Oruç, İslâm’ın beş esasından biridir. Farsça “ruze” kelimesinden Türkçe’ye geçmiştir. Önceleri “Oruze” (günlük) olarak kullanılmış; daha sonra “Oruç” şeklinde telaffuz edilmeye başlamıştır. Arapça karşılığı “savm” ve “sıyam”dır. Savm; ‘yiyip-içmemek’, ‘hareketsiz kalmak’ ve ‘her şeyden el etek çekmek’ anlamlarına gelir.
Terim olarak oruç, “ibadet niyetiyle tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak kalmak”tır.
Orucun farz kılındığını bildiren ayet şöyledir:
“Ey inananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye, size de farz kılındı.”(Bakara, 2/183)
Peygamberimiz sallallahu aleyhi selem de orucun önemi hakkında şöyle buyurmuştur:
“Oruç, insanı koruyan bir kalkandır.” [1]
Ramazan kameri aylardandır. Yani ayın hareketlerine göre belirlenir. Bu sebeple Ramazan, her yıl bir önceki yıla göre on veya on bir gün önce gelir. Dolayısıyla bazen kışın, bazen yazın oruç tutulur. Böylece Müslüman, soğukta, sıcakta ve her mevsimde Allah’ın oruç emrini yerine getirme fırsatını yakalar.
Oruç, davranışlara olumlu etki etmelidir. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmayan bir kimsenin, yemeği ve içmeyi bırakmasına, aç kalmasına, Allah’ın ihtiyacı yoktur!”[2]
“Oruç tutan öyle insanlar vardır ki, kârları sadece açlık ve susuzluk çekmektir.”[3]
“Oruç bir kalkandır. Oruçlu kötü söz söylemesin. Kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene ‘ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin ve onunla dalaşmasın.” [4]
“Kim inanarak ve sevabını yalnız Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” [5]
Oruç Kimlere Farzdır?
Bir insana orucun farz olması için üç şartın bulunması gerekir.
1. Müslüman olmak.
2. Akıllı olmak.
3. Bulûğa ermiş olmak.
Kızlar, adet görmeye başlayınca, erkekler de ihtilam olmaya (rüyalarında boşalmaya), başlayınca buluğa ermiş olurlar. Bunlar 15 yaşını tamamlayıncaya kadar böyle bir duruma gelmemişse hükmen buluğa ermiş sayılırlar. Artık bütün ibadetlerini aksatmadan yapmaları gerekir.
Hasta ve yolculara da oruç farzdır. Ama bunlar Ramazan’da tutmayıp daha sonra kaza edebilirler. Fakat güçleri yeter de oruç tutarlarsa daha iyi olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Sayılı günlerde… Sizden kim hasta veya yolculukta olursa, o günler sayısınca diğer günlerde oruç tutsun. Onu tutabilenlere bir yoksulu doyuracak fidye de gerekir. Kim bir hayrı içten gelerek yaparsa onun için daha hayırlı olur. Oruç tutmanız sizin için daha iyidir. Bir bilseydiniz!”(Bakara, 2/184)
Ama oruç tuttukları takdirde daha zor bir durumda karşılaşacaklarsa veya hastalıklarının artma ihtimali varsa bu takdirde oruç tutmamaları gerekir. Bununla ilgili bir hadis şöyledir:
Câbir b. Abdillah radıyallahu anhtan rivâyete göre, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Fetih yılı Mekke’ye doğru yola çıkmıştı. Kurau’l-Gamîm denilen yere varıncaya kadar kendisi de ashabı da oruçlu idiler. Resulullah’a: “Oruç insanlara zor geliyor, onlar sizin yaptığınıza bakıp duruyorlar.” Denildi. Resulullah da ikindiden sonra bir bardak su istedi ve insanların gözü önünde içti. Bunu görenlerin bir kısmı oruçlarını açtılar, bir kısmı ise oruca devam ettiler. Bir kısım ashabının oruçlarına devam ettikleri haberi kendisine ulaşınca: “Onlar itaat etmiyorlar, isyan etmişlerdir.” buyurdular.[6]
Bu hadis, hastalık ve yolculuk durumunda oruç tutmanın iyi olduğunu bildiren ayete aykırı değildir. Zira bu hadis, hasta veya yolcu iken oruca devam etmesi halinde bünyesi zarar görecek olanların oruca devam etmemesini beyan etmektedir. Bu durumda olan kimselerin oruca devam edip bünyelerine zarar vermeleri, “isyan” sayılmıştır. Oruç tutmaları halinde bünyeleri zarar görmeyecek olan hasta ve yolcuların ise –ayette de belirtildiği gibi- oruç tutmaları daha iyidir.
