Umuda giden bir ‘Uzun Hikaye’

Türk Sineması
Abdullah Güner’in yazısı Yönetmen Osman Sınav edebiyat dünyasının çok özel ve usta ismi Mustafa Kutlu’nun aynı adlı eserinden sinemaya uyarladığı Uzun Hikaye filmi geçen hafta gösterime gi...
EMOJİLE

Abdullah Güner’in yazısı

Yönetmen Osman Sınav edebiyat dünyasının çok özel ve usta ismi Mustafa Kutlu’nun aynı adlı eserinden sinemaya uyarladığı Uzun Hikaye filmi geçen hafta gösterime girdi. Filmin başrolünü Kenan İmirzalıoğlu üstlenirken, kadroda Altan Erkekli, Güven Kıraç, Zafer Algöz, Cihat Tamer, Tuğçe Kazaz, Ushan Çakır, Fatima Betül Cordal ve daha birçok isim yer alıyor. Uzun Hikaye, 1940’lı yıllardan başlayarak 70’li yıllara kadar uzanan öyküsü ile hem hüzünlü hem neşeli hem de heyecanlı bir film.

Eser, annesini kaybeden bir çocuğun babası ile yaşadığı uzun, çalkantılı, dokunaklı bir macerayı dile getiriyor. Adalet duygusuna sürekli vurgu yapılan hikayede baba daha düzenli bir hayat kurmasını özlediği oğlunu büyük şehre gönderir, lakin kader genç adamı babasının yürüdüğü yolun başına getirip bırakır.

Baba, yani Bulgaryalı Ali küçük yaşta yetim kaldıktan sonra Pehlivan dedesi Süleyman ile Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen bir Balkan göçmenidir. Ali’yi dedesi mert ve eşitliğe inanan bir insan olarak büyütür. Delikanlılık yıllarında aşık olduğu Münire’yi ailesi ona vermeyince kaçırır. Ali’nin hayatı bundan sonra sevdiği kadınla birlikte tren istasyonlarının arasında kasaba kasaba gezip, nerede tutunabilirlerse orada yaşayarak geçer. Bu arada Mustafa adında bir de oğulları olur.

Fakat geçimini daktilo bilgisi, katiplik, muhasebe kaydı tutma gibi işlerle kazanır sosyalist lakaplı Ali. Haksızlığa katlanamayan kişiliği nedeniyle, en basit eşitlik istediği kasabadan dahi bencil ve çıkarcı insanların kumpası nedeniyle kovulur. Bu arada Mustafa da büyümekte ve kendi hikayesini oluşturmanın peşindedir…

"İSYAN AHLAKI ANLAŞILMADAN BULGARYALI SOSYALİST ALİ ANLAŞILMAZ!”

Filmin bana hissettirdiklerine geçmeden önce, hikayenin durduğu yerin daha iyi anlaşılması için Beşir Ayvazoğlu’nun dünkü yazısında ifade ettiği “Mustafa Kutlu Bey, kendi hayatından da derin izler taşıyan Uzun Hikâye’de, yakın çevresinde yer aldığı merhum Nurettin Topçu’nun anladığı manada bir sosyalizmi, daha doğrusu sosyal adalet anlayışını ve “İsyan Ahlâkı”nı “Sosyalist” lâkaplı Bulgaryalı Ali’de tecessüm ettirmiştir. Bana sorarsanız, Topçu’nun “isyan ahlâkı” anlaşılmadan Uzun Hikâye’nin kahramanı Bulgaryalı Sosyalist Ali’nin macerası tam olarak anlaşılamaz.” Uzun Hikaye’nin kökleri Ayvazoğlu’nun da ifade ettiği gibi İsyan Ahlakı’ndadır. Filmin gerçekte bize ne söylediği, ne anlatmak istediği, nereye yönelttiği İsyan Ahlakı’nda saklıdır.

Nurettin Topçu’nun "hareket ve irade" anlayışı isyan ahlakı, insanın fert olarak iradi davranış ortaya koyduğunu söyler. Hareket bizde, bize karşı Allah’ın isyanıdır. Yani hareket, insanla Allah’ın bir sentezi olmaktadır. Ki bu noktada Ali’nin doğruluk ve hakkaniyet karşısında göstermiş olduğu tavrı Nurettin Topçu’nun hareket ve irade anlayışıyla, isyan ahlakına sahip olmasıyla açıklanabilir. 

BU FİLMDE GÖZLERİN HEM PARLIYOR HEM DE YAŞARIYOR

Günümüzle bağlantı kurarak filmde anlatılanları düşündüğümüzde ise Bulgaryalı Ali’nin eşinin göstermiş olduğu vefakarlığı, tutumluluğu, cesareti bugün hangi eşin birbirine gösterdiği ise tartışılır. Tartışılır çünkü bu filmi modern dünya kalıplarıyla anlamlandırmamız çok zordur, mümkün değildir hatta. Mesela bizi çok güzele götüreceğine dair bir mesajı yoktur filmin. Ama bunun yanında bizi doğruya, dürüstlüğe, hakka hukuka önem vermeye, güzel konuşmaya, insana kıymet vermeye, iyi olmaya çağırmaktan başkaca bir mücadelesi de yoktur.  Bir arkadaşım film hakkında “ağlarken bile insanı sömürmüyorlar; filmin hiçbir yerinde kendimi çıkışsız, tükenmiş, bitmiş hissetmedim. Hep bir umut vardı içimde.” demişti. Çok hak verdim doğrusu. Filmi izlerken benim gördüğüm en temel şey de bu umuda yapılan yolculuktu.  Kasaba kasaba dolaşan Bulgaryalı Ali’nin hikayesini sadece güzel bir romantizm olarak değil, iyiliğin ve adaletin peşine düşmüş umutlu bir yolcu olarak izledim. 

"İYİ İNSAN OLMAK İÇİN KALBİMİZE İHTİYACIMIZ VAR!"

"İyi insan olmak için sadece kalbimize ihtiyacımız var" diyor Osman Sınav.  Osman Sınav’ın sözüyle bitirelim o halde: “Biz kalpleri açmaya, orayı hissetmeye çalışıyoruz. Bu filmin ideolojik söylemi yok, bu film tamamen kalpleri mühürleyen her neyse onlara karşı. Onlar insanları belli gruplara koymak istiyor. Hâkim düzen ya da ne ise onun adı. Biz orada bütün bunlara hayır diyen bir adamın kalbiyle dünyaya bakıyoruz, yapmaya çalıştığımız şey bu. İyi insan olmayı niye bu kadar endişeyle karşılıyoruz? İyi insan olmayı unutmuşuz artık, bir gazeteci arkadaşım bu kadar iyi olabilir mi, bir adam bir kadını bu kadar sevebilir mi, olamaz dedi. Bundan o kadar uzaklaşmışız ki, dünyamız o kadar kötücül, şüpheci, kaotik olmuş ki… Ama insan olmak için sadece kalbimize ihtiyacımız var bence, onu kaybetmemek lazım.”

On5yirmi5.com