Ramazan-ı şerifte itikâf, müekked sünnettir. Ancak itikâf, sünnet-i kifâye olduğu için bir mahallede birkaç kişi itikâfa girerse, diğerlerinin bu sünneti yapması gerekmez. İmkânı olanlar itikâfa girerek, bu güzel amelin zevkini tatmalı. Az itikâf da yapılabilir; bir gün veya birkaç saat gibi. İtikâfa girenin oruçlu olması şarttır. Sadece Şâfiî’de oruçlu olma şartı yoktur. Diğer üç mezhepte oruçlu olmak şarttır.
İtikâf, lügatte kendini bir yere hapsederek durup beklemek, maddi-manevi, müsbet-menfi bir şey üzerinde ısrarla durmak gibi mânâlara gelir. Istılahta ise, kulluk ve Allah’a yakınlaşmak niyetiyle mescidde belli bir süre durmak (ikâmet etmek) demektir. Başka bir kayıt bulunmadığı için bu bekleyiş, bir saat bile olsa itikâf yerine geçmiş olur. Buna nâfile itikâf denir.
İtikâf, Ramazan ayının süsüdür
“…Mescidlerde ibâdete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin!..” (Bakara, 187) âyeti, itikâfta orucun şart olduğuna ve bu sebeple itikâf müddetinin bir günden daha az olamayacağına delâlet eder ki, bu da asıl şer’î itikâftır. Bu sebeple itikâf daha ziyâde Ramazan ayında ve oruçlu olarak mescidde kalmak şeklinde tatbîk edilmiştir. Dolayısıyla itikâf, gündüzleri oruçla, geceleri de ibâdet ve zikirle mescidde geçirerek, tam mânâsıyla kulluğa teksif olmaktır.
Bu sünnet mutlaka yerine getirilmeli
Ramazan’ın son on gününde yapılan itikâf, kifâye sûretiyle sünnet-i müekkededir. Bir yerde bu sünnet tatbik edildiğinde diğer Müslümanlardan mes’ûliyet kalkar. İtikâf, nezredildiğinde, yani adandığında ise vacip hükmündedir. Bunların dışında Ramazan haricinde ibadet maksadıyla yapılan itikâflar ise müstehaptır.
Zaruret haricinde mescidden çıkılamaz
İtikâf, abdest gibi zaruri ihtiyaçlar hâricinde hiçbir sebeple mescidden dışarı çıkmamaya itina göstermeyi gerektirir.
Peygamber Efendimiz’in hanımları kendi hücrelerinde (odalarında) itikâfa çekilmişlerdir. Zîrâ Efendimiz, hanımları için mescidde kurulmuş itikâf çadırlarını söktürmüştür. Bu sebeple de Müslüman kadınların mescidlerde değil, evlerinde mescid olarak kullandıkları hususi köşelerinde itikâfa çekilmeleri uygun bulunmuştur.
Peygamber Efendimiz’in son itikafı
Hazret-i Âişe(ra): “Ramazan ayının son on günü girdiğinde Rasûlullah (sav) geceleri ihyâ eder, ev halkını uyandırır, kendini ibadete vererek eşleriyle alakayı keserdi.” (Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr, 5; Müslim, Itikâf, 7)
Yine Âişe vâlidemizin bildirdiğine göre Nebiyy-i Ekrem (sav), vefât edinceye kadar Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmiş, vefat ettiği senenin Ramazan’ında ise yirmi gün itikâf yapmıştır. (Osman Nûri Topbaş)
Feyiz ve yardım kapısına sığınmak
İhlâs ile olan bir itikâf, amellerin pek şereflisi sayılmaktadır. Bu sayede kalbler bir müddet olsun, dünya işlerinden uzak kalır ve Hakka yönelir, birer Beytullah olan mescidlerden birine şu şekilde devam eden bir mü’min çok kuvvetli bir kaleye sığınmış, kerim olan mabudunun feyiz ve yardım kapısına sığınmış olur.
Bir mü’minin her gün azalmakta olan hayat günlerinden faydalanarak böyle kutsal bir yerde bir zaman ebedi ve ezelî yaratıcısına olanca varlığı ile yönelip saf bir kalb ve temiz bir dil ile ibadette bulunması, manevî bir zevke dalması ne büyük bir nimettir.
İtikâf yapan bir kimse, bütün vakitlerini ibadete, namaza ayırmış demektir. Çünkü fiilî olarak namaz kılmadığı vakitlerde de mescid içinde namaza hazır bir haldedir. Bu bekleyiş ise, namaz hükmündedir.
İtikafın Şartları
İtikâf yapan, Müslüman, akıllı ve temiz bulunmalıdır. Onun için Müslüman olmayanın, delinin, cünubun, hayız ile nifastan temiz bulunmayanın itikâfı olmaz. İtikâfa niyet edilmiş olmalıdır. Buna göre niyetsiz olarak yapılan bir itikâf geçerli değildir. Çünkü bunun bir ibadet olabilmesi niyete bağlıdır. İçinde cemaatla namaz kılınan herhangi bir mescidde itikâf yapılabilirse de, büyük camilerde yapılması daha faziletlidir. Hanefi fıkhına göre, kadınların kendi evlerinde itikâfları her türlü fitne ve fesad düşüncesinden beri olacağı cihetle mescidlerde itikâfda bulunmalarından daha faziletlidir. Şu kadar ki, kadının itikâfı kocasının ve kölenin itikâfı da efendisinin iznine bağlıdır.
İtikafın Edebleri
İtikâf, Ramazan ayının son on gününde ve mescidlerin en faziletlisinde yapılmalıdır. İtikâf esnasında hayırdan başka bir şey söylenmemelidir. Günah gerektirmeyen şeyleri konuşmakta bir sakınca yoktur. Bir ibadet inancı ile susmak ise mekruhtur. Günah sayılan şeylerden dili tutmak ise, ibadetlerin büyüklerinden biridir. İtikâf esnasından Kur’an-ı Kerim okumaya, hadis-i şerif, Peygamberlerin yüksek siyerlerine, dinî meseleleri öğretmeye devam etmelidir. İtikâf yapan kimse, temiz elbiselerini giymeli, güzel kokular sürünmelidir. Başını da yağlayabilir. Nefsine îtikâfı vacib kılacak kimse, buna yalnız kalben niyetle yetinmemeli, dili ile de söylemelidir.
Milat