Herkes zekatını verse, hiç fakir kalmaz

Ramazan Günlügü
Herkes zekatını verse, hiç fakir kalmaz.. Gizem Gül’ün röportajı Ramazan ayı gelince en çok konuştuğumuz konuların başında zekat ve fitre konusu geliyor. Zekat ile ilgili merak ettiğimiz sorular...
EMOJİLE

Herkes zekatını verse, hiç fakir kalmaz..

Gizem Gül’ün röportajı

Ramazan ayı gelince en çok konuştuğumuz konuların başında zekat ve fitre konusu geliyor. Zekat ile ilgili merak ettiğimiz soruları ve zekatın toplumsal yönünü İlahiyatçı Yazar Mehmet Paksu ile konuştuk.

Zekat ve fitre nedir?

İslam’ın bir bedeni ibadetleri var, bir de mali ibadetleri var. Bedeni ibadetler oruç ve namaz ve mali ibadetler zengin olma şartlarının arandığı zekat ve hactır. Zekat da namaz ve oruç gibi Allah’ın emridir. Kur’an’da 30-40 yerde geçen bir ifade. Aslında zekatın asıl anlamı ‘temizlenmek’ demek. İnsanın namaz kılarak ruhen temizlenmesi, oruç tutarak bedenen ve ruhen temizlenmesi olduğu gibi zekat da insanın kalben, ruhen, vicdanen temizlenmesidir. Ayrıca zekat insanın malının temizlenmesidir. Çünkü malın zekatı verilince mal temiz oluyor. Malın zekatı verilmediği zaman mal temiz olmuyor. Çünkü onun içerisinde fakirin, yoksulun, muhtacın hakkı var. Birisinin hakkı sizin cebinizdeyse onun mutlak surette verilmesi lazım. Bu açıdan zekat, temiz bir insan, temiz bir toplum, temiz bir milletin oluşması için önemli bir ibadet. İbadet olmasıyla beraber sadece bireysel bir ibadet değil, toplumsal bir ibadet. Sadece verenle alanı ilgilendiren bir ibadet değil, bütün toplumu kapsayan bir ibadet. Düşünebiliyor musunuz, şu anda Türkiye’de zenginlerin hepsi hakkıyla zekat verseler, ülkede bir tane fakir kalmaz, asgari ücretle çalışan insan kalmaz. Toplumda sosyal barışın, sosyal paylaşımın oluşması için zekat kadar önemli bir ibadet yok.

Zekat neden farz kılınmıştır?

Zekat her şeyden önce bir ibadet. Allah zekatı emretmiş. Allah bir şeyi emrederse o ibadet olur, Allah bir şeyi yasaklarsa o da yasak olur. Zekatın farz olmasının birinci nedeni Allah’ın emri olmasından kaynaklanıyor. İkincisi ise, insanın kendisini Allah’a yaklaştırması nedeniyledir. Allah’ın bizim malımıza, paramıza, pulumuza ihtiyacı yok. Ama Allah kuluna değişik şekillerde yaklaşıyor ve kulunun da kendisine yaklaşmasını istiyor. İnsan nasıl secde ile Allah’a yaklaşıyorsa, zekat ile de Allah’a yaklaşıyor. Nasıl secde ile oruçla Allah’a olan kulluğunu dile getiriyorsa, zekatla da dile getiriyor. Bunun için Cenab-ı Hak her vesileyle kulunu kendisine yaklaştırmak istiyor, kuluyla irtibata geçmek istiyor. İnsan sadece kendi ihtiyaçlarını sağlayarak mutlu olan bir varlık değil, insan toplumsal bir varlık. Başkasının mutluluğundan dolayı insan mutlu olur. Sizin durumunuz iyi, imkanınız yerinde, istediğinizi alıyorsunuz, istediğinizi yiyor içiyorsunuz ama bir taraftan da bir parça ekmek bulamayan, kalacak yeri olmayan, giyecek elbisesi olmayan insanlar vardır. Bu kişilere de bize verilen nimetlerden paylaştırılması lazım. Peki şöyle bir şey de denilebilir: “Allah onlara da versin.” Bu Yasin Suresi’nde “Onlara infak edin, bağışta bulunun” dedikleri zaman, onlar dediler ki “Allah’ın vereceği kişiye ben mi vereyim? ” Bu mümince bir söz değil, bu münafıkların ve Yahudilerin sözü. “Allah bana veriyor, ona da versin” diyor. Hayır, Allah sana onunla paylaş diye vermiş. Dolayısıyla Allah’ın bize birtakım imkanları vermiş olması, hepsini bizim yememiz, harcamamız için değil. Allah dilese onlara verirdi ama zekat veren insan Allah’ın eli oluyor. Allah senin elinle diğer fakir, muhtaç insanlara verdiriyor. O açıdan zekatın farz kılınmasındaki en güzel sebep diğer insanlarla, fakir, fukara ve yoksullarla ilişkimizin temini içindir.