Sahura Kalkmak
Oruca tan yerinin ağarmasından itibaren başlanır. Doğuda, gökle yerin birleştiği ufuk çizgisi boyunca uzamaya başlayan sabah aydınlığı tan yerinin ağardığını gösterir. Buna imsak vakti denir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Şafağın kara çizgisi ak çizgisinden, sizce, tam seçilinceye kadar yiyin için. Sonra orucu akşama kadar tamamlayın.”(Bakara 2/187)
İmsakten önce yenen yemeğe sahur yemeği denir. Mümkün mertebe her müslümanın sahura kalkması ve onun bereketinden istifade ederek yemek yemesi gerekir. Bununla ilgili olarak Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Sahur yemeği yiyin. Çünkü sahurda bereket vardır.”[7]
“Bizim orucumuz ile ehl-i kitabın[8] orucu arasındaki fark sahura kalkmamızdır.”[9]
Sahuru son vaktine kadar geciktirmek, iftarı ise geciktirmeden yapmak sünnettir. Bu konuda Peygamberimizden nakledilen iki hadis şöyledir:
“Müslümanlar vakti girince iftar etmeye acele davrandıkları sürece daima hayırla beraberdirler.”[10]
“Nübüvvet (peygamberlik) amellerinden biri de iftarın ta’cili (öne alınması), sahurun da te’hir (sona bırakılması)edilmesidir.”[11]
Orucu Bozan ve Bozmayan Şeyler
Oruç, imsak vaktinden akşam güneş batımına kadar, ibadet niyetiyle yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak durmaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Oruçlu günlerin gecelerinde kadınlarınızla ilişki size helal kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah, kendinize olan güveni sarsıcı işler yapmakta olduğunuzu bildi ve tevbelerinizi kabul etti. Şimdi onlarla birleşebilirsiniz. Allah sizin için ne yazmışsa, onu arayın. Şafağın kara çizgisi ak çizgisinden sizce, tam seçilinceye kadar yiyin için. Sonra orucu akşama kadar tamamlayın. Mescitlerde îtikâf halinde iken eşlerinizle birleşmeyin. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır; onlara yaklaşmayın. Allah ayetlerini insanlara böyle açıklar, belki sakınırlar.”(Bakara 187)
Yukarıdaki ayete göre yeme, içme ve cinsel ilişki orucu bozar. Ayetin sonunda: “Bunlar Allah’ın sınırlarıdır, ona yaklaşmayın” buyrulduğuna göre, onlara yaklaştıran şeyleri de yapmamak, oruçluyken yeme, içme ve cinsel ilişki anlamına gelecek her şeyden kaçınmak gerekir. Bu sebeple ağızdan alınan ilaçlar, burun damlası ve sigara orucu bozar. Nefes darlığı çekenlerin kullandıkları ve halk arasında fıs fıs denen ilaçlar da orucu bozarlar. Çünkü bunlar ağız yoluyla alınan ilaçlardandır. Bu konu ile ilgili olarak Din İşleri Yüksek Kurulu’nun aksi bir kararı bulunmaktadır. Kitabımızın Sorular – Cevaplar bölümünden bu kararı okuyabilirsiniz.
Göz ve kulak damlası yeme ve içme sayılmayacağı için orucu bozmaz.
Uykuda iken gusül abdesti gerektirecek bir durumla karşılaşmak, kan vermek, kusmak, banyo yapmak -su yutmamak kaydıyla- orucu bozmaz.
Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek de orucu bozmaz. Çünkü Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Kim oruçlu olduğu halde unutur ve yerse veya içerse orucunu tamamlasın. Çünkü ona Allah yedirip içirmiştir.”[12]
Peygamberimizin bu sözü Cenab-ı Hakk’ın: “Allah hiç kimseyi gücünün yetmediği şeyden sorumlu tutmaz” (Bakara, 2/286) ayetinin bir açıklamasıdır.
Ramazan ve Oruç, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2010, s: 21-27. (Yahya Şenol)
[1]Buhari, Savm 2, 9, Libas 78; Müslim, Sıyâm 164.
[2]Buhari, Savm, 8; Tirmizi, Savm, 16.
[3]İbn Mace, Sıyam, 21.
[4]Buhari, Savm, 2; Müslim, Sıyâm, 164.
[5]Buhari, Savm, 6.
[6]Müslim, Sıyâm, 90 (1114); Tirmizi, Savm 18.
[7]Buhari, Savm, 20; Müslim, Sıyâm, 45.
[8]Yahudi ve Hıristiyanlar.
[9]Tirmizi, Savm, 17.
[10]Buhari, Savm 45; Müslim, Sıyâm, 48 (1098); Tirmizi, Savm, 13.
[11]Muvatta, Kasru’s-Salât, 46.
[12]Buhari, Savm 26, Eyman 15; Müslim, Sıyâm 171 (1155); Tirmizi, Savm 26; Ebu Dâvud, Savm 39.