Hz. İshak ve Ya’kub, Hz. İbrahim’in 1. eşinden, Hz. İsmail ise 2.eşinden doğmuştur….” “1.Hz. İbrahim’in 3 oğlu vardır. 2.Hz. İbrahim’in ilk oğlu Hz. İshak’tır. İkincisi Hz. İsmail, üçüncüsü Hz. Ya’kub’dur. 3.Hz. İshak ve Hz. Ya’kub bir eşinden, Hz. İsmail ise diğer eşinden doğmuş olmalıdır.” “Hz. İbrahim’in ikinci oğlunun, Hz. Ya’kup-Esbat olduğu anlaşılmaktadır.” “Kurandan açık olarak anlaşılan ilk oğulun Hz. İshak olduğudur… Kuranı bin kez okusam şunu anlarım ki Hz. Ya’kub ve Hz. İshak kardeşti. Apaçık olan bu anlam nasıl değişebiliyor. Hangi ayette Hz. Ya’kubun Hz. İshakın oğlu olduğu geçiyor. Kuranda tartışma götürmez bir biçimde herkesin bu şekilde anlayacağı bu ayetler nasıl tevil ediliyor.”
Formdaki bu fikirleri okuyunca hayret ettik. Herhalde bir yanlış anlama var diyerek, bu konu hakkında formda, karşıt bir açıklamada bulunduk. Şöyle; “Hz. Ya’kup İbrahim peygamberin oğlu değil İshak’tan torunudur. Hud suresi 71. ayette Hz. İshak sonrası müjdelenen Ya’kup ise peygamber olarak, Hz. İbrahim soyundan Muhsinlerin, Allah’ın rahmeti ve bereketi ile ve müteselsilin torunlarından diğer resullerle Hz. İbrahim’in övülmesine işaret etmektedir.” Dedik.
Bir müddet sonra internet üzerinde başka bir konu ile ilgili yaptığımız araştırma sırasında -ismi bizde mahfuz- kişisel bir web sitesinde; Hz. Ya’kub’un, Hz. İbrahim’in oğlu olduğuna ve Ya’kub ve İshak peygamberler hakkında daha birkaç ilginç nota rastladık. Bunlar hakkında daha sonraki yazılarımızda ayrıca fikirlerimizi beyan edeceğiz.
Yukarıda serdettiğimiz forma katılan ziyaretçiye ait aykırı fikirler; Kur’an-ı Kerim’de, Hz. İbrahim, İshak(a.s) ve Ya’kub (a.s) peygamberlerin birlikte anıldığı, aşağıda verdiğimiz ayetler baz alınarak, Hz. Yakub’un, Hz. İbrahim’in oğlu olduğu iddiasının ortaya atıldığı anlaşılmaktadır. “Biz O’na İshak ve Yakub’u da armağan ettik..” “O esnada (İbrahim’in) hanımı ayakta idi ve (bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak’ı, İshak’ın ardından da Ya’kub’u müjdeledik.” “Ona İshak’ı hediye ettik, üstelik Yakup’u da fazladan verdik. Hepsini de salihler yaptık.” “İhtiyarlık çağımda bana İsmail ve İshak’ı lütfeden Allah’a hamd olsun.”
Çelişkili ve konunun derinliğini algılamamanın verdiği bir netice olduğuna inandığımız bu iddiaların yanlışlığı üzerinde bir araştırma yaparak sonuçlarını açıklamak zarureti hissettik. Yazımızı bu amaçla dercetmekteyiz.
Bunun yanı sıra Ya’kub peygamber kıssası ile ilgili Haksöz dergisinde yayınlanmak üzere geniş bir inceleme yazısı hazırladık. Şu anki yazımız ve ileride Haksöz dergisinde yayınlanacak Yakub peygamber ile ilgili yazımız, birlikte okunup değerlendirildiğinde konu hakkında daha verimli olacaktır kanaatindeyiz.
Yakub peygamber ve şeceresi:
Kur’an-ı Kerim’de kıssaları anlatılan peygamberlerden, Yahudilerle alakalı olan resuller silsilesi içerisinde sıralanan Ya’kub peygamber; Ulul’l-Azm peygamberler olarak vasıflandırılan, Hz. İbrahim ile Hz. Musa ve onların hitap ettikleri toplumlar arasında biyografik, tarihi ve coğrafik geçişi sağlayan resullerden birisidir.