Zekatın gizlisi olmaz

Zekatın farz oluşunun en büyük nedeni yaşamış olmasıdır. Çünkü bir ibadet yaşanırsa anlamlanır. Nasıl yaşanacak? Bazı ibadetler vardır ki gizlidir, onları gizli yaparsınız. Ama farzın gizlisi olmaz, farzı göstereceksin. Benim şu kadar zekatım vardı, bu zekatımı verdim diyeceksiniz. Hac, namaz, oruç bunlar gizli olmaz. Hani diyorlar ya ibadet de gizli, kabahat de. Doğru değil bu. İbadet açıktan olur ki teşvik olsun. İslam toplumunda yoksul insanlar görülür ve gözetilir, bu İslam toplumunun oluşması için önemli. Onun için Hz. Ebubekir (r.a) zamanında zekat vermemekle direnenlere Hz. Ebubekir savaş açmıştır, halbuki Müslüman onlar. “Siz zekat vermezseniz, ben size savaş açarım” diyor. Savaş kime açılır? Düşmana açılır değil mi…

Kimler zekat ve fitre vermekle yükümlüdür?

Burada mali yeterlilik esastır. Mali yeterliliği de İslam belirlemiştir. Kendi ihtiyacını karşıladıktan sonra geriden kalan miktardır. Buna ‘nisap miktarı’ denmiş. Nisap miktarı da 80 küsur gr bir altındır. Yani kendi ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ihtiyacını karşıladıktan sonra bir insanın mal varlığı 80 gr altını buluyor ve üzerinden de bir yıl geçiyorsa ona zekat düşer. Ve kişinin o paraya ihtiyacı olmaması lazım. 80 gr baz alınmış, 800 de olur, 8 kg de olur. Ama en az limit 80 gr’dan başlıyor. Zekatı verilebilecek bir paranın öncelikle belli bir şartının olması gerekiyor. Herşeyin zekatı verilebilir mi? Altının, gümüşün, ticaret mallarının zekatı var bir de ilmin, gücünüzün, aklınızın, makamınızın zekatı var. Burada zekat paylaşmak demek. Siz de olup da başkasında olmayan ya da siz de çok olup da başkasında olmayan insanı artıların paylaşımıdır.

Peki ilmimizin, sağlığımızın ya da gücümüzün zekatını nasıl vereceğiz ve bu neden önemli?

İlmimizin zekatını nasıl vereceğiz? Öğretmenseniz, hoca iseniz, yazarsanız, gazeteciyseniz bilgilerinizi insanlarla paylaşacaksınız. Annesiniz, babasınız, abisiniz bildiklerinizi çevrenizle paylaşacaksınız. Mutlaka herkesin bir alim olması, bir yazar olması şart değil. İnsan bildiğinin alimidir. Bir de şu var, bildiğinizi paylaştığınız zaman bilgi artıyor. Malınızı verince mal azalır ama bilgi artar. Bilginin artmasının bir nedeni de bilginin yaşaması lazım. Bilgiyi yaşadığınız ve bildiklerinizle amel ettiğiniz zaman aynı zamanda lisan-ı hal ile ders veriyorsunuz. Sadece anlatma değil, fiilin sözü tasdik etmesi lazım. Bir şey anlatıyor musunuz, onu yaşayacaksınız ki etkisi olsun.

