Kur’an-ı Kerim ayetlerinde Ye’cüc Me’cüc

Kıssalar
Sonra yine bir yol tuttu .   " " Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde , hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu .   "     ...
EMOJİLE

Sonra yine bir yol tuttu .   " " Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde , hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu .   "      18 / 92 – 93
 
 
Kehf suresinde Zülkarneyn’in yaptığı son sefer anlatılmaya başlanırken vardığı coğrafya şöyle tarif edilmektedir. " Nihayet iki dağ arasına ulaştığında "

Kur’an’ın bize bildirdiği bu tespit önemlidir. Neden? Eğer daha sonra anlatılacak olan olaylar sembolik veya efsanelerden kurgulanan bir olay olmuş olsaydı, böyle bir coğrafik tarif yapılmasına gerek olmazdı. Hele ki Araplar gibi çöl coğrafyasına tabi insanlara dağlık bir coğrafyayla ilgili örnek verilmesine gerek kalmazdı.

Kur’an’ın verdiği bu coğrafya tarifinden hareketle , müfessirler bu tarife uyan topografya’yı ; Arabistan yarımadasının kuzeyinde yer alan engebeli , dağlık fiziki yapıya sahip Kafkasya , Ural ve Hazar bölgesi ve etrafında , bugünkü ön Asya , Avrasya , Kafkasya olarak adlandırılan bölgede aramışlardır.

Müfessirlerin bu çıkarımlarının çok isabetli olduğu kanaatini taşımaktayız . Kur’an’ın muhataplarına verdiği örneklerde muhatap toplumun arka planını göz önüne aldığını ; yani onlara , balinalardan , foklardan , Amerika’ dan , Avustralya’dan , Kutuplardan  ; onların haberdar olmadığı şeylerden !   örnekler vermemiş olduğunu göz önüne aldığımızda ; müfessirlerin tahminlerinin oldukça yerinde olduğunu görmekteyiz. 

Coğrafya tarifinden sonra , o coğrafyanın halk popülasyonu hakkında bilgi vermektedir .  "…onların önünde , hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu . "18 / 93

Müfessirler  " hemen hiçbir sözü anlamayan " ifadesini ; Zülkarneyn’in konuşarak anlaşma sağlamakta zorlandığı ;  onların Zülkarneyn’i , Zülkarneyn’in de onları anlayamadığı şeklinde anlamışlardır .

İşte bu noktada Kur’an’ın kıssaya başlarken verdiği coğrafya tarifindeki ayrıntılar gündeme gelmeye başlamıştır .
Müfessirlerin üzerinde durduğu Arabistan’ın , kuzeyinde yer alan engebeli , dağlık bir topografyaya sahip Kafkasya , Ural ve Hazar bölgesi , özellikle Kafkasya , Asya kıtasından , Anadolu ve Avrupa’ya

Arabistan ve Afrika’ya doğru , ilk geçiş yolların yer aldığı önemli bir kavşak bölgesidir .Bu yüzden günümüzde bile bu bölge popülasyonu " Halk’lar mozaiği "  olarak nitelendirilmiştir. Dağlık bir bölge olması, nüfus yapılarının artmaması, kıtalar arası geçişlerde topluluklara yerleşim için geçici de olsa misafirlik yapması, bölge halkının bölgenin yapısının verdiği bir tabiat gereği sert mizaçlı olması, medeni ve ticari ilişkilerde yalnızlaşarak, bu bölgenin demografik yapısının karışık bir popülasyonda oluşmasına sebep olmuştur. 

Tabiidir ki bu karışık ortam, Medenî toplumlara yabancılaşmış bu bölge insanının dillerinin de karmaşık olması sonucunu doğurarak Zülkarneyn’in karşılaştığı kavimde de dil sorununu oluşturmuştur. " Dediler ki : " Ey Zülkarneyn ! Ye’cûc ve Me’cûc burada fesat çıkarıyor. Sana bir ücret verirsek, aramıza bir set yapar mısın? "    18 / 94

