Ne zaman film, hikâye, senaryo dese laf ağzına tıkanır, ‘deli’ diye susturulurdu. Evet, o bir deliydi! Sinemaya âşık, sinema delisi! Yarım kalan filmler, şiirler ve hikâyeler… Ve dünyanın konuştuğu bir yönetmen… Ölümünün üçüncü yılında rahmetle andığımız Ahmet Uluçay’ın doğup büyüdüğü ve "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak" gibi bir filmi çekebildiği Kütahya’nın Tepecik köyünde yine bir ‘deli’ dolaşmaya başladı bugünlerde. Bir elinde kamera, bir elinde senaryo tarlalarda gezen bir ‘deli’… Adı Mustafa Küpeli, ama köylüye göre o da Ahmet Uluçay gibi bir ‘deli’. Kimseyle konuşmuyor, sinemadan başka hiçbir şey düşünmüyor. Henüz seyirci karşısına çıkmış olmasa da ‘Ecel Vakti’, ‘Beyaz Bela’ ve ‘Kayıp Hazine’ gibi üç kısa film çekmiş; ‘Habil ile Kabil’in senaryosunu da bitirmek üzere. Onu görünce Ahmet Uluçay’ın attığı tohumların filizlendiğini düşünüyorsunuz ister istemez. Zaten böyle giderse Küpeli, köyün tek delisi de olmayacak. Uluçay’ın yakın dostu Ahmet Tepe’nin dediğine göre köyde birkaç genç daha bu işlerle ilgili. Sürekli bir şeyler yazıyor, sinema konusunda kendilerini geliştiriyorlar. "Böyle giderse köyde akıllı kalmayacak." diyor Ahmet Tepe.
‘KÖYLÜ BENİMLE EĞLENİYOR’
Mustafa Küpeli, diğerlerine göre biraz daha mesafe almış. Her ne kadar küçük kamerasını yanından ayırmasa da çekimlerde ona Kütahya Tavşanlı’da fotoğrafçılık yapan arkadaşı Cavit Çakmak yardım ediyor. Sinema sevdasının nereden geldiğini anlatırken, Ahmet Uluçay’dan esinlendiğini saklamıyor: "Onun yanına gidip gelirdim. Bir iki hikâye verdim. Ondan ilham aldım. Çok dedim içimden; acaba ben de bu adam gibi yapabilir miyim diye. Şimdi onun kullandığı mekânlara gidiyorum. Zaten köylü de onun yolundan gittiğim için benimle eğleniyor." Herhangi bir sinema eğitimi almayan Küpeli, ortaokul mezunu. Anne-babası sinema konusunda bir şey söylemeseler de kendini sinemaya kaptırınca yakın zamanda eşinden ayrılmış. Yazıyor, araştırıyor ve deyiş yerindeyse sinemayla yatıp sinemayla kalkıyor. Evde 500’e yakın film arşivi var. Uykusuz gecelerinde hep hayaller kuruyor. Kimi zaman teknik yetersizlikleri, kimi zaman oyuncuları kimi de senaryoyu düşünüyor. Sorun yaşamadığı tek alan ise mekân seçimi: "Önce araştırma yapıyorum. Hiçbir şey yok elimde. Boş bir tarla ve sonsuzluk…" Hikâyeler üzerinden film çekmeye çalışırken tanıştığı yönetmen Nazif Tunç, senaryo konusunda yardımcı olmuş kendisine. Şimdi yazdığı hikâyeleri senaryoya dökerek işini daha da kolaylaştırmış. Montajı da Tavşanlı’daki arkadaşıyla birlikte yapıyor.
Bu arada biz bunları konuşurken, Tepecik köyündeki kahve şenlenmeye başlıyor. Uluçay’ın dostu ve oyuncusu köyün bilge kişisi Ahmet Tepe, oyun kurucu! Adeta bir moderatör. Sinema bilgisi de yabana atılacak gibi değil. Hollywood filmleri, Türkiye’de çekilen sanat filmleri, yerli ve yabancı karakter oyuncuları konusunda hayli malumat sahibi. Mustafa Küpeli’ye de her konuda yol gösteriyor. "Ben bunları köylüye kabul ettirmek için çok mücadele ediyorum…" diyor. Küpeli’nin de tıpkı Uluçay gibi içine kapanık biri olduğunu ve pek çok yönlerinin benzeştiğini söylüyor Tepe. Köyün bu yeni ‘deli’ine akıl vermeyi de ihmal etmiyor. Yarışmalara katılma konusunda teşvik edilen Küpeli, filmlerin kalitesi konusunda da mütevazı: "Hatalarım var tabii… Ama hep daha iyisi için çalışıyorum. Azmin elinden bir şey kurtulmaz. Sürekli araştırmalar yapıyorum."
Sohbetin sonuna doğru evdeki senaryolarını getirmek için masadan ayrılıyor Küpeli. Onu çok seven dostlarından biri, "Çalışmıyor. Ahmet gibi yuvası yıkıldı. Maddi durumları iyi değil…" diye başlıyor anlatmaya. Sinema tutkusu ağır basınca yalnızlaşmış, kendi dünyasına çekilmiş genç yönetmen adayı. Şimdi, o yalnızlığın içinden büyük hayaller kuruyor bozkırın ortasında. Kısa filmlerini yarışmalara göndermeyi düşünüyor. Tabii bir de, köyün ilk ‘deli’si Ahmet Uluçay’ın bıraktığı bayrağı alıp iyi bir yönetmen olmayı…
O sinemanın Ferhat’ıydı
Ahmet Uluçay’ın "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak" ve yarım kalan "Bozkırda Deniz Kabuğu" filmlerinde rol alan arkadaşı Ahmet Tepe, Uluçay’ı hasretle anıyor: "O sinemanın Ferhat’ı ve Kerem’iydi. Ben bu konuda bir şey yapamıyorum diye içim yanıyor. Bu köyde Ahmet Uluçay akımının devam ettirilmesi için yanıp tutuşuyorum. Torunlarıma hayalperest olmalarını tembihliyorum. Deli olmalarını söylüyorum. Ahmet, bu gezegene sığmayan bir adamdı. Japonya’dan ABD’ye onun yüreği gittiyse bu akım burada devam etsin."
Zaman