Hz. Yusuf’un kardeşlerine planı

Kıssalar
Yusuf peygamber, kardeşleri ile karşılaşıp içine küçük kardeşinin ateşi düşünce, hem bu ateşi söndürmek hem de kendisine kötülük yapan diğer kardeşlerine ders vermek amacıyla, hububat vermemek ve sayg...
EMOJİLE

Yusuf peygamber, kardeşleri ile karşılaşıp içine küçük kardeşinin ateşi düşünce, hem bu ateşi söndürmek hem de kendisine kötülük yapan diğer kardeşlerine ders vermek amacıyla, hububat vermemek ve saygınlıklarını azaltmak gibi bahaneler ileri sürerek, kardeşlerini küçük kardeşini Mısır’a getirmeye ikna eder. Ayrıca onlara verdiği hububata karşılık aldığı ücreti sattığı malları arasına koyarak geri iade eder. Artık her türlü girişimi yapmıştır. Bundan sonrası Allah’a kalmıştır.

"Yüklerini açtıklarında sermayelerinin geri verilmiş olduğunu gördüler. "Ey babamız! Daha ne istiyoruz? İşte gördüğümüz sermaye de geri verilmiş. Ailemize erzak getiririz, kardeşimizi de koruruz. Bir deve yükü de fazla alırız. Zaten bu bize yetmez" dediler. Babaları: "Çaresiz kalmanız müstesna, onu bana kesinlikle geri getireceğinize dair Allah adına sağlam bir söz vermedikçe onu sizinle göndermem" dedi. Söz verdiklerinde: ‘Bu konuştuklarımıza Allah vekildir’ dedi." (12/65-66)

Yakup peygamber Allah’tan bir bilgisi olduğundan dolayı ve eldeki verilerden de hareket ederek olayı çözmeye çalışıyordu. Ancak nihai sonuca ulaşması mümkün değildi.

a- Ayetlerde bahsedilmese de Mısır’da bir rasulün yaşadığını oğullarından öğrenmiştir. Bu, "Böylece rabbin seni seçecek" diye belirttiği oğlu Yusuf’a işaret etmekteydi.

b- Durup dururken küçük oğlunun istenmesinin, Yusuf’un (a) küçük kardeşini görmek istediğine delalet ettiğini düşünüyordu Yakub (a).

c- Hububata verilen ücretin de iade edilmesi, ortada kuşkulu bir durum olduğunu çağrıştırıyordu.
       Bütün bunlara rağmen olayların tümünü kavraması mümkün olmadığı için Allah’a tevekkül ederek küçük oğlunu kardeşleriyle yollamaya karar verir.

"Yusuf’un huzuruna girdiklerinde, Yusuf, kardeşini bağrına basarak: "Ben senin öz kardeşinim, onların yaptıklarına üzülme" dedi." (12/69)

Tekrar gelen kardeşlerinin erzakını veren Yusuf peygamber kardeşini geri göndermemek için Allah’ın kendisine öğrettiği bir planı uygulayarak, kardeşlerinin yüklerinin içine Melike ait bir tası saklar. Arama esnasında küçük kardeşinin yükünden tas çıkınca, kardeşlerinin kabul ettikleri hukuka göre küçük kardeşini yanına alıkoyar.

"Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra onu (tası) kardeşinin yükünden çıkardı. İşte Yusuf’a böyle bir plan ilham ettik. Yoksa Allah’ın dilemesi müstesna, Melikin kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı." (12/76)

Kıssasının bu bölümü üzerinde ayrıntılarıyla durmamız icabetmektedir.

a- Müfessirlerce, ayette geçen "Kralın dini" ibaresinden neyin kasdedildiği üzerinde oldukça durulmuştur. Ancak yorumlarda tevhidi çizgiden sapmaların hayli yoğun olduğu gözlemlenmektedir. Her şeyden önce Vahyin temsilcisi bir rasul, şirk inancına sahip birisinin dinine uyarak, o dinin uygulamaları ile amel edemez. Bu, tevhidi dinin ilkelerine aykırı bir tutumdur.

b- Ayette geçen ‘din’ kelimesi yasa, nizam, kanun manasında olunca, bu sefer de akla peygamberin niçin kendi değil de Melikin yasasınca hareket etmesi gerektiği sorusu gelmektedir.