Hz. Ya’kub’un bu önemli konumu anlaşılmadan, İsrailoğulları ile ilgili konular tam manasıyla anlaşılamayacaktır. Bu yüzden öncelikle Hz. Yakub’un soyunu takdim etmek gerekmektedir.
Mezopotamya’daki tevhid mücadelesi sonrası Allah’ın emri ile ülkesinden ayrılmak zorunda kalarak “Kenan” diyarına hicret eden İbranî/Aramî etnik kökenli peygamber Hz. İbrahim’in, uzun süre çocuğu olmamıştır. Bu yüzden Allah’a sürekli yalvaran İbrahim’in(a.s), Kur’an’da geçen bir duası şöyledir: “Rabbi heb lî mines sâlihîn” “’Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver’ diye yalvardı.” Bu ısrarlı duaları neticesi Hz. İbrahim’in iki oğlu olmuştur. “İhtiyar halimde bana İsmail’i ve İshak’ı lütfeden Allah’a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.” İlk doğan oğlu cariyesi Hacer’den olma İsmail’dir(a.s).
Kur’ân-ı Kerim’de; üç tanesi Bakara süresinde olmak üzere toplam beş ayette, İbrahim, İsmail ve İshak birlikte anılır. Bu beş ayette de Hz. İsmail, Hz. İshak’tan önce sıralanmaktadır. Yani Kur’an açıkça belirtmemiş olsa da İsmail’in, Hz. İbrahim’in ilk çocuğu olduğunu ihsas etmektedir.
Nitekim Tevrat metinlerine göre de böyledir. “Ve Saray(Sara) Abrama dedi: İşte Rab beni doğurmaktan alıkoydu; rica ederim, cariyemin yanına gir, belki ondan çocuklarım olur. Ve Hacar’ın yanına girdi ve o gebe kaldı ve gebe kaldığını görünce, kendi hanımı(Sara) gözünde küçüldü….İşte hamilesin, bir oğlun olacak, Adını İsmail koyacaksın… Hacer İsmail’i doğurduğunda, Avram seksen altı yaşındaydı.”
Hz. İsmail’in doğumundan sonra karısı Sara’dan, İshak doğar. Kur’an, İshak’ın doğum sırası hakkında bilgi vermez, Tevrat’ta ise İshak’ın müjdeli doğum haberi ve mucizevî doğumu gibi konular detaylı olarak anlatılmaktadır. “Konuklar, “Karın Sara nerede?” diye sordular. İbrahim, “Çadırda” diye yanıtladı. RAB, “Gelecek yıl bu zaman kesinlikle yanına döneceğim” dedi, “O zaman karın Sara’nın bir oğlu olacak.” Sara RAB’bin arkasında, çadırın girişinde durmuş, dinliyordu.”
Tevrat ve İncil’deki kronolojiye göre İshak’tan Esav ve Yakub adlarında ikiz erkek çocuklar doğar. Yakub aynı zamanda peygamber olur ve ondan on iki İsrail sıbtı/oymak/kabile’nin babası olacak çocuklar doğar.
Tevrat’taki, İshak nesli varyantı şöyledir: “İshak…Rebeka’yla evlendiğinde kırk yaşındaydı. İshak karısı için RAB’be yakardı, çünkü karısı kısırdı. RAB İshak’ın yakarışını yanıtladı, Rebeka hamile kaldı……..Doğum vakti gelince, Rebeka’nın ikiz oğulları oldu. İlk doğan oğlu kıpkırmızı ve tüylüydü…Adını Esav koydular. Sonra kardeşi doğdu. Eliyle Esav’ın topuğunu tutuyordu. Bu yüzden İshak ona Yakup adını verdi. Rebeka doğum yaptığında İshak altmış yaşındaydı.” İncil’de ise İbrahim soyunun sıralaması, Tevrat ile aynıdır. “İbrahim, İshak’ın babası oldu …Ve İshak Yakup’un, Yakup da on iki büyük atamızın babası oldu.”
