu yabancı oyunculardan ayrıldığını düşünüyorum…
Uzun lafın kısası Türk sineması “Ay Lav Yu” filmiyle yeni bir komedi filmine kavuştu. Filmin en büyük özelliği benim için insanı sıkmaması. Bu filme Türk sineması adına şans verebileceğinizi düşünüyorum. İyi seyirler…
“AY LAV YU” FİLMİNDEN RENKLİ KARELER…
FİLMİN KONUSU:
Yeryüzünün unutulmuş bir coğrafyasında, unutulmuş coğrafyanın kuş uçmaz kervan geçmez diyarında, yalın ve yalnız bir köydür Tinne. Varlığı yokluğu bilinmez, tek şahidi göz kamaştıran ‘Güneş’tir belki de.
Burası ülke haritasında bile görünmeyen, okulsuz, yolsuz, sağlık ocaksız, tüm halkı kimliksiz Tinne’dir. Kürtçe’de de “yok” anlamına gelen, belki de adını kaderinden alan yok-köy Tinne’nin tek meselesidir “var olmak ya da yok olmak”.
Tinne, yıllardır Devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek unutulmuş, farkına varılmamış, yok diye bilinmiş bir köydür. Türkiye’nin güneydoğusunda, Mezopotamya’nın ortasında kaderini yaşamaktadır. Kimsenin nüfusta kaydı bile yoktur. Yani resmi olarak ne Tinne vardır, ne de orada yaşayan bir insan. Oysaki 100 yılı aşkındır Yusuf Ağa ve ailesi o topraklarda yaşamakta ve devlete açılmak istemektedir. Ancak yıllardır yazdığı hiçbir mektuba bir cevap bile alamamıştır. Yusuf Ağa, sırf var olabilmek, tanınmak için, herkes çocuğunu cami avlusuna bırakırken, en büyük oğlu İbrahim’i daha kundakta bir bebekken, fakülte avlusuna bırakmıştır. Yusuf’un imdadına Süryani Papaz Hanna yetişir. Ve o gün oradan geçmekteyken alır İbrahim’i ve nüfusuna geçirir. Kimliği olsun, var olsun ve Tinne’yi de var etsin diye.
İşte o İbrahim şimdi 30 yaşına gelmiş, askerliğini yapmış, üniversiteyi bitirmiş, köye dönmektedir. Büyük sevinçle, umutla, neşeyle, zılgıtlarla karşılanır İbrahim. Tinne’nin tek umudu, büyük gururu gelmiştir. Artık Tinne var olacaktır. Kalkınacak, okulu olacak, yolu olacak, sağlık ocağı olacak, muasır medeniyetler seviyesine çıkacaktır. Ancak İbrahim dönmüştür dönmesine de, kalbi buralara kadar gelememiştir. İbrahim’in okumuş, askerliğini yapmış ve aşık olarak köye dönmesi büyük sevinçle karşılansa da, bu sevinç Yusuf Ağa’nın kızın adını duymasıyla birlikte bir şoka dönüşecektir…
İbrahim, Adana’da Çukurova Üniversitesi’nde Su Ürünleri Mühendisliği okumaktayken, Adana İncirlik’teki Amerikan Üssü’nde tercüman olarak çalışan Jessica’yla tanışmış ve aşka düşmüştür. Bütün hayatı varsa yoksa Jessica olmuştur. Jessica için de durum farklı değildir. Her ikisi de ailesini razı etmek için çok zorlanır.
İbrahim’in ailesinde ve hatta köyünde, hiç kimsenin nüfus cüzdanı bile olamadığı için Tinne’den kalkıp Amerika’ya gitmeleri hayli sorundur.
Ve Jessica sonunda, babası Christopher’ı ve annesi Pamela’yı ikna ederek, abisi Danny’nin de katılımıyla Tinne’ye gelir.
Türk Devleti’nin bile yıllardır duymadığı, görmediği, bilmediği Tinne’ye, gün gelir Amerika çıkagelir.
İşte bu andan itibaren her iki taraf içinde her an bir şaşkınlıktır. Bambaşka kültürler, bambaşka gelenekler, bambaşka dünya görüşleri ve bambaşka medeniyetler.
Bir yanda haritada dahi olmayan Tinne. Diğer yanda dünya haritasının yarısına sahip Amerika. Yaşanan her dakika ve her saniye bir komedidir artık.
Resmi olarak tanınmayan Tinne’de, Kürt genci İbrahim ve Amerikalı Jessica. Bu büyük aşk kendine bir vatan bulabilecek midir?
OYUNCULAR
Sermiyan Midyat (İbrahim)
Kathıe Gill (Jessica)
Steve Guttenberg (Christopher)
Marıel Hemingway (Pamela)
Meray Ülgen (Yusuf)
Ayşenil Şamlıoğlu (Xate)
S. Fadık Atasoy (Zisan)
Josh Folan (Danny)
Ayça Damgacı (Fehime)
Erdoğan Tuncel (Ubeyd)
Cengiz Bozkurt (Saido)
Şener Kökkaya (Behcet)
Nazlı Tosunoğlu (Gule)
Nihal Yalçın (Rukiye)
Muhammed Cangören (Papaz Hanna)
Halil İbrahim Babur (Faruk)
Bahar Ün (Sultan)
Sinan Dağ (Aliko)
Midyat Yerel Halkı.