Araf’ın, Yeşim Ustaoğlu’nun filmografisindeki en önemli farklılığı, yönetmenin etrafında gezindiği temalardaki değişiklik.
Ustaoğlu, Pandora’nın Kutusu’nda zirveye çıkan kökler, aidiyet, vicdan, kimlik meselelerine yaptığı ‘kazılardan’ başka bir alana çeviriyor yüzünü. Yan taraftaki arazide, üçüncü sayfalara yakıştırılan, tuhaf ama gerçek manzaranın, kazı alanını nasıl etkilediği üzerine bir çözümleme yapıyor. Bir adım geriye çekilip "Neden böyle?" sorusunu soruyor. Cevabı rahatsız edici: Herkes ‘yırtma’ derdinde! Gitmek (cennet) ile kalmak (cehennem) arasında bir hayat yaşanıyor yanı başımızda, belki de evimizin içinde.
Zehra, 18’inde bir genç kız. Dinlenme tesisinde çalışıp, baba evine ekmek götürüyor. Fakat gözü başka hayatlarda. ‘Param olsa uzaklara giderim’ diyor. Aynı tesisin çaycısı Olgun (Barış Hacıhan), Zehra’ya vurgun. O da ‘yırtma’ peşinde; ‘Var mısın Yok musun’a bir katılsa; zengin olup Zehra’yla evlenecek. Derken; gizemli, az konuşan, karizmatik kamyoncu Mahur (Özcan Deniz) çıkagelir. Zehra’nın hayalleri gibi Mahur’un pusu ve buğusu hiç dağılmaz; geldiği gibi gider yoluna. Fakat ardında Zehra’ya bir ‘yük’ bırakır; üstelik Selvi Boylum Al Yazmalım’daki gibi uzaklara gitme hayaliyle yaşayan köylü kızını yanında götürmez.
Hikâye bizi "Sevgi mi emek mi?" ikileminden ısrarla uzak tutsa da gideceği başka bir yer kalmıyor. Fakat emeğe değil, çaresizliğe vurgu yapılıyor. Cennet (gitmek) ile cehennem (kalmak) arasında çırpınanların cehenneme doğru sürüklenirken birbirine çaresizce sarılmasını anlatıyor Yeşim Ustaoğlu.
Pekiyi, filmin, üçüncü sayfalık bir olayı anlatarak bizi getirdiği yer neresi? Tatmin edici bir cevabı yok. ‘Bir Zamanlar Anadolu’da filminde Nuri Bilge Ceylan’ın adli bir vakadan Türkiye’deki bürokratik iktidar, erkeklik halleri, taşra ve evrensel manada insana dair meseleleri çarpıcı bir şekilde anlatması gibi bir derinlik yok ‘Araf’ta. Filmin bizi getirip bıraktığı yer, bir üçüncü sayfa haberinin ardında olup bitenlerin ‘geniş özeti’. Biraz önce bahsedilen ‘arafta kalma’ haline dair günümüz toplumunu ilgilendiren mesele, ilk yarıda işlenip bitiyor. Filmin ikinci yarısında ise tamamen bu sürece odaklanan yönetmen, buradan bir üst katman oluşturma konusunda başarısız kalıyor. Dolayısıyla bize gösterilen, Yeşilçam filmlerinde gördüğümüz, bir genç kızın başına gelenlerin üçüncü sayfalık bir ‘gerçekçilik’le öykülenmesinden başka bir şey değil. Özellikle kürtaj sahnesinde zirveye çıkan bu gerçekçilik de dâhil, Araf’ın sinemamız için ‘yeni’ bir mesele ortaya koyduğunu söylemek güç. Erden Kıral’ın ‘Vicdan’ filminden sonra da aynı hissiyat olmuştu. Yeşim Ustaoğlu, Zeki Demirkubuz’un neredeyse bütün filmleriyle insanî ve vicdani bir temelde çoktan halledip rafa kaldırdığı ‘üçüncü sayfa’ meselesinde, gerçekçilik saplantısıyla klişeleri yeniden yorumlamaktan öteye gidemiyor.
Son olarak, Araf’ın ‘en’lerini sıralayıp bitirelim: Başlangıçtaki prolog, filmin duygusunu en iyi veren bölüm; düğün sahnesi ise sinemamızın en iyi çekilmiş sahnelerinden. Zehra rolünde Neslihan Atagül, oyuncu kadrosunun en iyisi. Aynı zamanda, devam eden Altın Koza’da ‘en iyi kadın oyuncu’ ödülünün en güçlü adayı…
ARAF
YÖNETMEN: Yeşim Ustaoğlu OYUNCULAR: Neslihan Atagül, Barış Hacıhan, Özcan Deniz, Nihal Yalçın
Zaman