8 seneyi aşkın bir süredir hizmet veren grup, çeşitli belediye etkinlikleri ve konserlerde sahne alarak, tasavvuf müziğine olan ilgiyi artırmayı amaçlıyor. Grubun neyzenlerinden Aynur Demir, "Bu müzikte huzur var, kendimi sürekli zikir halinde hissediyorum." diyor.
Tasavvuf müziği geçmişten bugüne hep erkeklerle hatırlanagelmiştir; semazenlerin, en ünlü bestecilerin ve en başarılı icracıların hepsi erkektir. Diğer müzik türlerinin aksine tasavvuf müziğinin hafızalarda böyle yer etmesinin kuşkusuz kadınların geri planda durmasıyla da alakası var. Ancak sekiz yıldır bu algıyı değiştirecek bir grup var: Revnak.
Revnak, 1999 yılında kurulan Mevlânâ Eğitim ve Kültür Derneği bünyesinde hayat bulan bir grup. Derneğin kuruluş amacı erkek tasavvuf müziği ve sema iken işler 2003 senesinde değişiyor. Kurucu üyelerden Türk halk müziği sanatçısı Birsen Çakmut, sadece kadınlardan oluşan tasavvuf müziği topluluğu kurmaya karar veriyor. Bunun için önce İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda okurken tanıştığı arkadaşlarına, sonra sanatçı dostlarına ulaşıp tasavvufa gönül vermiş insanları tek tek bir araya getiriyor.
6 saz ve 9 ses sanatçısından oluşan 15 kişilik ekipte hemen herkes konservatuvar eğitimli. Bu sayede eserleri kendileri seçip kendileri çalışabiliyorlar. Çalıştıkları eserleri ise Mevlevihanelerde, belediye etkinliklerinde ve konserlerde sema gösterisi eşliğinde dinleyicilerle buluşturuyorlar. Birsen Hanım yıllar içinde tasavvufa ilginin arttığını söylemesine rağmen kadın tasavvuf gruplarına o kadar da ilgi duyulmadığını anlatıyor. Bazı kesimlerde "kadın" olmalarından, bazılarındaysa tasavvuf müziği yapıyor olmalarından dolayı kabul görmediklerini düşünen Birsen Hanım, imkân olsa sadece kadınlardan oluşan dinleyicilere konser vermek istediğini ifade ediyor.
Evlilik, müziğe mani değil
Aynur Demir, grubun neyzeni. Tasavvuf müziğiyle 30 yaşında, iki çocuk annesiyken başladığı üniversitede tanışıyor. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne girdiği yıl bir sınıftan ney sesi yükseldiğini ve o sınıfın kapısından ayrılamadığını yine aynı duygularla anlatıyor. 15 yıldır üflediği ney için "Bu müzikte huzur var, kendimi sürekli zikir halinde hissediyorum. Bu kalbimin sürekli Allah demesi gibi." diyor. Ailesinin desteğini arkasına alarak tasavvuf müziğiyle bağını sımsıkı güçlendiren bir diğer Revnak üyesi ise klasik kemençeci Lale Duğa. Lale Hanım, 17 senedir müzik öğretmenliği yapıyor. Tasavvuf müziğine ruh katan nağmelerin sahibi klasik kemençeyle 1982 senesinde tanışmış Duğa ve o günden bugüne araya ufak ayrılıklar girse de hiç vazgeçmemiş.
Anlamı aydınlık, parlayan olan Revnak grubunun kudüm sanatçısı Seda Tüfekçioğlu, Uludağ Üniversitesi’nde kimya eğitimi alırken Belediye Konservatuvarı’nda kudüm çalmayı öğreniyor. Memleketi İstanbul’a döndükten sonra da kudümle bağını koparmıyor. Üç yıl kimyagerlik yaptıktan sonra tamamladığı yüksek lisansın ardından Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde dinî musikî alanında doktoraya başlıyor Tüfekçioğlu. Tasavvuf müziğinin kendisini Allah’a yakınlaştırdığını, bambaşka bir ruh haline getirdiğini anlatan Seda Hanım, içinde Allah’ı hatırlatan ilahi ezgilerin bulunduğu müziği daha bir duyarak ve hissederek icra ettiğini söylüyor.
Zaman