Zekat ve fitre kimlere verilmelidir?

Zekat ve fitrenin kime verileceğini Kur’an-ı Kerim Tövbe Suresi’nin  80. ve 60. ayetinde ifade etmiş. 8 sınıf ayırt etmiş; fakirler, miskinler, boşlar, köleler, yolda kalmışlar, Allah yolunda çalışanlar şeklinde 8 sınıf belirlemiş. Bunların içerisinde fakir, fukara, yoksul insanlar veya İslami hizmetlerin yapıldığı yerler, vakıflar, Kur’an kursları, imam hatip okulları, yurtlar, yetim barınakları ya da İslami kurumlar zekat verilebilecek kişiler ve kurumlardır.

Zekatın kime verileceği çok önemli

Şimdi öyle insanlara verirsiniz ki adam fakir fukaradır, ona bir zengin zekatını verecek olsa adam gider işyeri kurar. Bu değildir yani. Diyelim Türkiye’nin meşhur bir zengini zekat verecek olsa zekatı birkaç yüz milyon tutar. Bir fakire verecek olsa adam gider iş kurar, sadece ihtiyacı değil. Zekatın paylaşımı ve aynı zamanda eğitimin gelişmesine harcanması önemli. Peygamber Efendimiz’in (sav) zamanında, dört halife zamanında zekat devlet tarafından toplanmış ve halkın ihtiyacı yönünde harcanmış. Şimdi diğer İslam ülkelerinde de öyle. Mesela bugün Katar’da, Suudi Arabistan’da, Körfez ülkelerinde zekatı devlet toplar, insanlar da vergi gibi götürür zekatlarını devlete verirler. Vergiyi vermediğinde nasıl Türkiye’de iş yapamıyorsa, zekatını vermeyince de iş alamazlar onlar.

Zekat dilencilerin oluşmasına izin vermemeli

Bugün bizim toplumumuzda bazı fakirler zekat verecek konuma gelmişlerdir. Ben çok duydum bunu. “Hocam, bizim şu kadar malımız var, bize zekat geldi, bu bize çok geldi, ne yapacağız?” diyorlar. Zekat bu değil yani. Zekatın dağılımı önemli. Bazı insan fakir düşmüştür, iflas etmiştir, borçludur ona yardım edersiniz ama adamı tembelliğe sevk ediyorsanız, ‘ver yiyeyim, ört yatayım’ oluyor o zaman. Zekat birtakım dilenciler ve fakirlerin oluşmasına vesile olmamalı. Onun için çok dikkat etmek lazım. Biz diyoruz ki zekat mükellefi olan insanlar, uzman kişilere ‘benim zekatım ne kadar’ diye sorsunlar. Çünkü bilmiyor ki vatandaş. Zekat başlı başına uzmanlık alanıdır. Danıştığınız kişi zekatınızı hesapladı diyelim, bir de kime vereceğini de söylemesi gerekir. Öncelikle İslam yakın akraba çevresini esas alır. Kim bu? Kardeş, amca, dayı gibi. Öncelikle yakın akrabalara, sonra komşulara sonra da uzak akrabalara zekat verilmelidir. Türkiye’de zekat konusunda henüz toplumsal bir duyarlılık olmadığı için bireysel bir durum söz konusu. Laik devlette zekat ve fitre diye bir şey olmaz. Ama garip bir şeydir, zekat ve fitreyi de laik devletin Diyanet’i tespit eder.

Bakmakla yükümlü olduğun kişilere zekat verilmez

Bakmakla yükümlü olduğun kişilere zekat verilmez. Buna İslam usul ve füruğu deniyor. Yani çocuklarınız ve onların çocukları. Babanız, anneniz ve onların annesi, babası. Anne, baba, dede, nine ve çocuklarınıza zekat veremezsiniz. Çünkü bunlara bakmaz zorundasınız.

Şimdiye kadar hep zekatı konuştuk. Peki fitrenin zekattan farkı ne?

