Hıristiyan olarak yetişmesine karşın 19 yaşındayken gittiği mescitte imamın sözlerinden etkilenerek Müslüman olmaya karar veren ve ABD Kongresi’nin ilk Müslüman üyesi olma sıfatını kazanan Keith Ellison, Müslüman çocukları, Hıristiyan annesi, Hıristiyan din adamı kardeşiyle, hoşgörü ve sevginin, birbirinin inancını hor görmeden ve hakaret etmeden kardeşçe ve saygıyla yaşamanın varolabildiğinin, ABD’deki en güzel örneklerinden…
Ellison, “Ailemde din hiçbir zaman bizi birbirimizden ayırmadı. O nedenle din ve özellikle de mezhep şavaşlarını anlayamıyorum. Bizim aramızda kararı Allah verecek, neden biz birbirimizi öldürüyoruz? Eğer yapmamız gereken herşey Allah içinse ve Kur’an’ın içinde söylenen herşey onun rahmet ve cömertliğine dayanıyorsa, biz nasıl zalim ve adaletsiz olabiliyoruz?” diyor.
İslamiyetle 19 yaşında tanışan Ellison, kendi inanç serüvenini, ABD Kongresi’nde ilk Müslüman üye olmanın anlamını ve ABD’deki İslamofobi’yı, Kongre’deki odasında AA’ya değerlendirdi.
Kongre’deki odasının masasında Kur’an-ı Kerim ve tespih bulunan Ellison, ramazan ayının kendisi için çok önemli olduğunu belirterek, “Genellikle güne ilk başladığımda veya günü bitirirken Kur’an okurum. Gün içerisinde de normal işlerimi yaparım” dedi. Her Ramazan’da oruç tuttuğunu ve mümkün olduğunca her gece teravih namazı kıldığını belirten Ellison, bu ayı her yıl dört gözle beklediğini, bu nedenle ay bittiğinde biraz üzgün hissettiğini dile getirdi.
Ramazan’ı aile olarak nasıl geçirdikleriyle ilgili olarak da Ellison, iftarlarda uzun süredir görmediği dostlarıyla biraraya gelme fırsatı bulduğunu ve ailesiyle daha çok vakit geçirme ayı olduğunu dile getirdi. Ellison, kendisi gibi Müslüman olan çocuklarının da tümünün oruç tuttuğunu kaydetti.
Ellison, yenilenme, maneviyat ve dua zamanı olan ramazanda, Kur’an-ı Kerim’in yanı sıra, dinin anlamı üzerinde de okumalarını artırdığını anlattı.
İslam beni en hassas yerimden vurdu
Gençlik yıllarında İslam’la tanışan Ellison, kendi inanç yolculuğunu da şöyle dile getirdi:
“Aslında neden İslam’a geçtiğimi bilmiyorum, sadece geçtim, benim için en doğrusunun bu olduğunu hissettim. Katolik Kilisesi’ne, şu anki Papa Franciscus’a çok saygım var ve Katoliklik hakkında, Katolik olduğum dönemden daha çok şey biliyorum. Ama bana tamamıyla kurallardan ibaret geldi, dini (Hristiyanlığı) hissedemedim. Ancak üniversite kampüsündeyken, ırkçılığa karşı çıkma ve sosyal adaletsizlikle mücadelede çok aktif rol alıyordum. Muhammed Ali’yi ve Malcolm X’in hayatını ve din değiştirme sürecini okudum. İslam’ı biliyordum ama hiç bir Müslümanla karşılaşmamıştım. İkinci sınıf öğrencisiyken, bir arkadaşımla matematik çalışırdık ama dinini bilmezdim. Bir cuma günü, çalışmaya ara verip biryere gitmesi gerektiğini söyledi ve ‘Bana katılmak ister misin?’ diye sordu, ben de ‘Ardından öğle yemeği yiyecek miyiz?’ dedim, o da ‘Tabii’ deyince, ‘Olur’ dedim ve onunla birlikte gittim.