Zülkarneyn’in karşılaştığı kavmin Zülkarneyn’den bir istekleri vardır. Ye’cûc ve Me’cûc denen saldırganlara karşılık, kendilerine onlardan korunmak için bir yapı istemektedirler. Bu noktada şu sorulabilir. Zülkarneyn’i nasıl biri gördüler ki, ondan bu şekilde bir yardım istemektedirler? İlginç olan; Zülkarneyn’den, Ye’cûc ve Me’cûc’ün saldırganlığını savaşla önlemesini istemek yerine, aralarına bir set yapılması isteğidir.
En son olarak ulaştığı bu bölgede, saldırganlığı önlemek için savaşmak yerine; tekniği kullanarak yaptığı set ile caydırıcılık unsurunu içeren savunma hattını güçlendirerek, sulh’u sağlamak cihetine gittiğini görüyoruz.

Aynı zamanda Zülkarneyn’in, kendinden yardım isteyen bu topluluğa maddi karşılık beklemeden yaptığı set inşası faaliyeti ile; Krallığının – Yöneticiliğin – muharebe ve ganimet , vergi gibi ekonomik tarafına , maddiyata önem vermeyen tavırlarını müşâhede etmekteyiz.

Müfessirler Kur’an’daki " burada fesat çıkarıyor " , " ..aranıza aşılmaz bir set " , " Artık onlar onu ne aşabildiler ne de bir delik açabildiler " ifadelerinden hareketle ; Zülkarneyn’in karşılaştığı toplumun şikayet ettiği  Ye’cûc ve Me’cûc’ün ; saldırgan , yeryüzünde karışıklık çıkaran , saldırganlığı basit savunma mekanizmaları ile önlenemeyen bir kavim olduğuna hükmetmişlerdir .

Tarif edilen  bu saldırgan kavmin tarifini baz alan Müfessirler tarif edilen bu kavmi; Arabistan yarım adasının kuzeyinde yer alan, engebeli, dağlık bir topografyaya sahip Kafkasya, Ural ve Hazar bölgesi ve etrafında, tarih kaynaklarınca M.Ö 700-350 yılları arasında yaşadığı tarihi olarak sabit olan, İskit – Saka kavmine izafe ederek müşahhas hale getirmeye çalışmışlardır.
Bir kısım müfessir; Kur’an’ı Kerim’de Kehf suresi içersinde anlatılan Zülkarneyn kıssasında geçen Ye’cûc ve Me’cûc’ün; Eski ahit’in Hezekiel ve Yeni ahit’in vahiy bölümünde geçen Gog ve Magog olduğu kanaatindedirler.

Bu konudaki Tevrat ve İncil’de geçen ifadelere göz atalım:" Ve Gog İsrail diyarına karşı geldiği zaman, Rab Yehovanın sözü, o günde vaki olacak ki, ateş püsküreceğim. "Hezekiel 37. Bab 18  " Ve Magog üzerine ve adalarda emniyette oturanlar üzerine ateş göndereceğim… " Hezekiel 39. Bab  6  " Ve de: Rab Yahova şöyle diyor; Roşun ,Meşekin ve Tubal’ın beyi Gog , işte ben sana karşıyım ; "Hezekiel 38 .Bab , " İşte ey İsrail evi uzaktan üzerinize bir millet getireceğim , Rab diyor ; o zorlu bir millet , eski bir millettir ki , sen onun dilini bilmez , ve ne dediklerini anlamazsın . " "..güvenmekte olduğun duvarlı şehirlerini kılıçla vurup yıkacaklar."Yeremya 5. Bab, 15-17

" Bin yıl dolunca, şeytan zindanından çözülecektir ve yerin dört köşesinde olan milletleri, Gog ve Magog’u, saptırmak ve onları çenk için bir araya toplamak üzere çıkacaktır. Onların sayısı denizin kumu gibidir."İncil /Vahiy 20. Bab 7-8

Tevrat ve  İncil bab’larında geçen  bu anlatımlar; Gog ve Magog denilen kavim veya kavimlerin inkarcı, saldırgan, savaşçı yapısına temas etmektedir ki; bu anlatımlar Kur’an’ı Kerim’de yer alan Ye’cûc ve Me’cûc’ün niteliklerine uymaktadır.