Fitrenin zekattan farkı yok. Aralarında sadece şöyle bir fark var. Mali yükümlülüğü yerinde olanlar zekat verebilir. Ayrıca zekat için bir mal varlığının üzerinden bir yıl geçmesi gerekiyor. Ama kurban ve fitre için üzerinden 1 yıl geçmesi şart değil. Ramazan Bayramı’nda zengin olan bir insan İslami ölçülere göre fitresini verir. Bir hafta önce zengin değildi de o gün zengin oldu, o zaman fitresini verebilir. Ama zekatta zenginliğin 1 yıl sürmesi lazım.

Zekat yıl içinde verilebilir, fitre Ramazan Bayramı’na kadar verilmeli

Zekat mali bir ibadettir, fitre Ramazan’da yapılan bir ibadettir. Fitreyi oruç tutan da verir, tutmayan da verir. Nasıl ki teravih Ramazan ibadetidir, fitre de Ramazan ibadetidir. Ben oruç tutmuyorum, tutamıyorum, hastayım, yaşlıyım. Bu yüzden de fitre veremem diyemezsin. Oruç tutamayabilirsin ama fitreni vereceksin. Fitrenin böyle bir farkı var. Ama zekat yıl içerisinde verilebilir. Her sene verebilirsiniz, yılın bütün aylarında verebilirsiniz. Ama fitrenin vacip olma süreci Ramazan bayramıdır. Onun için ona Sadaka-ı fıtır denir, fıtır sadakasıdır. Yaratılışın sadakasıdır. Zekat farzdır, fitre vaciptir. Şafi mezhebinde fitre sünnetir. Mezhepler arasında böyle farklı hükümler de var.

Zekat ve fitrelerimizi kişilerden başka hayır kurumlarına verebiliriz ama hayır kurumlarının niteliği önemli anladığım kadarıyla…

Kur’an-ı Kerim’de fi sebilillah kavramı var. Az önce ifade ettiğim Tövbe Suresi’nin 60. ayetinde fi sebilillah Allah yolunda olanlara denir. Allah yolunda olanlar nedir? Kişiler de Allah yolunda olabilir, kurumlar da Allah yolunda olabilir. Şimdi siz diyelim ki Kur’an kursu öğrencilerine zekat vereceksiniz. Bu öğrenciler nerede kalacak? Öğrencinin cebine para koyacak, ne yapacak onu? Bunun binası var, okulu var, yurdu var. İslam’ın tanınması, duyurulması, İslami eğitimin oluşması için zekat başlı başına çok ciddi bir kaynaktır. Onun için eğitim sürecinde olan bütün yollara zekat verilebilir. Kurumlara, vakıflara, derneklere verilebilir. Zekat binaya verilmez diye bir düşünce vardır. Tamam binaya verilmez de binayı kim yapacak? Öyle insanlar var ki para verirsin, parayı kullanamaz. Zekat kurumlara da verilir. Hangi kurumlar? Ümmetin, Müslümanların, müminlerin eğitimine eğer harcanıyorsa o kurumlara verilebilir. Dini eğitim, İslami eğitim, hukuk eğitimi, tıbbi eğitim yani sadece din eğitim değil bugün ihtiyaç duyduğumuz tüm alanlara fi sebilillah yani Allah rızası için çalışılan her kuruma zekat verilmesi gerekir ki o kurumlar ayakta kalsın ve topluma hizmet etsinler. Yani zekatı sadece şahıslara endeksli etmek doğru olmaz. Bugün Türkiye’nin en büyük problemi eğitimdir, sağlık çözülmüştür belli bir ölçüde ama eğitim hala kanayan bir yaradır. Zekat fonunun devlet tarafından kontrol edilerek toplumun eğitimi ve gelişmesi yönünde kullanılması lazım.

Zekat konusunu ekonomik bir sistem bağlamında değerlendirirsek,  yoksul ve zengin arasındaki ekonomik dengenin kurulmasında zekatın önemi nedir, bize bunu açıklayabilir siniz?

