Türk Musikisi’nin öğretim ve aktarımında yüzyıllar boyunca adına "meşk" denilen bir sistem kullanılmıştır. Çeşitli avantajlarının yanında önemli sakıncaları da bulunan bu sistemde öğrenci, öğreticinin karşısına oturup, onun söylediklerini, yaptıklarını ve gösterdiklerini dikkatle izler; anlayıp özümsedikten sonra taklit ederek tekrarlar. Öğretici ise bu tekrarlar esnasında gerekli uyarıları yaparak yanlışları düzeltir. Musiki kuramı, icra teknikleri ve repertuarın beraberce verildiği bu sistemde asla nota kullanılmaz. Öğrenci, kendisine aktarılanların tümünü ezberlemek ve hafızasında tutmakla yükümlüdür. Meşk’in bu özelliği, aynı zamanda en önemli sakıncası olarak, yüzyıllar içerisinde binlerce eserin değişmesinin veya unutulup yok olmasının sebeplerinden birisi olmuştur.
Eser kayıplarının bir diğer sebebi de kuşkusuz, hiçbir yere yazılmamış bu eserleri hafızalarında tutanların, aktaramadan ölmeleridir. Aslında Türk toplumunda müzik yazısının tarihçesi bilinen en eski yıllara kadar uzanır. Ancak, tarih içinde mevcut olan bu nota yazım sistemleri, Türk müzisyenler tarafından -ihtiyaç duyulmadığı için- pek kullanılmamıştır. Yazıyı bulan Sümerler yaklaşık MÖ 2000 yıllarında müziklerini yazabilmeyi de başarmışlardı. Sonra Babilliler, az sonra Eski Mısırlılar, İbranîler ve daha sonraları Habeşler gibi diğer Samî kavimler müzik yazısı kullandılar.
Uzak Doğu Medeniyetlerinden Çinliler ve Hintliler de Miladın ilk yıllarında müzik yazılarını oluşturdular. MÖ 5.yüzyılda Yunanlılar, MÖ 2.yüzyılda Romalılar değişik birer nota yazısı geliştirmişlerdi. 7. yüzyıldan sonra Hıristiyan âleminde çok yaygın olarak kullanılan Gregoryenlerin icat ettiği "nömatik nota yazısı" bugünkü sistemin temeli olmuştur.
Türk toplumunda notanın ilk kez ne zaman kullanıldığı kesin olarak saptanamamıştır. Göktürk alfabesi ile bir nota yazısının bulunup bulunmadığı hâlâ meçhuldür. Göktürk’lerden sonra Büyük Türk Hakanlığı’na geçen Uygurların, 3.yüzyıldan itibaren Sasânî İran’da geliştirilmiş bir sistem olan "Mani nota yazısı" nı kullandıkları söylenebilir.
9.yüzyılda yaşamış önemli bir İslam filozofu olan Yâkub el-Kindî’nin harflere dayalı olarak icat ettiği Ebcet notası örnekleri "Risâle fî khubr te’lifi’l-elhân" adlı eserinde kullanılmıştır ve bu tarz notaların ilkidir.
* Kindî’nin "Risâle fî khubr te’lifi’l-elhân" ından bir sayfa (Kendi el yazısı)