Sultan II. Murad’dan oğlu Fatih’e altın öğütler

Ramazan Günlügü
İnsanoğlu her şeyi illa ben kendim yaşayayım da öyle öğreneyim derse, şu dar-ı dünyadan çok yara bere alır. Amma büyüklerin, görmüş geçirmişlerin sözüne kulak vereyim, onların tecrübelerinden istifade...
EMOJİLE

İnsanoğlu her şeyi illa ben kendim yaşayayım da öyle öğreneyim derse, şu dar-ı dünyadan çok yara bere alır. Amma büyüklerin, görmüş geçirmişlerin sözüne kulak vereyim, onların tecrübelerinden istifade edeyim, derse ne ala!
Kim olursa olsun insanın nasihate ihtiyacı oluyor, padişah bile olsa. Ne talih ki, Sultan II. Murad’ın oğlu Fatih’e nasihatlerini ihtiva eden bir kitap bugün elimizde. II. Murad döneminin Venedik elçilerinden Andrea Coscolo nam kâfir tarafından kaleme alınmış. 16. asırda bir başka Venedikli Marino di Cavallo tarafından saray tercümanlarından Murad Bey’e tercüme ettirilmiş ve Kanuni Sultan Süleyman’a sunulmuş.
Baba-oğul, yani Sultan II. Murad ile ileride “Fatih” olacak Şehzade Mehmed arasındaki konuşmalar üçüncü kişi ağzından naklediliyor bu değerli eserde.

Sultan

“Ey benim sevgili oğlum”
Ben oğlunuz, kutlu ve mutlu babamdan şunu öğrenmek isterim, diyerek başlıyor söze Fatih:
“Şerefli ve yüce karakteriniz için ne tür bir ilaç, üstün aklınız için ne cins bir nesne kullanıyorsunuz? Eğer bunu ben oğlunuz ve kulunuza da öğretme lütfunda bulunursanız, inşallah o ihtiyarlık çağlarına vardığım zaman kahramanlık ve yiğitlik yanında neşe ve sevinç dolu bir hayatı da beraberinde getirmiş olurum.”
Babası Sultan II. Murad, “Ey benim sevgili oğlum” diyerek Şehzadesinin sorusuna şöyle cevap veriyor:

“Bu senin soruların ve öğrenmek istediğin şeyler bana öyle bir sevinç ve huzur verdi ki, şu anda bunu ne sözle, ne de kalemle anlatabilmem mümkün değil. Sonsuz güç ve büyüklüğüne kâinattaki bütün varlıkların kulluk ettiği yüce Allah’ın, sana vermiş olduğu böyle büyük ve geniş meselelerin araştırılması düşüncesini devam ettireceğini umuyorum.

Bence ilk olarak şunu bilmek gerekir:

İnsanoğlunun her birinde, başkalarıyla çeşitli münasebetler kurmaya yarayan normal bir akıl bulunmalıdır. İşte bu akıl, bütün saadet ve mutluluğun tükenmez kaynağıdır.
Kişioğlu, kendi düşünce ve fikirlerinin sonuçlarını, yine kendi hayatıyla ilgili birtakım sosyal konulara uygular, onlarla ilgilenir; bu arada iyi-kötü Allah’tan gelen bütün karşılıklara boyun eğip, razı olur ve ‘Allah’tan gelene karşı gelinmez’ tesellisiyle hayatını sürdürmeye devam ederse, kalbine huzursuzluk ve ıztırap diye bir şey gelmez. Böylece, bu kimselerin gönülleri gam ve kederden uzak kalacağı için şikâyet etmelerine hiç sebep yoktur. Bu arada hayadan da normal seyirlerini takip eder.

Bizim gibi olanlarsa, şimdi çoğunlukla, ihtiyarlık çağının kendilerine gençliklerinde geçmiş olmasını arzulamaktadır.

Birçoklarıysa; yaşlandıkları zaman, o çağı, önceki çağlarından daha övgüye değer bulur, oraya ulaşmış olmalarından dolayı yüce Allah’a sonsuz şükürler ederler. Çünkü, bu çağda, kişinin birçok kötü arzu ve istekler uyandıran nefsî arzuları körelir, bunun yanında ahretini hatırlamaya ve hiç değilse ölümüne kadar olan süre içinde o yolda çalışmaya koyulur.

Öyle kimseler çıkar ki, seksen yıl yaşamış olmalarını sekiz yüz yıl yaşamış olmaktan ayırt etmezler, onlarca sanki her ikisi aynıdır.

Hayata doymak mümkün değildir. ‘Hayata doyum olmaz’, az veya çok olması, onun kıymetini azaltmaz, unutulmasına sebep olmaz, bilakis değerini artırır.

Durum böyle olunca, aklı başında olan herhangi bir kişinin yapacağı şudur:
Her türlü olayın aslını ve teferruatını birbirinden kolaylıkla ayırt edip, bunlara, doğru ve aslına uygun bir şekilde bakabilmelidir.”
**
Buraya alıntıladığımız nasihatlerin sadece bir bölümü. Devamını okumak isteyenler Büyüyenay Yayınları’ndan çıkan “Fatih Sultan Mehmed’e Nasihatler” adıyla Prof. Dr. Abdullah Uçman tarafından hazırlanan neşre bakabilirler. Bir kopyası Topkapı Sarayı’nda, diğeri de Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde bulunan eserin Osmanlıca orijinalini de kitabın arkasında bulabilirsiniz.

Aradan geçen yüzlerce seneye rağmen bu nasihatlere çok ihtiyacımız var, çok!- Yenişafak