Bediüzzaman iki kelimeden bahseder. Birincisi ‘Sen çalış, ben yiyeyim’, ikincisi de ‘Ben tok olduktan sonra, başkası acından ölsün banane’. “Toplumdaki ihtilallerin, karmaşaların, sosyal çalkantıların bütün beşeri problemlerin temelinde bu iki kelime yatar” der. ‘Sen çalış, ben yiyeyim’ bu nedir, faizdir.  Parayı bankaya koyuyor, para bankada çalışıyorken o oturuyor. Fabrikalar kuruluyor, başkaları çalışıyor ama sana faiz tıkır tıkır geliyor. Hiçbir riskin yok. İslamiyet faizi haram kılmış. ‘Ben tok olduktan sonra, başkası açlıktan ölsün banane’ düşüncesinin karşısına İslamiyet zekatı getirmiş. Sen de tok olacaksın, başkası da tok olacak. Zekat, ‘ben tok olduktan sonra, başkası açlıktan ölsün banane’ felsefesini yok ediyor. ‘Sen çalış ben yiyeyim’ felsefesini de İslam, faizi haram kılarak kaldırıyor. Yani bugün toplumda uzağa gitmeye gerek yok, sadece Türkiye’de zekat hakkıyla verilecek olsa fakir kalmayacak.

Zenginler zekatlarının zekatını bile verse…

Hatta Bediüzzaman der ki, “Akıllı insanlar zekalarının zekatını verseler, zenginler de zekatlarının zekatlarını verseler, biz millet olarak çok ileriye gideceğiz.” Bırakın zekatı vermeyi, zenginler zekatlarının zekatlarını verseler, kırkta birinin kırkta biri verilecek olsa yine toplum ekonomik olarak belli bir seviyeye gelir. Asgari ücretle bir insan yaşayabilir mi? Bir insan var ki 700 TL onun için günlük, basit bir harcama olurken, diğeri için bir aylık harcamasıdır. Onun için İslam zekat dengesini ve faiz yasağını getirmiştir. Bankaların kazancı yüzde 80’dir. Gıda sektörü yüzde 3’ü geçmez. Tekstil sektörü yüzde 10’u geçmez. Her köşede banka var. 1,5 km’de 20 tane banka var. Bakkal dükkanlarından çok olmaya başladı bankalar. Toplumsal barışın sağlanabilmesi için mutlak surette zekatın yaşanması gerekiyor.

Fidye, kefaret, adak zekatın yan kollarıdır

Sadece zekat değil tabi bir de fidye var. Bir insan zengindir, oruç tutamıyordur. O zaman her oruç için bir fidye yani bir fitre miktarı verir. Nezir var bir de adak. Biz adakçı bir toplumuz. Bu da zekatın amcaoğludur. Fakir fukara kapımızı çalar, 3-5 lira verirsiniz, bu da sadakadır.  Veya kefaret var. Yemin ettiniz ve yemininizi bozdunuz, bu durumda ne yapacaksınız? 10 fakirin karnını doyuracaksınız. Ya da orucunuzu bozdunuz, 20 fakirin karnını doyuracaksınız. Bunlar zekatın dalı budağıdır. Koca bir nehri düşünün, bu nehri besleyen başka kanallar da vardır. Zekatın da yan kolları vardır.

Bugün zekat uygulanacak olsa sadece Türkiye’de değil, İslam dünyasında fakir kalmaz

Zekatta Cenab-ı Hak, “Sen onların zekatlarını al, onlar temizlensinler” buyuruyor. Toplumun temizlenmesi ve toplumdaki kirliliklerin temizlenmesi için zekatın yaşanması lazım. Emeviler zamanında Ömer Bin Abdülaziz, Hz. Ömer’in torunudur, iki buçuk yıl boyunca halifelik yapmıştır. Ömer Bin Abdülaziz öyle bir sistem uygulamış ki, iki buçuk yıl içerisinde zekat alacak fakir kalmamış. Ne yapmışlar?  Zekatlar diğer fakir ülkelere ve Afrika’ya  göndermişler. Bugün Türkiye’de zekat hakikaten uygulanacak olsa sadece Türkiye’de değil, tüm İslam dünyasında fakir kalmayacaktır. Allah’ın sadece bir emri toplumu ne hale getiriyor.

