Ismi Haris, künyesi Ebu Katade ’dir Hazrec kabilesinin Seleme koluna mensuptur. Babasi Rebi Ibni Beldehe, annesi Kebse binti Mazhar’dir. Ailesi, sahabî olan Sülafe binti Berrâdir. Bu zevcesinden Abdullah, Ma’bed, Abdurrahman ve Sâbit adinda dört oglu dünyaya geldi.
Ebû Katâde ikinci Akabe bey’atinden sonra müslüman oldu. Bedir’den sonraki bütün gazvelere katildi. Onun cesaret ve kahramanligi Zû Kared gazvesinde baskinci müsriklerin baskani Mes’âde ile karsi karsiya geldiginde bâriz olarak görüldü. Bu karsilasmayi kendisi söyle anlatiyor:
“Medine’de bir at satin almistim.Mes’ade ati görmüstü de bana: Ey Ebû Katâde! Bu ati niçin aldin diye sormustu.Ben de:“Rasûlullah (s.a.)’in yaninda bir cihad ati bulundurmayi istedim.” demistim. Mes’ade:“Sizi öldürmek, hiç de kolay olmayacak!” diye karsilik verince: “Bu at üzerinde seninle karsilasmayi Allah’dan dilerim.” diye cevap verdim. Zû Kared mevkiinde baskinci müsriklere saldirdigimiz zaman yüzüme bir ok isabet etti. Oku ve demiri yüzümden çekip çikardim tekrar saldiracagim zaman bana dogru bir atli geldi. Migferini kaldirip yüzünü açti ve “Ey Ebû Katâde! Iste kavustuk” dedi. Meger Mes’adet’ül-Fezâri imis. Beni önemsemeyerek, çarpismak mi yoksa güresmek mi?Hangisini istersin diye sordu. Ben de:Bunu sana birakiyorum dedim. Öyle ise güres! dedi. Hemen atindan indi kilicini bir agaca asti. Ben de atimdan inip kilicimi baska bir agaca astim. Sonra karsilikli siçrastik. Allah Teâlâ kolaylik verdi de bir hamlede onu yere yikip gögsüne oturdum. O sira basima bir sey dokundu. Baktim ki Mes’ade’nin agaca asili kilici. Hemen uzanip kilici aldim ve kinindan siyirdim. Seni sag birakmayiyacagim dedim. Mes’ade: “Ey Ebû Katâde ne olur beni öldürme! Bizim küçükler kime kalacak?” diye yalvarmaga basladi. Fakat canina kastedene acimak olmazdi. Dolayisiyla onu öldürdüm. Kaftanimi da çikarip üzerine örttüm. Atina bindim ilerlerken, Mes’ade’nin kardesi oglunun üzerime geldigini gördüm. Onu da mizrakla sirtindan vurup yere yiktim.
Islâm süvarileri baskinci müsrikleri bozguna ugratip geri dönerken Sevgili Peygamberimiz de Zû Kared mevkiine gelmis ve oraya karargâh kurmustu. Iki Cihan Günesi efendimiz Ebû Katâde’yi görünce: “Allah’im onun saçina, derisine bereket ver. Onu zinde yasat!” diye dua buyurdu. Ona: “Mes’ade’yi sen mi öldürdün?” diye sordu. O da: “Evet!” dedi Fahr-i Kâinat efendimiz:“Yüzüne ne oldu?” dedi. O da:“Bir ok isabet etti Ya Rasûlallah!” dedi. Sefkat pinari efendimiz:“Yanima yaklas” buyurdu ve Ebû Katade’nin yarasi üzerine püskürdü. Hiç bir agrisi sizisi kalmadi. Ayrica Mes’ade’nin atini ve kilicini ona verdi. Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimiz bir gün bir gece Zû Kared’de kaldi. Sabaha çikinca“Bu gün süvarilerimizin hayirlisi Ebû Katade, yayalarimizin hayirlisi da Ebû Seleme oldu.” buyurdu.
