İmanın en derin hali takva

Ramazan Günlügü
Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı’nın Karar gazetesindeki yazısı… Kur’ân-ı Kerîm’de İslâmî ve ahlâkî mükemmelliği ifade eden en kuşatıcı kavramın  takva  olduğu söylenebilir. Kelime, “ko...
EMOJİLE

Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı’nın Karar gazetesindeki yazısı…

Kur’ân-ı Kerîm’de İslâmî ve ahlâkî mükemmelliği ifade eden en kuşatıcı kavramın  takva  olduğu söylenebilir. Kelime, “koruma/korunma, sakınma” anlamına gelen “vikaye”den gelir. Takva ile ilgili tanımlar, “insanın, ibadet ve güzel işler yaparak kendisine acı verecek durumlardan korunması” şeklinde özetlenebilir. Önemle vurgulanması gereken husus, takvanın tazim, hürmet, saygı gibi kelimelerle ifade ettiğimiz ahlâkî fazilet için kullanıldığıdır. Hangi konumda geçerse geçsin, Kur’an’da kullanılan takvada bu anlam mutlaka vardır. Fakat takva öncelikle Allah’a, O’nun koyduğu kurallara saygıdır; bunları ihlal etmekten sakınmaktır.

Takvanın Kur’an’daki anlamını bütün yönleriyle ortaya koymak için sayısı 150’yi aşan ilgili ayetlerin hepsinden bahsetmek gerekir. Ancak burada bu mümkün olmadığından, bu ayetler üzerine yaptığım çalışmadan çıkan sonuçların bazısını sunmakla yetineceğim. Öncelikle bu ayetlerde takvanın mutlaka şu iki anlamı içerdiğini belirtelim:

l. Takva, itikatta yanlış ve batıl inançlara kapılmaktan, amel ve ahlâkta kötü, kusurlu, zararlı ve haksız işlerden sakınmaktır.

2. Takva, görevlerin yerine getirilmesinde, kötülüklerin terk edilmesinde, bütün eylemlerde öncelikle Allah’tan ittika etmektir; yani Allah’a saygıyı, bu anlamda Allah korkusunu hayatın temeli yapmaktır.

TAKVA SAHİPLERİNİN ÖZELLİKLERİ

Takva ile ilgili ayetlerin bütününe baktığımızda takva sahibi Müslümanın en önemli niteliklerinin şunlar olduğunu görürüz:

l. Takva sahibi Müslüman bütün faaliyetlerinde Allah rızasını esas aldığı için onun fiillerinde riya ve gösteriş olmaz; o, yalnız Allah’ı memnun etmeyi düşünür.

2. Çıkarcı değildir; fiillerini ve ahlâkını menfaat beklentilerine göre değiştirmez; doğruyu doğru olduğu için yapar.

3. Takva sahibinin, Bakara suresinin 283. ayetinde işaret edilen önemli bir özelliği de ahde vefası, sözünde durması, güvenilir ve emanet ehli olmasıdır.

4. Sosyal barışçıdır; fitne ve fesadın, kavga ve çatışmaların karşısındadır. “Sizin Allah katında en değerliniz, takvada en ileri olanınızdır” ifadesinin de yer aldığı ve takva sahiplerinin başlıca özelliklerinin gösterildiği Hucurât suresinde Yüce Rabbimiz müminlerin yalnızca kardeş olduklarını belirtir; kardeşlerimizin arasını bulup barıştırmamızı; böylece takvamızı, Allah’a saygımızı göstermemizi ister; ancak bu sayede O’nun rahmetine nail olabileceğimizi bildirir.

5. Takva sahibi insan sabırlı, metanetli, cesur ve kararlıdır. Yüce Allah Âl-i İmran suresinin son ayetinde “Ey müminler, hep birlikte sabırlı ve kararlı olun; birbirinize kenetlenin ve Allah’a saygılı (ittika) olun ki kurtuluşa eresiniz” buyurur. Bu surenin l25. ayetinde takva, “Allah’a derin bağlılık, güven ve bunun insana kazandırdığı cesaret, yiğitlik ve kararlılık”tır. Takvanın bu anlamı aynı surenin l72-l73. ayetlerinde de vurgulanır. Buradaki açıklamaya göre iyi ve takva sahibi müminlere, yani Ashab-ı kirama, düşmanlarının saldırıya hazırlandığına dair bir haber ulaştığında, “bu haber onların inançlarını bir kat daha artırmış” ve onlar “Allah bize yeter; O ne güzel koruyucu!” demişlerdir.

6. Müttakî insan Allah’a ve Resulüne karşı itaatkârdır; kâfirlere, münafıklara, zalimlere, velhasıl haktan sapmış olan hiçbir kişi veya zümreye boyun eğmez.

7. Nihayet Ali İmran suresinin l33-135. âyetlerine göre takvalı Müslüman cömert, öfkesine hâkim, affedici ve iyilikseverdir. Yanlışlarını görür, bilerek kötülükte ısrar etmez, Allah’tan af diler. O bu erdemleriyle affedilmeyi ve cenneti hak eden kimsedir.


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/on5y/public_html/wp-includes/functions.php on line 5464

Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/on5y/public_html/wp-content/plugins/really-simple-ssl/class-mixed-content-fixer.php on line 107