Zekat toplumda zengin ve fakir arasında hasetlik duygularının oluşmasını engelliyor. Bu konuda neler söylersiniz?

Zekat sayesinde kimsenin kimsede gözü olmayacak. Ben bir işadamı biliyorum, çalıştırdığı elemanların hepsine ev yapmış, ihtiyaçlarını karşılamış. Şimdi o adamın yanında çalışan bir adam kendisini işçi olarak görmeyecek. Dolayısıyla orada işveren-işçi ilişkisi kalmamış. O işçi o fabrikayı kendi fabrikası gibi görüyor. O uçurumlar kalmıyor. İşçi minibüs ve otobüslere binerek zor zahmet gidiyor, patron da son model arabasıyla otobüsün yanından hızlıca geçiyor. Şimdi o işçinin o patronda gözü olmaz mı? Senin benden ne farkın var diyor. Toplumsal barışın sağlanmasında, insanlar arasında sevginin, muhabbetin olması için o önemli. İnsan olan insan sadece kendi karnının doyması ve kendi rahatıyla mutlu olmaz. Biz Suriye’de olanlardan ne kadar rahatsızız değil mi? Kendi Müslüman kardeşlerimizin çektiklerini biz de çekiyoruz. Müslüman olsun olmasın insanın zulüm gördüğü her durumda biz üzülüyoruz.

Zekat toplumsal anlamda birlik ve beraberlik duygularının artmasını sağlarken, aynı zamanda zekatın malın bereketini arttırdığı da söylenir. Bize biraz bundan bahseder misiniz?

Bu Ayet-i Kerime. Bakara Suresi’nde infak ile ilgili aşağı yukarı 2 buçuk sayfa peşpeşe ayetler vardır. Bir de ondan sonra bir sayfa faizi yasaklayan ayetler vardır. Orada sadaka ve zekat malı bereketlendirir, faiz de malın bereketini kaldırır. “Allah faizi mahveder, faizin bereketini kaldırır. Zekat ve sadakayı bereketlendirir.” Bereket nedir, malın artması değil. Cenab-ı Hak diyor ki Kur’an-ı Kerim’de “1 verirsen, 700 alırsınız.” Bir tane buğdayı yere attınız, ne oldu 7 başak çıktı. Her başakta 100 tane var. Kaç tane oldu, 700 tane oldu. İşte böyle Cenab-ı Hak, “Verdiğiniz zekat, sadaka ve infağa 1’e 700 verir” diyor. Bu maddi yönüdür. Sen Allah’a satıyorsun, Allah sana ne kadar verir? Cennet karşılığında malını Allah’a satmak… Sen malını sattığında Allah karşılık olarak sana Cennet veriyor. O açıdan zekat malınızın sigortasıdır.

Zekat, toplumun köprüsüdür

Peygamber Efendimiz (sav), “Zekat, toplumun köprüsüdür” diyor. Zekat toplumdaki sınıflar arasındaki köprüyü kurar, uçurumları kaldırır. Zekat toplumun katmanları arasındaki sevgi, saygı, barış köprüsünü kurar. O zaman hiçbir olumsuzluk kalmaz. Diyelim ki siz mutfağınızda sucuk yaptınız, bu sucuğun kokusu komşuya gitti. Onu bile bile nasıl yiyeceksiniz? Ama diyelim ki bir tabak sucuk da komşuya verdiniz, o zaman siz gönül rahatlığıyla yiyebilirsiniz. Ne kadar insani bir şey bu… O yüzden Peygamber Efendimiz (sav), “Komşusu açken, tok yatan bizden değildir” buyuruyor. Bizden değildir ne demek? Sen Müslüman değilsin demek. Hz. Osman bir seferinde 700 deveyi üzerindeki en değerli kumaşlarla beraber vermiş Allah yolunda. Peki fakir mi kalmış? Aradan biraz zaman geçtikten sonra Allah ona kaç katını vermiş. Allah “Siz bana verin, ben size vereceğim” diyor. Bereketi yaşamak lazım, zaten zekatı veren insanlar bunu yaşıyorlar.

On5yirmi5