Kur’an’ı Kerim’de yer alan resuller içerisinde, hakkında en az bilgi bulunan peygamberlerden birisi de Eyyub peygamberdir. “Eyyub(a.s)’un ismi Kur’an’ı Kerim’de dört yerde geçer. Bu dört yerden ikisinde sadece ismi anılır ve peygamber olduğu bildirilir. Diğer iki yerde ise Eyyub(a.s)’a altı ayet tahsis edilmiştir.
Eyyub’un(a.s) kimliği:
İslam kaynaklarında yer alançoğu rivayetlerde Eyyub’un(a.s), Hz. İbrahim soyundan olduğu öne sürülmektedir. Buna en güçlü dayanak, Kur’an’ın onu, İsrail oğulları resulleri silsilesi içerisinde sıralaması ve buna mümasil yaşadığı varsayılan Edom bölgesinin, Hz. İbrahim oğlu, İshak oğlu, Evs neslinden gelenlerin yaşayıp çoğaldığı bir yer olması hasebiyledir. Hz. Eyyub’un nesli hakkında elimizde yeterli açıklıkta sahih veriler olmadığı için, bu konuda kâmil manada bilgilenmek mümkün olamamaktadır. Eyyub peygamberin nesebi hakkındaki dağınık malumat Mevdudi’nin de dikkatini çekmiş ve bu konuda şu tespiti yapmaktadır: “Bazı müfessirler onun İsrailoğulları’ndan olduğunu, bazıları Mısırlı olduğunu, bazıları Hz. Musa’dan önce yaşayan veya Hz. Davud ve Süleyman (a.s) zamanında yaşayan bir Arap olduğunu söylerler… “İşaya kitabına (M.Ö. 8.yy) ve Hezekiel kitabına (M.Ö. 6.yy) göre Eyyub M.Ö. 9.yy veya daha önce yaşamıştır. Milliyetine gelince adının geçtiği Nisa: 163 ve En’am: 84’teki konunun akışından onun bir İsrailî olduğu tahmin edilebilir.
Muhammed Esed ise tefsirinde alıntı yaptığı, Philip K. Hitti ile aynı görüşü paylaşmaktadır ki, Hz. Eyyub’un, Nabatî kökenli bir Arap olduğu kanaatini belirtmektedir. “Hz. Eyyub, isminden ve kitabında sözü geçen muhitten (Kuzey Arabistan) anlaşılacağı üzere, Yahudi değil Arap’tır.”
Yaşadığı yer:
Kur’an’da kimliği, yaşadığı yer v.s gibi nitelikleri üzerinde açıklama bulunmayan Eyyub peygamber, İslam kaynaklarında “yaşadığı zaman ve mensup olduğu aile hususunda ittifak edilemeyen” bir kişi olarak yer almaktadır.
İslam âlimlerinin ekseriyeti, Eyyub peygamberin yaşadığı yerin, bu günkü Ürdün ile İsrail sınırları içerisinde kalan; Edom adı verilen ve güneyde Akabe körfezi ile Gazze arasındaki yerleşim bölgesi içinde olduğu kanaatindedirler.
Dikkat çekmek istediğimiz bir nokta şudur; Hz. Eyyub’un, Hz. İshak soyu, Esav kolundan geldiğini varsaydığımız takdirde; bu görüşe izafeten, Tevrat’a göre Esav soyunun yaşamış olduğu Edom bölgesinin yani; Filistin’in Güney doğu’sunun Hz. Eyyub’un yaşadığı yer olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir.
Hz. Eyyub’un dini:
Kur’an, İsrail oğulları silsilesi içerisinde Hz. Eyyub’u da sıralamaktadır: "Biz Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, esbâta (torunlara), İsa’ya, Eyyûb’e, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahyettik. Davud’a da Zebûr’u verdik."
Şu halde elimizdeki maddi verilere göre Hz. Eyyub’un; etnik olarak sonradan Araplaşan İbranî kökenden geldiğini ifade etmek yanlış olmaz ve onun hakkında her hangi bir şeyi de değiştirmez. O bir İbrani/İsrailoğulları ya da Arap aidiyetinde olsa da inanç/din olarak İslam dini üzere bir Müslüman’dır. Hz. İbrahim, Hz. Lut, Hz. Şuayb ve Hz. İsmail gibi.. Kur’an açısından önemli olan da budur.