Hz. Ya’kub’un başından geçen bir olay sonucu ona lakab olarak İsrail adı verilir. Hz.Yakub’un peygamber tayin edildiği bir dönemde bir gün; güreş yaptığı biri ile yenişemeyip, güreş yaptığı kişinin uyluk kemiğini incitmesi üzerine bu olaya istinaden aldığı İsrail lakabı ile İbranî tarihi, İsrailoğulları tarihine dönüşür. Tevrat’a göre Hz. Yakub ile güreşen kişi Yehova’(Tanrı)dır!…
Dolayısıyla Yakup, bu olay sebebiyle “tanrı ile güreşen” veya “Tanrı ile uğraşan” manasına gelen “İsrail” lakabını alır. Tanrıyla güreşmesine dair anlatılan bu muharref kıssadan itibaren Yakub’un adı onur ünvanı olarak “İsrail” (Yisrael) adıyla; O’nun çocukları da “İsrailoğulları” (Bney Yisrael) unvanıyla tarihe geçmiştir.
İslam tarihçileri ve müfessirler; Arapça olmayan İsrail kelimesine, Tevrat’ta yüklenen manadan başka bir anlamlar yüklemişlerdir. “Yahudi kaynaklarında bu kelimenin anlamı konusunda verilen bilgiler İslâm’ın ulûhîyyet ve peygamberlik inancıyla bağdaşmadığı için Müslüman bilginler bu hususta farklı açıklamalar getirmişlerdir.” “İsrâîl kelimesinin anlamı Allah’ın kulu (Abdullah)tır.” “İbn Abbas der ki: İbranicede “isra” kul demektir, “il” de Allah demektir. “İsra” kelimesinin Allah’ın seçtiği, “il” kelimesinin ise Allah demek olduğu söylendiği gibi “isra” kelimesinin sağlam yapmak ve bağlamaktan geldiği de söylenmiştir. Buna göre İsrail, Allah tarafından sağlam bir şekilde güçlü olarak yaratılmış gibi bir anlam ifade eder. Bunu el-Mehdevî zikretmektedir. Es-Süheylî der ki: Hz.Ya’kub’a İsrâîl adının verilmesi, onun yüce Allah için hicret ettiği vakit bir gece yürümesinden dolayıdır. Bundan dolayı ona “isrâîl” adı verilmiştir, yani: Yüce Allah’a geceleyin giden ve yürüyen, anlamındadır. Bu son açıklamaya göre ismin bir bölümü İbranice bir bölümü de Arapların söyleyişine uygun olur. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.”
Taberî bu hususta şunları kaydetmektedir: “Allah’ın gece yolcusu olduğu için Yakup’a İsrail adı verildi.” Tabbara ise İsrail kelimesini; “İsraîl; kul veya safvet yahut da insan yahut da göçmen manasına gelen (isra) ile, Allah manasına gelen (il)den meydana gelme bir isimdir. Bu duruma göre manası; Allah’ın kulu, Allah’ın safveti demek olur.“ Şeklinde tanımlamaktadır. Süleyman Ateş ise; “İsrail, kelime itibariyle Allah’ın kulu manasına gelir. Hz. Yakub’un unvanıdır. Onun Allah’ın halis kulu olduğunu belirtir.” Demektedir.
Kur’an-ı Kerim, Yakub’un adının İsrail olduğunu şu iki ayeti ile tasdik etmektedir: “Tevrat’ın indirilmesinden önce, İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helâl idi.” “…İbrahim ve İsrail (Yakub) ‘in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir.”
Muharref olmayan Tevrat’ta; Allah’ın mücessem hale getirilerek, Yakub ile güreştirilmesinin anlatılamayacağı gerçeğinden hareketle; Tevrat’taki muharref unsurların doğrularını beyan eden Kur’an-ı Kerim, tasdik ettiği ve kullandığı İsrail kelimesinin “Allah’ın kulu/Allah’ın safveti/Allah’ın seçkin kulu/Allah’ın güçlü kıldığı” manasında olan gerçek anlamını kastettiğini kabul etmemiz en doğru tavır olacaktır
Kur’an’ın “kırk” ayeti kerimesinde, İsrailoğulları terimi yer almaktadır. Ya’kub sonrası onun neslini belirtmek için kullanılan bu terim aynı zamanda, daha sonraki süreçte oluşan on iki ayrı Yahudi kabilesini ifade etmektedir. Kur’an bu oluşumu şöyle beyan eder: “Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki kabileye ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa’ya, “Asanı taşa vur!” diye vahyettik. Derhal ondan on iki pınar fışkırdı.”
