Bu alakasının izleri filminde ziyadesiyle hissediliyor.Kar Beyaz, fotoğraf ile sinema arasında bir yerde duruyor. Neredeyse diyaloglara hiç yer verilmemiş, görüntülerle anlatmak istemiş yönetmen meramını. Filmin duygusu ise Mircan’ın şarkılarına yüklenmiş. Kullanılan müzik en az görüntüler kadar baskın. Sabahattin Ali’nin yalın hikâyesini yeniden yorumlamış Güneş.
Yoksulluğun, çıkışsızlığın anlatıldığı hikâyenin fonuna siyasi bir arka plan döşemiş. Darbe döneminin hemen sonrasında geçiyor film, böylece dramatik öykünün göndermeleri farklı bir anlam örgüsüyle bütünleşiyor. Bir düğün sahnesiyle açılır film. Demirci ustası baba gözaltına alınır, geride karısı ve üç çocuğunu bırakarak. Anne kasabaya, yaşlı bir kadına bakıcılık yapmak üzere gider, iki küçük oğluna ise ağabeyleri, 12 yaşındaki Hasan bakacaktır. Kardeşlerini doyurabilmek için kar kış demeden ayran satmak için yol kenarındaki çay ocağının yolunu tutar.
Filmde Hasan’ın bir günüdür izlediğimiz. Onun bu bekleyişine paralel, karasevdalı çaycının yalnızlığı, bir orman mühendisinin tayin edildiği kasabaya isteksiz gidişi, annenin biçareliği, babanın içerideki endişeli hali dâhil edilir. Karakterler hep bir bekleyiş hali üzeredirler, önce umut eşlik eder bu durağanlığa, ardından endişe, sonlara doğru korku ve çaresizlik.
Metaforlarla yüklü bir anlatım hâkim Kar Beyaz’da. Filmin başında dillendirilen kurtların köye inme tehdidi, siyasi göndermelerle de ilişkili. Annenin karşısına çıkan yaralı, beyaz at ise Hasan’ın başına geleceklerin habercisi.
Yönetmen her ne kadar rüyalar, metaforik anlatımlarla katmanlı bir dil tutturmaya çalışsa da, perdeye yansıyan daha çok, birbiri ile zoraki ilişkilendirilen bir imajlar bütünü. Son sahnelere kadar karakterler de, hikâye de birbirinden kopuk bir seyir izliyor. Mesela filmin içerisinde, sırtındaki armut dolu küfesiyle dolanıp duran yaşlı amcanın nereden gelip nereye gittiğine dair hiçbir fikir edinemiyoruz. Sanki tek vazifesi, John Lennon’dan alıntı, filmin kilit cümlesini söylemek: ‘Nerede hayat varsa orada umut vardır.’
Güneş, filmin sinematografisi ve kurgusu üzerine daha çok yoğunlaşmış, görüntüler birbirine özenle teyellenmiş. Oyunculuklar ise filmin kararsız anlatımından nasiplenmiş, hepsinin yüzüne yapışmış şaşkın bir bakış. Sabahattin Ali hikâyede en basite inerek, Hasan’ın kara batan, buz kesen ayaklarında cisimleştiriyordu yoksulluğu, Güneş’in de hikâyedeki gibi olabildiğince elenmiş bir üslubu denediği ortada, biraz eksik, lâkin kıymetli bir çaba.
KARBEYAZ
Yönetmen: SELİM GÜNEŞ
Oyuncular: HAKAN YILMAZ, SİNEM İSLAMOĞLU, GÜRSAN ONURLU, KAYA AKKAYA
Zaman