Özgür adamlar…

Filmler
II.Dünya savaşında Nazi işgalindeki Paris’te geçen film Müslüman bir karaborsacı olan Yunus (Tahir Rahim) ile Yahudi asıllı şarkıcı Salim Halali (Mahmud Şalabi)’nin etrafında gelişen olayl...
EMOJİLE

II.Dünya savaşında Nazi işgalindeki Paris’te geçen film Müslüman bir karaborsacı olan Yunus (Tahir Rahim) ile Yahudi asıllı şarkıcı Salim Halali (Mahmud Şalabi)’nin etrafında gelişen olayları ele alıyor.

Hacc yolculuğuna çıkan duyarlı dindar baba ile onu götüren duyarsız oğlu arasında geçen 2004 yapımı Büyük Yolculuk (Le Grande Voyage) filmiyle ismini tüm dünyaya duyuran yönetmen İsmail Ferruhi Özgür Adamlar (Les hommes libres)’ı çekmeye Le Nouvel Observateur gazetesinde, II. Dünya Savaşı sırasında Paris Merkez Camii’nin Yahudi mültecileri ve direnişçiler için bir sığınma merkezi olarak kullanıldığını anlatan bir makaleyi okuduktan sonra karar vermiş.

Filmde Paris müftüsü Ben Ghabrit (Michael Lonsdale) Nazi zulmünden kaçan Yahudilere Müslüman kimliği temin etmektedir. Karaborsacılık yapan Yunus ise Fransız polisi tarafında yakalanır ve camide daha doğrusu külliyede neler olup bittiğini anlatması şartıyla serbest bırakılır. Yahudi asıllı şarkıcı Salim külliyede ve çalıştığı gece kulübünde güzel sesiyle insanları büyülemektedir. Filmde müziklerin dikkat çekici olduğunu söylemeden geçmeyelim.

Muhbirliğe zorlanan Yunus sadece para kazanmayı düşünen dinle, özgürlük mücadeleleriyle pek arası olmayan birisidir. Salim’e takas yoluyla aldığı bir darbukayı satarak aralarında samimi bir dostluk başlatır. Bu arada Yunus külliyede gördüğü Leyla’ya (Lubna Azabal) ilgi duyar. Gelişen olaylar neticesinde para, sevgi, vefa ve dostluk gibi kavramların arasında gelgitler yaşayan Yunus özellikle Müftü Ben Ghabrit’le beraber aslında seyirciye ‘Biz Müslümanlar zannedildiği gibi değil terörist can düşmanımız olan Yahudilere bile iyilik edecek kadar iyi insanlarız’ mesajını veriyor.

Filmin yönetmeni İsmail Ferruhi, New York Times’a verdiği söyleşide; “Bu film tarihimizde göze çarpmamış kişilere bir saygı ifadesidir. Müslümanlarla Yahudilerin barış içinde yaşadıkları farklı bir gerçeği gün yüzüne çıkarmaktadır. Bu geçmişi onur duyarak yâd etmemiz gerekir” şeklinde konuştu.

Filmde anlatılan Müftü Ben Ghabrit ile Yahudi asıllı şarkıcı Salim Halali’nin hikayeleri gerçek. Filmin girişinde de zaten gerçek olaylardan esinlenerek yapıldığı belirtiliyor.

1940’ta Nazilerin Fransa’yı işgali ile birlikte Vichy Hükümeti Yahudilere baskı uygulamaya başlar ve Salim Halali’de Paris camisinin kurucusu ve müftüsü Ben Ghabrit’den yardım ister. Öncelikle Benghabrit Halali’ye din hanesinde Müslüman yazan sahte bir kimlik yaptırır ve sonra bunun yetersiz olabileceğini düşünerek Halali’nin büyükbabasının adını siyah bir mezar taşına yazdırıp Müslüman mezarlığına yerleştirir. Filmde de yer alan bu sahne Naziler tarafından tutuklanan ve kurtulması için delil istenilen Salim tarafından kullanılacak ve işe yarayacaktır.

Film bitiminde bu gerçek karakterlerin hayatlarını nasıl tamamladıkları da belirtiliyor.

Filmde oyunculuk, dekor, kostüm ve müzikler iyi kullanılmakla beraber senaryosunun standart klişelere yaslanması filmi unutulmazlar arasına girmesinde ki en büyük engel bence.

Tahir Rahim’in başrolünü oynadığı ‘Yeraltı Peygamberi‘ filmindeki o ürkek, çekingen ve biraz korkak tiplemesini burada da başarıyla canlandırdığını görüyoruz.

11 Eylül sonrası Müslümanlar teröristtir imajından kurtulmak isteyen özellikle batı toplumlarında yaşayan Müslümanların bir savunma biçimi olarak geldi bu film bana. Bir sahnede Nazilerden kendilerini kurtardığı için Amerikan askerlerine methiyeler düzen Salim ve beraberindeki Müslüman topluluğun söylediği şarkı ise kriz çıkartacak cinsten anakronizm örneğiydi bence.

Yönetmenin Fransızlarla beraber Almanlara direnen Cezayirlilere bir iki sahnede ama bence çok istekli söylettiği ‘Özgür olacağız’ sözü nedense aklıma Cezayir’deki Fransız zulmünü hatırlattı bana. Yönetmen de sanki bu cümleyle Fransızlara da bir hatırlatma yapıp sizin özgürlüğünüz için Almanlara karşı savaşan Cezayirlilere aynı duygularla yaklaşmalıydınız,Cezayir’in özgürlük mücadelesini desteklemeliydiniz der gibiydi. Bence yönetmeni vicdanen rahatsız eden bu durum yakında karşımıza bir film olarak çıkabilir. İsmail Ferruhi Cezayir direnişi üzerine bir film çekecek denilse şaşırmam. Yahudi holokostu kadar Müslüman holokostundan bahsetmenin vakti geldi de geçiyor artık.

Ramazan ayında sinemalarımızda gösterime giren, Müslümanların baskıcı ve zorba güçlere karşı dini farklılık tanımadan herkese kucak açabileceğini gösteren bu filmi bizde tavsiye ediyoruz.