Ergün Diler,Takvim gazetesindeki yazısında Osmanlı’nın son dönemindeki petrol savaşlarını anlattıktan sonra günümüze geliyor ve “Biz vereceğimiziverdik..Şimdi alma zamanı” diyor.İşte o yazı…
“Katar ve Kuveyt gibi çölden ibaret iki kaza için İngiltere ile ihtilaf çıkaramayız! Bu ehemmiyetsiz topraklardan ne gibi faydamız olabilir!
Kuveyt ve Katar’ı İngiltere’ye bırakmaya, zengin Irak topraklarıyla ilgilenmeye karar verdim…” Bu sözlerin sahibi, etkili ve yetkili bir isim olan Mahmut Şevket Paşa’ydı!
Bizim tek sorunumuz AKIL’dı…
İçeride ve dışarıda neden savaşıldığını bilemediğimiz için takılıp düştük! Parçalandık!
En üzücü tarafı ise sadece seyrettik! Acı içinde kıvranırken topraklarımız, geleceğimiz uçtu gitti!
Bugünü anlamak için geçmişi çok iyi bilmeliyiz!
Geri gidelim… BAĞDAT DEMİRYOLU projesi AVRUPA’nın Osmanlı’yı ele geçirme, petrolü alma hamlesiydi! Gariptir, yüzyılın başında Osmanlı’nın petrolü için kapışan İngiltere ve Almanya idi! Almanya bugün olduğu gibi DEUTSCHE BANK, İngilizler de William Knox D’Arcy’in şirketleri ile geliyordu! Kavga bu ikili arasındaydı! D’Arcy’nin şirketi Anglo-Persian Oil Company idi… Yani APOC! Avustralya’da altından zengin olan D’Arcy, İran’da ele geçirdiği imtiyazlardan sonra Marriot ve Nichols isimli iki ajanını İstanbul’a gönderdi! İngiliz büyükelçinin de devreye girmesiyle ABDÜLHAMİT HAN’a büyük baskı kuruldu! ANADOLU ve BAĞDAT demiryolu hatlarının iki yanından 20’şer kilometre dahilinde imtiyaz isteniyordu!
Demiryolunu yapan, etraftaki madenlerin ve petrolün de sahibi oluyordu! Zaten demiryolu bu nedenle belli istikamette kuruluyordu! Hazine-i Hassa Nazırı Ohannes Paşa, Bağdat projesinde çalışan ALMANLAR’ı bir yıl dolunca uyardı!
Anlaşmaya göre ilgili taraf bir yıl içinde elde ettiği tüm bilgileri OSMANLI makamlarıyla paylaşacaktı!
Ama Almanlar kendilerine fazla güvendiği için bunu yapmadı! Ohannes Paşa da gereğini yapıp anlaşmayı bitirdi! Paşa hemen arkada bekleyen D’Arcy’nin şirketine güvenip rest çekiyordu!
İngilizler de “GÜMRÜK vergilerini yukarı çekeriz!” diyerek Osmanlı’yı tehdit ediyordu!
Tam bu arada Hollanda şirketi olan ROYAL DUTCH ile İngiliz The Shell Transport and Trading Company birleşerek ilk petrol devini oluşturdu!
Tabii hemen Mezopotamya petrolleri için işe soyundu! Osmanlı’nın MALİ DANIŞMANI Gülbenkyan, İstanbul’daki ofisin başına getirildi! Royal-Dutch Shell sonuca gidebilmek için İngiliz hükümetinden destek istedi! Ancak şirketin yüzde 60’ı Hollandalılar’da olduğu için İngiliz hükümeti destek veremedi!
Ama pes edecek değillerdi! Bu kez İstanbul’u hedef alıp çılgın teklifle geldiler! Yılda 300 bin sterlin ile çıkarılacak petrolden ciddi bir pay vereceklerini söylediler! D’Arcy’nin yanında yer alan İngiliz Devleti bile şaşırmıştı! Artı herkes biliyordu ki bu iş ORTAKLIKLA sonuçlanacaktı!