Kur’an’ın, Hz. İshak ile birlikte Hz. Yakub’un doğum haberini veren ayetleri ve tefsirleri:
Buraya kadar Kutsal kitaplarda –Kur’an/Tevrat/İncil- Yer alan İbrahim/İsmail/İshak/Ya’kub ve İsrailoğulları şeceresini ele aldık. Bu aşamada ise Kur’an’ı Kerim’de yer alan, İshak ve Ya’kub’un doğum haberleriyle birlikte anıldığı ayetleri inceleyeceğiz.
Kur’an, Hz. İshak’ın müjdeli doğum haberi esnasında Tevrat metinlerinden farklı olarak onun oğlu olan Yakub’un(a) doğumunu da haber vermektedir. Vemreetuhu kâimetun fe dahıket fe beşşernâhâ bi ishâka ve min verâi ishâka ya’kûb. “İbrahim’in karısı ayakta idi. (Bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak’ı müjdeledik; İshak’ın arkasından da Yakûb’u.”
Ayetle alakalı müfessirlerin görüşlerini aktaralım. Kurtubî “…İshak’ı müjdeledik; İshak’ın arkasından da Yakûb’u…” ayetini şu şekilde yorumlamaktadır: “Bu sefer ona peygamber olacak ve peygamber babası olacak bir çocuk müjdesini verdi. İşte bu, aynı zamanda onun hem oğlunu, hem de torununu göreceği müjdesi idi.” Razî ise şu yorumu yapar: Cenâb-ı Hak, “İshak’ın ardından da Yâ’kûb’u müjdeledik” buyurmuştur… Ayette geçen Verâ kelimesi ile ilgili olarak…Ekserî âlimlere göre bu kelime “sonra” demek olup, ayetin manası, “İshak’tan sonra Yâ’kûb’u müjdeledik” şeklindedir. Bu izah açıktır.” Zuhayli’nin tefsirinde ise :“Biz seni ileride büyük ilim sahibi olacak, neslini devam ettirecek, adını unutturmayacak İshak isminde bir erkek çocuk ile onun ardından da zürriyetinden İsrailoğulları peygamberlerinin geldiği Yakup (a.s.) ile müjdeliyoruz.” Denmektedir.
Bir diğer benzer ayette İshak ile birlikte oğlu Yakub’un doğum haberi verilirken değişik bir ifade ile dikkat çeker: “Ve vehebnâ lehu ishâk(ishâka), ve ya’kûbe nâfileh(nâfileten), ve kullen cealnâ sâlihîn.” “Ona (İbrahim’e), İshak’ı ve fazladan bir bağış olmak üzere Ya’kub’u lütfettik; her birini Salih insanlar yaptık.”
