Ramazan, nefsi terbiye etmek açısından önemli bir zaman dilimi. Oruç ibadetinin en önemli amaçlarından birisi de nefsi ihtiyaçlardan uzak tutarak bir arınma sağlaması… Nefsi arındırma noktasında Ramazan’a özgü bir başka uygulama ise itikâf. Genellikle Ramazan’ın son on gününde gerçekleştirilen bu ibadeti yerine getirmek için de artık sayılı günler kaldı.
İtikâf Nedir?
İtikâf, içinde beş vakit namaz kılınan bir mescitte/camide ibadet etme amacıyla bir müddet kalma anlamına gelmekte. Bu uygulamanın da kaynağı Hz. Peygamber’dir. Hz. Peygamber, Medine’ye hicret ettikten sonra her Ramazan’ın son on gününde mescide kapanmış ve gerekli ihtiyaçların dışında oradan çıkmayarak bütün gününü devamlı dua ve ibadet halinde bulunarak geçirmiştir. Hatta vefatından önceki Ramazan ayında son yirmi gün itikâfta bulunduğu da bilinmektedir. Daha sonraki dönemlerde de Müslümanlar bu sünneti devam ettirmişler ve özellikle Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmeyi sürdürmüşlerdir.
Neden İtikâf?
İtikâfın en önemli amacı, dünyevi işlerden uzak durarak nefsi arındırmaktır. İtikâfta bulunan kişi, dünyevi meselelerden kendisini soyutlayıp vaktini yalnızca dua ve ibadetle geçirir. Bu noktada bu ibadet, gece-gündüz Allah’la bir arada bulunma hali olarak değerlendirilebilir. Bunun yanı sıra kişinin iç dünyasında bir sorgulama yapması, dünyanın türlü koşuşturmacasından kendini bir süreliğine uzak tutması ve vaktini Allah’ı zikrederek, O’na kulluk ve tefekkür ederek geçirmesi de bu şekilde sağlanmış olur.
Hz. Peygamber’in, itikâfa girme zamanı olarak Ramazan’ın son on gününü seçmesinin de bir sebebi vardır. Bilindiği gibi Kur’ân’da "bin aydan daha hayırlı" olarak vasıflandırılan Kadir Gecesi, -yine Hz. Peygamber’in bildirdiğine göre- zamanı tam belli olmamakla birlikte Ramazan’ın son on gününde bulunmaktadır. Hz. Peygamber’in de Ramazan’ın son on gününde böyle bir uygulamaya gitmesi, Kadir Gecesini yakalamak ve o gecenin feyzinden, bereketinden faydalanmak amacıyla paralellik arz etmektedir.
İslam dininin özünde ruhbanlık ve dünyayı tamamen yok farz ederek kendini yalnızca dinî ve uhrevi işlere vermek gibi bir düşünce yok. İslam, iki dünyaya özgü sorumlulukların dengeli bir şekilde yerine getirilmesini tavsiye etmiştir. Bu noktada itikâfın, bu anlayışa aykırı düştüğü şeklinde bir düşünce akla gelebilir. Ama tam tersine itikâf, bütün bir seneyi dünyevi işlerden kopmadan geçiren bir insanın, on gününü de kendiyle ve Rabbiyle baş başa geçirmesini sağlayarak bir denge oluşturmaktadır. Kaldı ki itikâf esnasında da yemek-içmek, uyumak, çeşitli ihtiyaçlarını gidermek ya da mescide gelenlerle sohbet etmek gibi fiillerin yasak olmadığı bilinmektedir. İtikâfın sembolik manası, Allah’ın evi statüsünde olan bir mescide sığınıp O’na yönelme kararlılığını göstermektir. Bu noktada bazı âlimler, itikâfta bulunan kişinin hal diliyle "Rabbim beni affedene kadar ben bu kapıyı terk etmeyeceğim" dediğini belirtmişlerdir.
Özellikle günümüzde dünya işlerinin, insanların hayatlarını yoğun bir şekilde hâkimiyet altına aldığı görülüyor. Yoğun bir koşuşturmacanın içindeki modern insan, kendi öz varlığıyla ve Yaratıcısı’yla bağ kuramamanın da sıkıntısını çekiyor. İşte belki de bu noktada itikâf bir süreliğine de olsa dünya telaşından uzak kalmaya ve kendi özümüze dönüp Rabbimizle hemhal olmaya imkân tanıyan bir fırsat olarak değerlendirilebilir.
İtikâfta Dikkat Edilecekler
İtikâftaki kişi abdest gibi meşru bir özrü olmadan dışarı çıkamaz. Cinsel ilişkiye giremez. Kendisinin ve ailesinin zaruri ihtiyaçlarını temin için gerekli olan alışveriş muamelesini dışarı çıkmadan mescidde yapabilir. Aksi halde itikâfı bozulur. Kişi itikâf esnasında anlamsız konuşmalardan, özellikle günah sözlerden kaçınmalı; vaktini namaz kılarak, Kur’ân okuyarak, dua ve niyazda bulunarak, tefekkür ederek veya dinî eserler okuyarak değerlendirmelidir.
Sonpeygamber.info