Narın Kabuğu Bir Kere Çatlamaya Görsün!

Türk Sineması
Farklı sosyal kesimlere ait dört karakterin bir odada kesişen yolları üzerinden sınıfsal ilişkilere dönük bir tahlil girişimi. Yönetmen belli ki nar metaforu ile toplumsal yapı arasında bir bağlantı k...
EMOJİLE

Farklı sosyal kesimlere ait dört karakterin bir odada kesişen yolları üzerinden sınıfsal ilişkilere dönük bir tahlil girişimi. Yönetmen belli ki nar metaforu ile toplumsal yapı arasında bir bağlantı kuruyor. Nar tanelerini bir arada tutan kabuğun çatladığı anlardan birine ortak ediyor izleyiciyi. Ünal’ın çok sevdiği rüyalar, hayallere Nar’da falcı bir kadının gizemi de dâhil ediliyor. Fakat filmdeki metafizik unsurların görevi, senaryoyu süslemek gibi araçsal bir pozisyondan ibaret. Anlatım tarzı Nar’ı, yönetmenin filmografisindeki 9 ve Ara ile de irtibatlandırıyor. Filmin nihayetindeki şarkının, Ümit Ünal’a ait sözleri handiyse bir izahat niteliğinde.
 
Falcı Asuman’ın doktor Sema’nın kapısını çalmasıyla başlar her şey. Mutlu mesut uykudan uyanan (ki sanırım burada uykudan uyanması önemli) Deniz için bu karşılaşma, gerçeklerle yüzleşmesine sebep olacak bir kâbusun başlangıcıdır aynı zamanda. Önce ilginç gelen fal muhabbeti bir vakit sonra neredeyse Ölümcül Oyunlar (Funny Games, 1997) gerilimine sapar, fakat yönetmen virajı alır. Burada Haneke’nin filmindeki gibi nedensiz şiddet değildir söz konusu olan, falcı kadının torunu hastanede yanlış müdahale yüzünden hayatını kaybetmiş, kızının ise bu ölümden mesul tutulduğu için hayatı kararmıştır. Doktor Sema’nın da işin içinde olduğu bir hak ihlali söz konusudur ve filmin tüm meselesi bu adalet arayışı fikrinin etrafında örülür. Karşımıza çıkan karakterlerin her biri toplumsal hiyerarşinin prototipleri olarak tasarlanmış. En şaşkın ve gülünç hatta ‘aptal’ rolü muhafazakâr-milliyetçi kapıcıya layık görülmüş. Telefonunda marşlar çalan, kahramanlık girişimlerinde dahi saçmalayan bu tip, filmdeki dini duyarlılıkları olan tek kişi aynı zamanda. Ünal’ın bu bakış açısı biraz da Yeşilçam sinemasındaki kalıplaşmış tiplemeleri hatırlatıyor. Falcı kadın, karanlıktan gelen seslere kendini teslim etmiş. Oyuncu adayı Deniz, arafta bir tip, Sema’nın seyreltilmiş hali. Ne onun kadar kudretli ne de o kadar pozitivist. Piramidin tepesindeki doktor Sema’nın ifadelerinde ise bu sakat zihniyetin, iletişimsizliğin sırrı çözülüyor: "Büyük kötülükler olmasın diye küçük kötülüklerin olmasına izin verilebilir. Bazen yanlış olan doğrudur."
 
Sinemamızda iktidar ilişkilerinin sorgulanmasına daha çok erkek karakterler üzerinde şahitlik etmekteyiz, Nar’da tersine kadınlar üzerinde ilerliyor bu tartışma. Pozisyonu ne olursa olsun güçlünün güçsüz karşısındaki tavırları da, ifadeleri de değişmiyor. Diyaloglardaki aşırı vurgulamalar nedeniyle zaman zaman didaktik bir anlatıma bürünüyor Nar. İlerleyen dönemlerde sinemamızda eşcinsel göndermelerin artacağını söylemek bir kehanet değil. Burada da bir bahar havası estirilen Sema ile Deniz’in lezbiyen ilişkisinin üstüne çöküyor tüm kâbus.
 

Zaman