Kimse, kimsenin bir adım öne çıkmasına olanak tanımıyordu! Bu da hemen sonuç verdi! İngiliz sermayesi ile İstanbul’da NATIONAL BANK OF TURKEY kuruldu! Gülbenkyan ile Sir Cassel de vardı! Cassel, İngiliz-Alman ortaklığını savunan bir petrol gurusuydu! Bu doğrultuda 1911’de Africa and Eastern Concessions Limited isimli bir şirket kuruldu! National Bank of Turkey’in yüzde 35, Deutsche Bank’ın yüzde 25, Royal Dutch Shell’in yüzde 25, Gülbenkyan’ın da yüzde 15 hissesi vardı!
Anlaşmazlıklar nedeniyle bu şirket daha sonra önemli bir aktör haline gelecek olan TURKISH PETROLEUM COMPANY’e (TPC) dönüştü! Bu arada CHURCHILL sahneye çıkıyor ve “Donanma gemileri petrolle çalışmalı!” diyordu!
Ardından Rohtschildler’in şirketi Anglo-Persian Oil Company’nin (APOC) hisselerinin İngiliz devleti lehine geçmesi gerekiyordu! Öyle de oldu! Almanlar, APOC, D’Arcy ve TPC işin içindeydi! Büyük kavga vardı! İngilizler, APOC ile Deutsche Bank arasında ortaklık istiyordu!
Ama Anlaşmalar buna engeldi! Bu kavgalar sürerken Rockefeller Ailesi’nin sahibi olduğu STANDART OIL de Mezopotamya’ya girdi!
Durum iyice karışınca İngilizler ile Almanlar oturup BAĞDAT DEMİRYOLU ve etrafındaki petrol için anlaştı! Artık ortaklık Turkish Petroleum Company’de yapılacaktı!
D’Arcy yüzde 50, Deutsche Bank ile Royal Dutch-Shell yüzde 25’er PAY alacaktı! Yeni şirketin yönetim kurulu 8 kişiden oluşacaktı! 4 üye D’Arcy’nin, 2 üye Royal Dutch-Shell’in diğer 2 üye de Anglo Sakson şirketinin olacaktı!
Osmanlı Devleti’nin bu güce karşı koyma şansı hiç yoktu!
19 Mart 1914 ve 15 Haziran 1914 anlaşmalarıyla artık her şey hazırdı!
Petrol çıkacak ve devler arasında PAY edilecekti!
Osmanlı artık içten ele geçirilmişti!
Kudretini kaybettiği için PAYLAŞIM savaşını sadece izliyordu! Büyük kavgayı anlayan ve OSMANLI adına HİSSE alacak AKIL da yoktu!
Abdülhamit Han bu nedenle tasfiye edilmişti! Zaten bir tek o düşünüyordu ne olup biteceğini! Etrafındaki herkes ya işbirlikçi ya da akıl yönünden kısır insanlardı!
Ama evdeki hesap çarşıya uymadı! SAVAŞ her şeyi alt üst etti!
Pazarlıklarda olmayan iki güç işin içine girdi! Biri Rockefeller’ın STANDART OIL’i, diğeri de Fransızlar!
Almanya devredışı kalacaktı!
Pazarlıklarda olmayan güçler ALMANLAR’ın hesabını alacaktı!
Osmanlı Sarayı’nın haberi olmadan KÜÇÜK ASYA nüfuz bölgelerine ayrıldı! Herkesin evi ve bahçesi ayrıydı!
Ama Osmanlı yoktu!
Peki, gelelim bugüne…
PKK’yı kim besledi? Kim büyüttü?
Kim Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılmasını engelledi? Kim, Ankara’ya Müslüman aleminden kopuk bir ideolojiyi dayattı? Bizi kim Doğu’dan da Batı’dan da kopuk hale getirdi? Aktörler hep aynı! Değişmez ve değişmedi!
Ama onlar aynıyken biz de aynı kaldık! Hiç etrafımızı göremedik!
Oyuncuların aslında kim olduğuna hiç kafa yormadık! Yıkıldık, acı çektik, kan ve gözyaşı akıttık ama aklımızı başımıza alamadık!
İçerideki her kavganın bu adamlara yaradığını fark edemedik! “Tarihten ders alsaydık eder miydi tekerrür!” sözleri çok anlamlıydı!