Müfessirler, Ye’cûc ve Me’cûc’ün tek mi iki ayrı kavim mi olduğu üzerinde durulmuşsa da bu ikisinin aynı kavim olduğu düşüncesine varmışlardır.

Ayrı kavim olarak kabul edilse bile konunun anlaşılması üzerinde herhangi bir etkisi olmayacaktır. Tevrat’taki Gog ve Magog’un iki ayrı kavim olarak alınmış olması, belki Ye’cûc ve Me’cûc’ün iki ayrı kavme delalet edebileceğini kabul ettirse bile; bu noktada önemli olan Allah’ın kıssa içersinde verdiği tarifte yatan özellik ; " burada fesat çıkarıyor " anlamının her iki veya tek kavimde tecelli ediyor olmasıdır

" Bana demir kütleleri getirin " dedi. Getirdikleri kütleler dağlarla aynı seviyeye gelince " Körükleyin " dedi. Sonunda demir yığını tavlanınca : " Erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim " dedi. " " Artık onu ne aşabildiler, ne de delik açabildiler. "    18/96-97
Zülkarneyn’nin demir kütleleri ile set yapma olayı anlatımının benzeri bir vakıanın, Eski ahit’in Hezekiel kitabında da geçtiğini görmekteyiz." Ve kendine demir bir saç al , ve demir bir duvar olsun diye kendinle şehir arasına onu koy ; ve yüzünü ona çevir , ve onun çevresi sarılacak …"Hezekiel   4.Bab 3

Burada üzerinde durmak istediğimiz bir husus vardır. Zülkarneyn, Ye’cûc ve Me’cûc’e karşı korunma gayesiyle bir set yapmaktadır.
Müfessirlerin ekserisi bu set’in muhtemelen kadîm toplumlarda, düşman saldırı ve istilâlarından korunmak gayesi ile yapılan kale tipi surlu yapılardan olduğu kanaatindedirler. Bu görüşlerin çok isabetli olduğu kanaatindeyiz.

Eğer Zülkarneyn savaşçı ve maddiyatçı bir yönetici olsaydı her iki tarafı da savaş veya ezici gücü ile hakimiyeti altına sokar ve onlardan ganimet veya vergisini alır isteklerini zorla dikte ettirirdi .

Başka bir açıdan yorumladığımızda ; tarihçilerin verilerine bakarak , arabalar içinde , binekleri üzerinde hayat süren , göçebe ve hareketli İskit-Saka savaşçılarını , Kendi düzenli ordularıyla yenemeyecek olan veya Ye’cûc ve Me’cûc orduları ile savaşmak için karşılaşma imkanı bulamayan Zülkarneyn’in ; bu saldırganlara  karşı , kendisinin o bölgeden ayrılmasından sonra  , yardım isteyen kavmin yerleşme alanını surlarla çevirerek ya da her iki halk arasındaki teması sağlayan bir geçide Kur’an’da bildirilen set’i inşa ederek savunmalarını muhkem hale getirmiş böylece Ye’cûc ve Me’cûc’ün tacizleriniengellemiş olabilir. Nitekim " Artık onu ne aşabildiler, ne de delik açabildiler.  " 18/97 ayeti ile Zülkarneyn sonrası Ye’cûc ve Me’cûc saldırılarının yapılan set vasıtası ile artık engellenmiş olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür.

Kafkasya topografyası hakkında bilgi veren coğrafyacılar, Kafkasya’nın iki önemli geçidi olduğunu bildirmektedirler. Derbent ve Daryal geçitleri.  Bunun yanı sıra daha az önemli olarak; Avar, Mamison, Sol, Karayan geçitleri bulunmaktadır. Nitekim son yüzyıldaki Müfessirlerden bazıları, bu geçitlerin bulunduğu yerlerdeki kalıntılar üzerinde durarak, Zülkarneyn set’inin, Daryal veya Derbent geçitlerinde inşa edildiği kanaatine varmışlardır.    
Bizim kanaatimiz ise, İslam İlahiyatı içersinde kurulacak Kıssa Arkeolojisi veya Kıssa Tarihi, İlim veya disiplinlerinin araştırmaları ile Zülkarneyn kıssasında geçen anlatımların, maddi verilerine ve kıssanın yeni açılımlarına vesile olabileceğidir.
Müfessirlerin bütün ilim dallarında ihtisas sahibi olamayacağı göz önünde bulundurulduğunda, derlemeci anlayışla varılan sonuçların kapsayıcı olmayacağı kanaatindeyiz.