Kanımızca buradaki incelik şudur, iktidarı Yusuf peygambere terketmesi ile beraber, Mısır’da yönetimde tek hakim olan Yusuf (a), Allah’ın vahyince hareket etmekteydi. Kardeşleri ile gelişen hırsızlık olayı karşısında, belki vahyin değiştirmediği ve böylece aynı kalan, belki de bu olaylardan sonraki dönemde değiştirilmiş olan, Melik zamanından kalma, hırsıza malum ceza uygulaması; onun küçük kardeşini alıkoymasına kafi gelmediği için, Allah’ın kendisine öğrettiği bir şekilde Yakub peygamberi şeriatine göre ceza uygular. Ki bu uygulamanın Allah tarafından öğretildiği ayette belirtilmektedir. Dolayısı ile eğer kardeşinin yanında kalması için uygulaması gereken plan olmasa idi mevcut Mısır hukukuna "Melikin dinine" göre hükmedecekti. O halde Mısır’da uygulanan hırsızlığın cezası Yusuf’un getirdiği tevhidi dine aykırı değildir. Esas aykırı olan, hırsızlık gibi kul hakkının yenmesine sebep olan bir suça hiçbir ceza verilmemesidir.

c- Hem Yusuf peygamberin dininin, hırsıza cezası ve hem de Melik’in hırsıza ceza kanunu birarada değildir. Ancak hırsıza bir ceza vardır ve bu, ya vahiyle daha sonraları değiştirilmiş veya değiştirilmeyerek aynen bırakılmış olabilir. Dolayısı ile tek ilaha inana ve Vahyin temsilcisi olan Yusuf

(a) kardeşleri ile olan bu hadise olmadan önce Melik döneminden kalan hırsızlığın cezası ile, uygulama yapmaktaydı ve bu vahye ters bir durum değildi.

Bu hususta Hz. Muhammed’in uygulamaları bizce örnektir. Vahyin, hakkında ayet indirmediği hususlarda, ehli kitabın hukukuna göre hareket ettiğinin örnekleri İslam tarihi kaynaklarında mevcuttur. Hakkında vahiy nazil olduktan sonra hareket noktasının ayet hükümleri olmaya başladığı aşikardır.

d- Ayetlerde niçin "Melikin kabı" ve "Melikin dini" ibarelerine yer verilmiştir? Oysa bu ibarelere gelinceye kadar tüm ülkenin yönetimi Yusuf peygambere verilmiş ve egemenlikte ortağı olmadığı belirtilmişti.

"Böylece Yusuf’u oraya egemen kıldık, orada dilediği gibi davrandı." (12/56)
Kanaatimizce ilahi vahyin temsilcisi, hem numune şahsiyeti ve hem de rasullüğünden dolayı Melik tarafından iktidara tercih edilmişti. Yusuf peygamber şirk dininin esaslarını değiştirip tevhidi ilkeleri yayarken, vahyin sosyolojik tedricilik-ten dolayı tüm hukuksal emirler tamamlanmamıştı. Bu yüzden, daha sonraları peygamberimiz Hz. Muhammed’in uygulamalarında gördüğümüz gibi geçmiş hukukun vahye ters olmayan hukuksal uygulamalarıyla vakıalara hükmediyordu. Daha sonraları vahiy bu durumu tasdik ediyor veya yeni bir hüküm getirirse artık uygulama vahyin bu emirlerine göre oluyordu. Belki de "Melikin dininin" ceza uygulaması daha sonraları Allah tarafından değiştirilecek ve Yakub’un oğullarının belirttikleri "ceza" gibi olacaktır.

"Onun cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa sahibinin alıkonmasıdır." (12/75)
Böylece hem Yakub (a) ve hem de Yusuf (a) şeriatlerinin hırsıza ceza uygulaması tek bir ceza olarak gerçekleşmiş olacaktır. Bu hususta kıssa sonunda Yakub peygamberin, Mısır’a gelmesi ve Yakub ile Yusuf peygamberlerin bir araya getirilmesine dikkat çekmekte fayda vardır.

"Melikin kabı" ibaresinde "Melik" ifadesinden Melikin mi yoksa Yusuf’un mu kasdedildiğinde ihtilaf vardır. Mesela, Merhum Elmalılı Hamdi Yazır "Melikin kabı" ifadesindeki "melik" kelimesinden, Yusuf’un kasdedilmek istendiğini belirtmektedir. "Melik’in" ifadesinin "kaçamaklı tevriye " amacıyla söylendiğini belirtir.