Bu ayetin tefsiri ile ilgili olarak Taberî şunları kaydetmektedir: “Bazı müfessirler bu âyet-i kerimeyi Mealde verildiği gibi açıklamışlar bazıları da şu şekilde izah etmişlerdir: “Biz İbrahim’i, ateşten ve zorba kavimden kurtarıp mübarek olan yerlere göç ettirdik. Buna ilaveten bir de ona oğlu İshak’ı ve torunu Ya’kub bahşettik. Bunların hepsini de Salih kullar kıldık.” Sabuni bu hususta şöyle demektedir: “İbrahim, Rabbin’den çocuk istedikten sonra ona İshak’ı verdik. Ya’kub’u da o istemeden fazla olarak verdik. Tefsirciler şöyle der: İbrahim Rabbinden bir çocuk istedi. Allah ona İshak’ı verdi. İstediğinden fazla olarak da torunu Ya’kub’u verdi. Çünkü torun da oğul gibidir.” Razî ayetin tefsirinde şunları kaydeder: “Ubeyy İbn Ka’b, İbn Abbas, Katâde, Ferrâ ve Zeccâc’ın görüşü olup buna göre İbrahim (a.s.) Cenâb-ı Hakk’dan bir çocuk isteyince: “Rabbim bana, Salihlerden (olan bir çocuk) bahşet”(Saffat.100) dedi. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak onun duasına, “Onâ İshâk’ı ihsan ettik” buyurarak cevâp verdi. Yakûb’u da, ona, duâ etmeden verdi ki, işte bu da, “nafile” olmuştur. İnsanlar tarafından, fazladan yapılan şey gibi. Buna göre Cenâb-ı Hak’tan ki, “Ona, duasına icabet etmek üzere, İshâk’ı ihsan ettik. Farz namaza bir ilâve olarak talep etmiş olduğu nafile namaza mukabil de ona, fazladan, Yakûb’u lütfettik” demiştir. Bu açıklamaya göre “nafile”, özellikle, Yâkub’dur.” D.İ.B Kuranyolu tefsirinde ayet şöyle yorumlanmaktadır: “Allah ona İsmail’i, ardından da İshak’ı ve torunu Ya’kub’u verdi. Hz. İbrahim’e “fazladan bir armağan olarak” verilen çocuk, İshak’ın oğlu Ya’kub’dur. Nitekim Hz. İbrahim’in duasını içeren İbrahim sûresinin 39. âyetinde torununun adı geçmemektedir.”
Kur’an’da sıralanan bu ayetlere göre; İshak’(a) Hz. İbrahim’in müjdeli ve mucizevî doğan oğlu ve aynı zamanda İbranî kolu olan zürriyetinin devam ettiricisidir. Bu yüzden İshak’ın ardından Yakub(a) sıralanmaktadır.
Bu ard arda sıralanışın bir sebebi de Hz. İbrahim’in, çocuksuzluğun özlemi ile yaptığı dualara, Cenab-ı Hakk’ın verdiği çocuk yanı sıra ona bir zürriyet de ihsan etmiş olduğunu ihsas etmek içindir.
İshak ve Ya’kub’u ard arada verilişin hikmetini bu bağlamda ele alındığında neden Ya’kub(.as), İshak’tan(a.s) sonra zikredilmektedir böylece idrak etmek mümkündür.
Hz. Yakub’un dünyaya gelişi ile ilgili haber’in, Tevrat metinlerine göre farklı verilişinin Kur’an’ın, kıssalarla ilgili mücmel/öz anlatımı yanı sıra Kur’an’ın ilk muhatapları olan Arap toplumunun dil unsurları ve örfünü gözeten belagat ve icazat yüklü anlatım metodundan kaynaklanmaktadır. Bunun sebebi ise Kur’an’da anlatılan kıssaların çoğunluğunun Tevrat’ta da yer almasıdır. Kur’an, Tevrat’taki muharref yapıların doğrularını açıklayarak her iki kitap kıssalarını hidayete yönelik içeriğe büründürmektedir.