Gittiğimiz yerde bir sürü ayakkabı gördüm. İçeri baktığımda kimse sandalyede oturmuyordu, herkes yerde oturuyordu ve ayin vardı. Ben de herkes gibi oturdum ve dinlemeye başladım. Konuşan kişi (imam), doğruluk ve dürüstlüğün doğu veya batıya doğru dua etmekten değil, namazdan, zekattan, meleklere ve gönderilen tüm kitaplara inanmaktan, öksüz ve yetimlere, yolcuya bakmaktan, darlıkta kalanlara yardım etmekten geçtiğini anlatıyordu ve bunlar beni en hassas yerimden vurdu.”
Ellison, daha sonra Kur’an’ı okumaya başladığını ve sadece “kampüs Müslüman”ı olmak değil, toplumun içine karışmak istediğini anlatarak, Detroit’teki Müslüman Merkezi’ne gittiğini söyledi.
Ailesi Şükran yemeğinde öğrendi
Ellison, Müslümanlığa geçişinden ailesinin nasıl haberdar olduğuna dair ilginç hikayesini de şöyle anlattı:
“O dönem eylül, ekim gibi Müslümanlığa geçtim ve kasımda Şükran yemeği vardı. Geleneksel olarak hindi ve domuz etinden jambon yersiniz. Bilirsiniz anneler daima çocuklarını daha çok beslemeye çalışır. Annem de ‘Tatlım, buraya gel, bu jambonu sana ayırdım, bunu seveceğinden eminim’ dedi. Ben de, ‘Anne ben jambon yiyemem’ dedim. Annem, güneyli ve güzel yemek yapar ve tüm gün bunları hazırlamış, gidip gelip neden yemediğimi sordu ve ben de ‘Ben Müslüman’ım’ diye yanıt verdim. Şaşırarak baktı bana ve ‘Sen Müslüman değilsin, neden bahsediyorsun, gel al şu jambonu’ dedi ve ben de ‘Hayır gerçekten Müslüman’ım’ diye karşılık verdim. Sonra oturup konuştuk ve tamam dedi. Hemen ardından da tüm odaya seslenip, ‘Hey millet, Keith Müslüman, biliyor musunuz?’ dedi. Herkes bana Mars’tanmışım gibi baktı ve ardından soru sormaya başladılar ve ben de hikayemi anlattım. Kimse de karşı çıkmadı, kimse beni inancım dolayısıyla reddetmedi.”
Ellison, Hristiyan olan ailesinin her zaman yanında olduğunu ve kendisini inancı nedeniyle reddetmediğini dile getirerek, şöyle devam etti:
“Annem Katoliktir ama din hiçbir zaman bizi birbirimizden ayırmadı. Kardeşim Protestan papaz. Dinlerimiz aramızda hiçbir zaman problem olmadı ve ben Müslümanlara yönelik nefretin hedefi olduğumda, hepsi benim için ayağa kalktı ve yanımda durdu.”
Aramızda kararı Allah verecek, niye biz öldürüyoruz?
Ellison, bu nedenle de dinsel ve mezhepsel çatışma ve savaşları anlayamadığını söyledi.
“Bizim aramızda kararı Allah verecek, neden biz birbirimizi öldürüyoruz?” diyen Ellison, “Kur’an, ‘senin inancın sana benim inancım bana, sen benim inandığıma inanacak değilsin, ben de senin inandığına inanacak değilim de’ diyor. Kur’an ‘dinde zorlama yok’ diyor, ‘En iyi bilen Allah’tır ve aranızda kararı o verecek’ diyor” şeklinde konuştu.
Ellison, Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın adıyla başladığına dikkati çekerek, “Eğer yapmamız gereken herşey Allah içinse ve Kur’an’ın içinde söylenen herşey onun rahmet ve rahimliğine dayanıyorsa, biz nasıl zalim ve adaletsiz olabiliyoruz? Er-Rahman, Er-Rahim… Biz de nazik, barışçıl, iyi şeyler yapmaya susamış olmalıyız. Şu açık ki Allah, insanların öldürülmesini sevmez” dedi
AA