Oruç bir sırdır

Ramazan Güzeldir
“Bir insan, ne kadar kötülük işlemiş olursa olsun, yine de gönlünde iyi bir insan olmak özlemini duyar. İnsanın hidayete gelme arzusundan, yüreğinde bu güzel duygunun uyanmasından ümidimizi kesm...
EMOJİLE

“Bir insan, ne kadar kötülük işlemiş olursa olsun, yine de gönlünde iyi bir insan olmak özlemini duyar. İnsanın hidayete gelme arzusundan, yüreğinde bu güzel duygunun uyanmasından ümidimizi kesmememiz gerektir. Çöplükte bir gülün gülümsemesi, sisler içinde bir güneşin görünmesi her zaman mümkündür.”*

İmam Gazali (r.a) Hazretleri sadece yaşadığı dönemin ve halkın değil, ilimleriyle ve yorumlarıyla bugüne, hatta yarınlara ışık tutan büyük bir âlim ve filozof. Yukarıda da bahsi geçtiği üzere, insanın yaradılış gayesinin özünü en safiyane haliyle keşfetmiş ve yaşamını yine insanların Rab yolunda sülukunu tamamlamasına yardımcı olmaya adamış büyük bir mutasavvıf.

Henüz çok genç yaşta iken, sahip olduğu derin irfan ve istidat sayesinde hizmetinde bulunduğu Papaz’ın da yardımı ile Müslümanlıkla şereflenmiştir. Bir nevi biyografisi sayılabilecek El Münkizü min-eddalâl isimli eserinde de Müslüman olmadan evvel ki yaşantısının da, ilime ve sadakate dayalı olarak geçtiği anlaşılmaktadır.

Gazali’nin hayatı ve fikirlerine dair eserler ve makaleler ilim dünyasında geniş bir yer tutar. Fikirleri ve bilgisiyle R. Descartes, T. Aquinas, F. Razi gibi bir çok filozof ve mutasavvıfa ilham kaynağı olmuştur. Küçük yaşlardan itibaren ilme olan merakını ‘Felsefe yolunu tutmuş olanların, sahip oldukları felsefeyi tüm esaslarıyla öğrenmeye özen gösterdim. Kendimi sufilerin sufiliklerindeki, abidlerin ibadetlerindeki sırları ve kazanımlarını tüm incelikleri ile öğrenmeye adadım. Yaratıcıyı inkar edenlerin temelindeki reddedişleri titizlikle araştırdım. Herşeyin hakikatini öğrenmeye karşı duyduğum susamışlık, baştan ve gençliğimden beri tuttuğum yol benim bir hasletim olmuştur.’

Bu büyük âlimin ilim alanlarından biri de fıkıh idi. İslam hukukuna dair meselelere İhyau Ulumud’din isimli eserinde yer vermiştir. Bu eserinde Orucu şöyle anlatmaktadır: “Oruç ibadeti başka hiçbir ibadete benzemez. Çünkü bu, belli şeylerden uzak kalmak, belli zaman dilimi içerisinde yeme ve içmeden uzak bulunmaktır. Bu açıdan oruç başlı başına bir sır/gizli ibadettir.Orucun görülen yönü ibadet olarak yoktur. Yani halk bunu görememektedir. Diğer yapılan tüm ibadetler halk tarafından görülüp gözetlenebilir. Çünkü herkesin yanında ve ve ortasında Oysa oruç öyle değildir. Kimin oruçlu olup olmadığı gerçeğini yalnız Allah bilir. Başkası bunu bilemez. Kişi, ‘Ben oruçluyum’ diye bizleri kandırabilir; ama Yüce Allah’ı kandıramaz. Çünkü oruç ibadeti insanın batınını ilgilendirir ve sabırla ilişkilidir. Sadece sabırla.”

Kimya-ı Saadet isimli eserinde ise orucun manevi inceliklerini, ”Orucun iki hususiyeti vardır. Onlar sebebiyle Allah’a nisbet edilmeye hak kazanmıştır: Biri orucun hakikati; bozanları yapmamaktır. Bu bâtini bir iş olduğu için insanların nazarından gizlidir. Ona riya karışamaz. Diğeri, Allah’ın düşmanı şeytandır. Onun ordusu kişinin heva ve istekleridir. Oruç, onun ordusunu kırar. Zira orucun hakikati arzuları terk etmektir. Bunun için Peygamber (s.a.v) buyurdu ki:

‘Kan vücutta dolaştığı gibi, şeytan da insanın içinde dolaşır. Onun yolunu ancak oruçla daraltırsınız. (buhari /müslim)’ Ve yine buyurdular ki: ‘Oruç (ateşten) kalkandır.”.