Dolayısıyla Tevrat’ta geniş biçimde yer alan İshak ve Ya’kub kıssalarından öz olarak ve belagat ve icazat yüklü ifadelerle bahsederek; İshak’ın doğumu ile birlikte Ya’kub’un (a.s) doğumunu haber vermektedir. Böylece Hz. İbrahim’in zürriyetinin kesintisiz devam edeceği; “Bir zamanlar Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacağım, demişti. “Soyumdan da (önderler yap, yâ Rabbi!)” dedi. Allah: Ahdim zalimlere ermez (onlar için söz vermem) buyurdu.” Hatırlatılmış olmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Yakub’un doğum haberinin Hz. İshak ile birlikte verilmesinin amacı:
Allah dört yerde İbrahim’e, İshak ve Ya’kub’u hibe ettiğini belirtmektedir. “Biz O’na İshak ve (İshak’ın oğlu) Yakub’u da armağan ettik…” “..biz ona İshak ve Yâ’kub’u bağışladık ve her birini peygamber yaptık…”; “..Ona (İbrahim’e), İshak’ı ve fazladan bir bağış olmak üzere Ya’kub’u lütfettik; her birini Salih insanlar yaptık.” “Ona İshak ve Ya’kub’u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik…”
Ayetlerdeki sıralamada İshak’tan(a) sonra hemen Ya’kub’un(a.s) isminin geçmesi tamamen Arap örfünün ve bunu ifade eden dil yapısının kullanılması dolayısıyladır. Nitekim benzer bir durum Bakara suresindeki bir ayette de yer almaktadır. “Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan tek Allah’a kulluk edeceğiz; biz ancak O’na teslim olmuşuzdur, dediler… Bakara 133. ayette İbrahim ve İsmail de Ya’kub’un babası gibi gösterilmiştir. Bu, dedenin ve amcanın baba gibi insanın kökü olduğunu belirtmek içindir. Bazı durumlarda amcaya da baba denir. Yakub oğulları, Yakub’un dedesi İbrahim’i ve amcası İsmail’i de onun babası saydılar ve kendilerinin sadece İsrailoğulları değil, İbrahim oğulları olduklarını ifade ettiler….Ünvanı İsrail olan Yakub’un oğulları, amcaları İsmail’e de baba diyerek Araplara olan kardeşliklerini belirtiyor ve tevhid dininden asla ayrılmayacaklarını söylüyorlar.”
Yine buna benzer bir duruma örnek olarak Kur’an-ı Kerim’deki, Lut peygamberi anlatan bir ayeti ve ona yapılan yorumları örnek verebiliriz. “Lut, aynı zamanda İbrahim peygamberin zürriyeti içersinde sayılmıştır. “Biz O’na (İbrahîm) İshak’ı ve Ya’kub’u da hediye ettik; hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nuh’a ve O’nun soyundan gelen Davud’a, Süleyman’a, Eyyub’a, Yusuf’a, Musa’ya ve Harun’a yol göstermiştik. Biz güzel davrananları böyle ödüllendiririz. Zekeriya’ya, Yahya’ya, İsa’ya ve İlyas’a da. Hepsi iyilerden idi. İsmail’le, el-Yesa’a, Yunus’a ve Lût’a da (yol gösterdik), hepsini âlemlere üstün kıldık.” “Hz. İbrahîm(as)’in kardeşinin oğlu olmasına, yani soyundan gelmemesine rağmen Lût ismi burada iki sebepten dolayı (İbrahim) zürriyetinden sayılmıştır; birincisi, ilk gençlik yıllarından itibaren Hz. İbrahîm (as)’i babasının ardından giden bir çocuk gibi izlemesidir. İkincisi ise eski Arapça kullanımda amcanın çoğunlukla baba olarak, yeğenin de oğul olarak tanımlanmasıdır. “ Arap örfüne göre oğul’un oğlu, yani torun’da oğul mesabesinde görülmektedir. “İbrahim Rabbinden bir çocuk istedi. Allah ona İshak’ı verdi. İstediğinden fazla olarak da torunu Ya’kub’u verdi. Çünkü torun da oğul gibidir.”
Dolayısıyla Kur’an, İbrahim/İshak/Ya’kub’u ard ard sıralarken, Ya’kub’u(a.s), Hz. İbrahim’in oğlu olduğu içi değil, hem İbrahim’in zürriyetini ifade etmek için, Arap örfünün açılımı ve hem de Arap lisanının bir gereği olarak belagat ve icazat dolu mücmel bir ifade tarzı sergilemektedir.
Kutsal kitaplar açısından konuya bakış:
Hz. Yakub’un, İbrahim peygamberin oğlu olduğu anlayışı, Kur’an, Tevrat ve İncil’e göre ters bir ifade olduğu gibi tarihi açıdan incelendiğinde de tamamen yanlış bir düşüncedir.
Kur’an bu üç peygamberi ard arda veya birlikte andığı zaman bunlar silsilesi ile oluşan İsrailoğulları ve onların resulleri olgusuna dolayısıyla bu olgunun Kur’an’ın iniş sürecindeki devam ede gelen üyeleri olan, Hz. Muhammed dönemi, Yahudilerinin algılarına atıfta bulunmaktadır.