Eyyub’un(a.s) yaşadığı bölgeye ve çevresine bakıldığında, Hz. İbrahim ve sonrası peygamberlerin elçi olarak görev yaptığı bu topraklarda İbrahim’in dininin, Hz. Eyyub’a kadar hatta Hz. Muhammed’e kadar devam ettiği, kabul edilmesi gereken bir vakıadır. İster Hz. Eyyub, İshak sonrası yaşayan nesil ve resullerden, isterse bu silsile içersindeki herhangi bir evrede yaşamış Arap veya başka etnik kökenli olsun, Kur’an perspektifinden bakıldığında o, bir Müslüman ve bir İslam peygamberidir.
Hz. Eyyub’un Tevrat akidesinde bir resul olmasının maddi delillerini Tevrat’ın Ketuvim bölümünden olan müstakil “Eyyub” kitabından ve onda yer alan ibadet kısımlarında anlatılanlardan da görmek mümkündür.
Hz. Eyyub’un ailesi ve serveti:
Kur’an-ı Kerim Hz. Eyyub’un ailesi ve malvarlığı hakkında herhangi bir açıklama yapmamaktadır. Onun hakkında mufassal malumatı Tevrat’ın Eyyub kitabındaki açıklamalardan edinebilmekteyiz.Tevrat’ın verilerine göre Hz. Eyyub’un ailesi ve mal varlığı şöyledir: "Yedi oğlu, üç kızı vardı.Yedi bin koyuna, üç bin deveye, beş yüz çift öküze, beş yüz çift eşeğe ve pek çok köleye sahipti. Doğudaki insanların en zengini oydu. Oğulları sırayla evlerinde şölen verir, birlikte yiyip içmek için üç kız kardeşlerini de çağırırlardı.
Kur’anâ göre Eyyub’un(a.s) resullüğü
Kur’an-ı Kerim, Hz. Eyyub’u peygamber olarak tanımlamakta ve Kur’an’da yer yer kıssaları anlatılan diğer resuller silsilesi içerisinde sıralamaktadır. " "Biz, (İbrahim) O’na İshak ve Yakub’u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh’u ve O’nun soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u doğru yola iletmiştik; Biz iyi davrananları işte böyle mükâfatlandırırız. Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas’ı da (doğru yola iletmiştik). Hepsi de iyilerden idi. İsmail, Elyesa’, Yunus ve Lût’u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık."
Eyyub Peygambere Gelen Musibet
Kur’an-ı Kerim’in Sad ve Enbiya surelerinde bulunan altı ayette, Hz. Eyyub’un başına gelen musibetten mücmel olarak bahsedilmektedir. Sad suresinde; "Bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık." Denilerek ailesine gelen musibetle onların ölmeleri ve mallarının tarumar olması üzerine; tekrar evlat ve yeniden mal ve mülk sahibi olduğu beyan edilmektedir.
Eyyub’un(a.s) ailesi ve servetine gelen bela:
Tevrat’ın Eyyub kitabında, Hz. Eyyub’un ailesi ve serveti üzerine gelen musibet iki kısma ayrılarak anlatılmaktadır. Birinci musibetin çocukları ve servetine isabet ettiği bundan sonra ikinci bir musibet olarak, Eyyub’un(a.s) bedenine uğradığı şeklindedir.
Hz. Eyyub’un bedenine gelen musibet:
Kur’an, Hz. Eyyub’un bedenine gelen musibet ile ilgili olarak şu ayetlerde işarette bulunur. "Biz de onun duasına icabet ettik ve ona değen zararı kaldırdık…" Sad suresinde biraz daha açık olarak şöyle belirtilmektedir: "Kulumuz Eyyûb’u da an. Hani o, Rabbine, “Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu” diye seslenmişti." "Biz de ona, “Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su” dedik."
Eyyub’un (A.S) Musibetlere Karşı Sabrı Ve Allaha Teslimiyeti
Kur’an-ı Kerim’de anlatılan Eyyub kıssasında, onun musibetlere duçar olmasından fazla bu musibetlere sabrı, tahammülü ve Allah’a olan duası ön plandadır. "Eyyub’u da (an). Hani Rabbine: "Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmişti. Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik" "Kulumuz Eyyub’u da an. O, Rabbine: Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti.”