Nitekim şimdiye kadar gerek Zülkarneyn gerekse diğer kıssaların anlaşılması üzerinde yapılan tefsirlerde bu derlemeci, eklektik anlayış yüzünden  kısır döngüler oluşmuştur.  Eğer disipliner anlayışla Zülkarneyn ve benzer kıssalara yaklaşmadığımızda; çabuk sonuça ulaşılacak sembolizm gibi felsefik açmazlarla işi daha da belirsiz bir mecraya götürmek zorunda kalacağımız açıktır.    " İşte bu, Rabbimin rahmetidir. Rabbimin vâdi geldiğinde onu yerle bir eder. Çünkü Rabbimin vâdi haktır. "    18 / 97-98

Ne zaman ki ; Zülkarneyn’in yaptığı set ile koruma altına alınan toplum , Allah’ı tanımaz , zulümlere başlar , Allah’ın istemediği tutumlara döner , o vakit Allah’ın "vâdi" gerçekleşir .
İşte o vakit Allah’ın Zülkarneyn’in eli ile yaptığı set vasıtası ile rahmetinin eseri olarak, saldırganlara karşı yaptığı koruma kalkar, Allah’ın azabı azgın topluma ulaşır.

İster Ye’cûc ve Me’cûc isterse benzer başka bir saldırgan toplum, onlara musallat edilerek, aşılamayan delinemeyen set delinir. Böylece Allah’ın, Zulüm yapan, fesat çıkaranlar hakkındaki vâdi gerçekleşerek inkarcı o topluma azap ulaşır ve o toplum helâk olur.

Allah’ın aşılamaz delinemez olarak nitelediği aslında yapılan maddi malzeme set değil; seti yapan ve uyulması istenilen mantalite yani, Tevhid, buna dayanan salih amel, adalet, yani Allah’a Allah’ın istediği gibi bir kulluktur. Bunları yerine getiren topluma, Allah’ın sözü gereği zalimler ulaşamaz, engelleri aşamazlar mesajıdır.
Nitekim Müfessirlerin bir kısmı, Allah’ın vâdini, bu meyanda yorumlayarak; tarihteki Moğol istilâlarının Allah’ı ve emirlerini dikkate almayan toplumlara Allah’ın azabının ulaştığını, uğradıkları zulümlerin buna delâlet ettiğini beyan etmişlerdir.
Burada kastedilen bir diğer mesaj ise şudur: yeryüzünde hiç bir fâninin yapıtı ilânihâye duramaz. Her eserin mutlak bir sonu vardır. Bu yıkılmaz sanılan eserler, sizi Allah’ın büyüklüğünden uzaklaştırıp, bu yapıtların yapımına vesile olanlara, Allah’ın vasıflarını yükletmesin. Yani, Allah’a, onun kullarını ortak koşarak, şirke yanaşmayın mesajını işlemektedir.

Nitekim günümüzde dünya üzerinde, Çin sed’dinden başka ayakta kalmış bir set bulunamamıştır. Bu demektir ki ; " İşte bu, Rabbimin rahmetidir. Rabbimin vâdi geldiğinde onu yerle bir eder. Çünkü Rabbimin vâdi haktır. "    18 / 97-98 ayetinde Zülkarneyn’in taptığı set kutsanmamış; bilakis Allah’a kulluk edenlerin ayakta durabileceği mesajı verilmiştir.

Yok bu set manevidir görünmez zamanı gelince ortaya çıkar anlayışına sahip iseniz; işte size tasavvufi bir tefsir anlayışı, istediğiniz kadar maddi yorum! Yaparak Ye’cûc ve Me’cûc’ün de ölmediğini veya Evren’in bir kenarında Kıyameti beklediğini vesaire vesaire İslam dışı şeyler icat edebilirsiniz.