Kur’an’ın amacı Yahudilerin kabulleri olan İbrahim, İshak ve Yakub ve Esbât silsilesi ile oluşmuş İsrailoğulları gerçeğine temas ederek, bu oluşumun akidevi yönünü gündem etmektedir. Bu yüzden İsrailoğulları soyunu oluşturan İbrahim, İshak ve Ya’kub peygamberler bir arada ya da arda arda sıralanmaktadır. Yoksa Ya’kub’un (a.s), Hz. İbrahim’in oğlu olmasından dolayı değil…
Eğer Kur’an üzerinde durduğu ayetlerde, Ya’kub peygamberin, Hz. İbrahim’in oğlu olduğunu iddia etmiş olsa idi bunun ilk itirazcıları öncelikle Medine Yahudileri ve onları takip eden süreçteki İslam karşıtı fırsatçılar, oryantalistler ve misyonerler olacaktı.
Oysa Kur’an ve Tevrat’ta ve diğer dini ve tarihi kaynaklarda böyle bir olguya rastlanmamaktadır. Dolayısıyla Hz. İbrahim’in, Kur’an, Tevrat ve İncil’e göre iki ana nesli vardır. İsmail ve İshak… Kur’an bunu şu ayeti ile beyan eder: “İhtiyar halimde bana İsmail’i ve İshak’ı lütfeden Allah’a hamdolsun! ..” Tevrat’ta ise “Ancak Tanrı İbrahim’e, “Oğlun ve cariyen için üzülme” dedi, “Sara’nın sözünü dinle. Çünkü senin soyun İshak’la sürecektir. Cariyenin(Hacer) oğlundan da bir ulus yaratacağım. Çünkü o da senin soyundur.” Denmektedir. İncil’de ise bu durum şöyle açıklanmaktadır: “Böylelikle İbrahim, İshak’ın babası oldu …Ve İshak Yakup’un, Yakup da on iki büyük atamızın babası oldu.”
Eğer Kur’an’daki, İbrahim/İshak/Yakup ile birlikte anılan ilgili ayetlerde, Ya’kub, Hz. İbrahim’in üçüncü oğlu olarak anlaşılmış olsa idi, bu safhada Ehl-i Kitabın yani, Yahudi ve Hıristiyanların kaçınılmaz itirazları olur ve bu olgu Kur’an’da da, hadislerde de, İslam kaynaklarında da kayda geçerdi kanaatindeyiz.
Ya’kub peygamberin nesebi hakkında dikkat çekmemiz gereken önemli husus ise şudur: Kur’an’ın, Hz. İbrahim/İsmail/İshak/Yakub peygamberlerin soyu hakkında verdiği bilgiler, tamamen Tevrat’ta yer alan Ya’kub peygamber soyu bilgileriyle örtüşmektedir. Aynı zamanda Kur’an’ın anlattığı kıssa ve resuller silsilesi anlatımlarında, Tevrat’ta yer alan kıssa ve resuller sıralama ve silsilesine muhalefet eden bir durum müşahede edilmemiştir.
Kur’an’ın, Ya’kub soyuna bakışı:
Kur’an’ın, Hz. İbrahim/İshak/Yakub ve İsrailoğulları hakkında beyan ettiği bu bakış açısı ise tamamen Hz. Muhammed (s.a.v) dönemine ulaşan İsrailoğulları etnik/dini yapısını tasdik edip tanımlamak ve onlara bu etnik yapı üzerinden, Kur’an ayetlerinin tesir etmesini sağlamak maksatlıdır. Bu aynı zamanda İsrailoğullarının, aykırı bir kolu olarak gelişen ancak Tevrat’ı ve onun anlattığı peygamberleri tanıyıp tasdik eden Hıristiyanları da kapsamına almaktaydı.
Yakub (a.s), Hz. Nuh soyundan gelen bir kişi olarak tavsif edilmektedir. Bunu Kur’an’daki şu ayetten anlayabilmekteyiz: ”Biz Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, esbâta (torunlara), İsa’ya, Eyyûb’e, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahyettik. Davud’a da Zebûr’u verdik.”