Kur’an’daki, Eyyub peygamber tavrına dair bu anlatımlar bizim için çok önemlidir. Çünkü Eyyub’dan(a.s) sonra kıyamete kadar yaşayan/yaşamış/yaşayacak tüm insanlara çeşitli derecelerde musibetler uğrayacaktır ancak bu musibetlere uğrayanların yapacakları kulluğa dair aktivite ise tektir. O da Allah’a yönelmek ve ona dua etmek. Bu vesile ile Allah’ın vereceği şifa unsurlarından yararlanmaktır. Dikkat edildiğinde Eyyub, Allah’a duaları sonunda birden, olağanüstü bir şekilde iyileşme göstermemektedir. Allah’ın ona sunduğu dünyevi bir vasıtayla yani kaynak suyuyla şifa bulmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’deki Eyyub kıssasını teşkil eden "ayetler, bir sabır abidesi olan Eyyub peygamberi anmamız ve hatırlatmamız gereği üzerinde durmaktadır. Zaten peygamberler, her konuda örnek alınacak model şahsiyetlerdir. Bu yüzden onları iyi tanımalı, hatırlamalı ve birbirimize anlatmalıyız.
Kur’an-ı Kerim’de vazedilen Eyyub kıssasının yer aldığı surelerdeki ayetlerin siyak’ı incelendiğinde bu ayetlerden önce gelen ayetlerde Davud(a.s) ve Süleyman(a.s) kral-resullerin kıssaları anlatılmaktadır. Yine Kur’an’da anlatılan resul kıssaları içerisinde bolluk, refah ve Allah’ın türlü nimetleri içerisinde tam bir hâkimiyetle hem krallık hem de resullük yapan bu şahsiyetlerden sonra kıssası anlatılan Eyyub peygamber ise sahip olduğu zengin imkânlar ve nesiller elinden alınarak ayrıca beden sağlığını da kaybeden bir resul olarak beyan edilmektedir.
Cenabı Hakk, Kur’an-ı Kerim’de yer alan çeşitli ayetlerde, mal ve evlat sevgisi üzerinde durur. " "Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır." " Nefsanî arzulara, kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Hâlbuki varılacak güzel yer, Allah’ın katındadır." Kur’an aynı zamanda insanların sevdiği bu şeyler üzerinden deneneceklerini bildirilir.
O halde tüm bu Kur’an ayetleri çerçevesinde okunacak Eyyub kıssası ile Cenabı Hakk şunu beyan etmektedir. Allah, yeryüzündeki tüm nimetleri insanlara sunmuştur. Bu nimetleri tevzi ederken dilediğine çok, dilediğine az vererek, dilediğine de verdiklerini geri alarak, canlardan eksilterek insanları denemektedir. "Allah kiminize kiminizden daha bol rızık verdi.Davud ve Süleyman kıssalarında her türlü nimetleri bahşederek bu kullarını varlıkla imtihan eden Cenabı Hakk; Eyyub kıssasında ise Hz. Eyyub’u vermiş olduğu bol dünya nimetlerinden yoksun bırakarak denemiştir. Cenabı Hakk, imtihanları sırasındaki insanların tavırlarını şöyle beyan eder: "İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde "Rabbim bana ikram etti" der. Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise "Rabbim beni önemsemedi" der.
Hz. Eyyub ise Allah’ın verdiği nimetleri yine Allah’ın geri alması imtihanına "sabrı cemil" güzel sabır ile rıza göstermiştir. Dolayısıyla anlatılan kıssa ile Eyyub’un bu olumlu tavrı gündeme getirilerek, kıyamete kadar tüm Müslümanların onun bu olumlu tavırlarından öğüt ve ibret alması istenmektedir.
Kur’an’daki, Eyyub peygamber tavrına dair bu anlatımlar bizim için çok önemlidir. Çünkü Eyyub’dan(a.s) sonra kıyamete kadar yaşayan/yaşamış/yaşayacak tüm insanlara çeşitli derecelerde musibetler uğrayacaktır ancak bu musibetlere uğrayanların yapacakları kulluğa dair aktivite ise tektir. O da Allah’a yönelmek ve ona dua etmek.