O, birçok seriyyelere istirak etti. Hicretin 8. senesinde bir kesif kuvvetinin basinda Hadre tarafina gönderildi. Burada Gatafan kabilesi oturuyordu. Ikide bir müslümanlarin arazisine saldirip yagma ederek rahatsiz ediyorlardi. Ebû Katade (r.a.) bu kabileyi muhasara etti. Onlari fenâ halde sikistirdi ve kaçirdi.Mallarini ganimet olarak aldi ve Medine’ye döndü. O, ayni senenin Ramazan ayinda Batni Eham, Zi Hasab, Zi Merve taraflarina da gönderildi. O havalideki eskiyayi temizleyerek huzur ve sükunû temin etti. Oradan da Mekke Fethine katildi. Daha sonra Huneyn Gazvesine istirak etti. Burada bir ara bas gösteren bozgun esnasinda çok büyük kahramanliklar gösterdi. Herkesin takdirini kazandi. Tebük seferinde ve Veda haccinda da bulundu.
Ebû Katade (r.a.) Rasûl-i Ekrem (s.a.)’in sohbetlerinden aldigi feyz ile hayatini Allah yoluna adamisti. Ondan 170 kadar Hadis-i serif rivayet etmisti. Hadislerin nakil ve rivayeti konusunda çok titiz davranirdi. Bir gün oglu Ma’bed aralarinda Rasûlullah (s.a.) söyle buyurdu, böyle buyurdu diye konusurlarken, babasi bunlari duydu. Yanlarina gelerek; “Siz ne konustugunuzu biliyor musunuz? Ben Rasûlullah (s.a.)’in: “Benim söylemedigimi bana atfedenler Cehennemde kendilerine yer hazirlasinlar.” buyurdugunu isittim dedi.
O, Islâm kardesligini yasama konusunda da çok titizdi. Kardesligi bütün canliligiyla yasardi. O yüksek bir ahlâkî nezâkete sahipti. Kardeslerinin yoluna bütün malini sarfedebilirdi. Malinin kiymeti yoktu. Birgün bir cenaze getirildi. Rasûl-i Ekrem (s.a.) ölenin borcu olup olmadigini sordu. Iki dinar borcu oldugu söylenince karsiliginda bir sey birakip birakmadigini sordu. Birakmadigi bildirilince: O halde götürünüz namazini siz kiliniz buyurdu. Bunun üzerine Ebu Katâde (r.a.)derhal öne çikti ve: “Ya Rasûlallah Onun borcunu ödemeyi ben üzerime aliyorum.” dedi. Ancak bundan sonra Rasûl-i Ekrem (s.a.)efendimiz kalkip namazini kildirdi.
O, bir muharebede ashab-i kiram su tedariki ile mesgul iken, kendisi Rasûl-i Ekrem (s.a.) efendimizin yanindan hiç ayrilmadi. Efendimiz hayvanlarin üzerinde bir rahilenin içindeydi. Bir ara oturduklari yerde daldiklarindan vücutlari öne dogru biraz egilmisti. Ebu Katâde yanlarina giderek vücutlarini dogrulttu. Biraz sonra mübarek bedenleri tekrar egilmis ve düsecek bir vaziyet almislardi. Ebû Katâde tekrar kosarak Rasûl-i Ekrem (s.a.) efendimizi kaldirdi. “Kimsiniz” diye sordu. Ebû Katâde’yim dedim.Bunun üzerine: “Yâ Ebâ Katâde! Sen Allah’in Resûlünü muhafaza ile mesgul oldun. Allah Teâlâ da seni muhafaza eylesin.”diye duâ buyurdu.
Ebû Katâde (r.a.)bu dualar hürmetine yetmis yaslarinda iken bile onbes yasinda imis gibi zinde ve diri idi. O dört halife devrini de yasadi. Hz. Ali (r.a.) zamaninda Nehrevan seferinde kumandanlik yapti. 674 m. senesinde Küfe’de vefat etti.