Yine Kur’an, Yakub peygamber sonrası onun soyunu ise, dedesi Hz. İbrahim’e izafeten şöyle beyan etmektedir: “…(İbrahim’in)O’nun soyundan, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u..” Bu ayete göre Hz. Yakup sonrası silsile şöyle sıralanmaktadır. Yusuf, Musa, Harun, Davud, Süleyman ve Eyyub peygamberler.
Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Yakub’un soyu beyan edilirken verilen bu soy bilgisinde önemli gördüğümüz bir noktanın altını çizelim. Kur’an, Yakub(a.s) soyunun etnik yapısının tespitinden ziyade soyunun akidevî özelliğini ön plana çıkarmaktadır. Böylece Hz. Yakub’un bizatihi kendisinin olduğu gibi, onun soyundan geldiği ataları ve ondan sonra giden silsiledeki İslam peygamberlerine dolayısıyla “İslam” inancına dikkat çekilmektedir. Böylece muhataplardan da onların bu akidevi vasıflarından ders almalarını istemektedir.
Kur’an’ın, İbrahim/İshak/Yakub soyuna bu atfının altında aynı zamanda, Hz. Muhammed öncesi resullerinin inanç temasına dikkat çekilerek; Kur’an’ın nuzül sürecindeki Yahudilerde bulunan olumsuz etnik-dini bakışın kırılarak, İslam çizgisinde gelen Arap kökenli Hz. Muhammed’e ve onun getirdiği vahye temayül edilmesi isteği yatmaktadır.
Bu amaçla Kur’an, Yakub peygamberin kıssasını vazederken, Yahudi ve Hıristiyanlarla ortak bir noktada buluşulmasını temin etmeye çalışmaktadır. Şu ayeti kerimeler bunun en iyi delilidir: “Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub ve esbâtın Yahudi, yahut Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?…” “Yoksa Ya’kub’a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya’kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan tek Allah’a kulluk edeceğiz; biz ancak O’na teslim olmuşuzdur, dediler.”
Sonuç:
İshak ve Ya’kub peygamberlerin ard arda sıralanması; Hz. İbrahim’in, çocuksuzluğun özlemi ile yaptığı dualara, Cenab-ı Hakk’ın verdiği çocukların –İsmail ve İshak- yanı sıra İshak’ı takibeden bir zürriyet de ihsan etmiş olduğunu ihsas etmek içindir. İshak ve Ya’kub’u ard arada verilişin hikmeti bu bağlamda ele alındığında neden Ya’kub(.as), İshak’tan(a.s) sonra zikredilmektedir böylece idrak etmek mümkündür.
Kur’an, İbrahim/İshak/Ya’kub’u ard ard sıralarken, Ya’kub’u(a.s), Hz. İbrahim’in oğlu olduğu içi değil, hem İbrahim’in zürriyetini ifade etmek için, hem Arap örfünün ve hem de Arap lisanının bir gereği olarak belagat ve icazat dolu mücmel bir ifade tarzı sergilemektedir.
Gerek Kur’an, Tevrat ve İncil’e göre gerek bunlar nezdinde oluşan tarihe göre Ya’kub(a.s) Hz. İbrahim’in oğlu değil, torunudur. Bu hususta İslam âlimlerinin yazdığı kaynaklarda hiçbir muhalefet kaydına rastlanmamıştır.
Ayetlerde geçen İbrahim/İshak/Ya’kub peygamberlerin ard arda sıralanma olgusu aynı zamanda İsrailoğulları oluşumunu tasdik ve bu oluşum üzerinden, Ehl-i kitabın ilgisinin, Kur’an ve resul üzerine odaklanmasını temin içindir.
Kur’an-ı Kerim’de yer alan Hz. İbrahim/İshak/Ya’kub üçlemesi aynı zamanda Hz. Ya’kub’tan sonra oluşan ve Hz. Muhammed (s.a.v) dönemine kadar ulaşan İsrailoğulları kavram ve olgusu üzerinden Yahudi ve Hıristiyanları, yeni gelen vahye karşı ilgi göstermeye ve aynı çizgide olan Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e tabi olmağa davet içindir.
www.fikribeyan.net