Yaklaşan Avrupa’yı ve yerimizi anlamak için başlangıç

Yazarlar
Haşmet Babaoğlu Sbah gazetesindeki yazısında: “”Hollanda bu rezillikleri iki gün sonraki seçimlerine malzeme olsun diye sahneye koydu” tezine gerçekten inanalım mı?” diye soruy...
EMOJİLE

Haşmet Babaoğlu Sbah gazetesindeki yazısında: “”Hollanda bu rezillikleri iki gün sonraki seçimlerine malzeme olsun diye sahneye koydu” tezine gerçekten inanalım mı?” diye soruyor. İşte o yazı…

Olup biteni çözemezsek, çözülürüz.

Bize neyin niçin yapıldığını doğru anlamak zorundayız.

Teşhis için çabalamak yerine “basmakalıp yargılar eczanesi“nde ucuz ilaçlararamanın âlemi yok!

Ne yani?

“Hollanda bu rezillikleri iki gün sonraki seçimlerine malzeme olsun diye sahneye koydu” tezine gerçekten inanalım mı?

Sanki seçimler bitince birbirimize lale soğanları hediye edeceğiz!

Nitekim Dışişleri Bakanımız dün açıkladı:

Hollanda Dışişleri seçim sonrası da kapıları kapatacağını açıkça ifade etmiş, hem de ne küstah bir dille!

Ya “Irkçı, faşist partiler azdılar; biz taşkınlık yapmadan sabredip beklersek, her şey geçer” diyen kimi siyasilere ne demeli?

Tamam! Sabredip bekleyelim amaneyi beklediğimizi de bilelim…

***

Batı’da bize karşı harekete geçirilen “itme kuvveti“nin dikkat çekici yönü şu.

Yükselen İslamofobi rüzgârı iki ucu keskin bıçak. Bunu gördüler. O yüzden de mesele sosyolojik olmaktan çıkartılıp politik bir yöne doğru sevkediliyor.

Yani doğrudan Türkiye’yi hedef alan bir çizgi oluşuyor.

Tamam! Her şeyi tam anlayamayız.

Olayların tam ortasında bu mümkün olamayabilir.

Ama şunu artık anlamalıyız: Avrupa yeniden bütünleşmek için ihtiyaç duyduğu “düşman özne“yi bizde arıyor.

Düşman Türkler” çağına geri dönüş mü?

Bir ihtimal bu.

Avrupa işte bu ihtimali kurcalıyor.

***

Belki durumu Alman sosyal demokratların yeni lideri olacağı az çok belli olan Martin Schulz üzerinden anlatabilirim…

Mesela dün tvitler atıp “ırkçı, faşist,popülist partiler sorun yaratıyor” diyen eski

Cumhurbaşkanımız herhalde Martin Schulz için aynı tanımları kullanmayacaktır.

İyi de, bu Schulz son yıllarını “Türkiye kırmızı çizgiyi çoktan aştı“; “Erdoğan’a artık yeter denmeli!” türünden açıklamalarla geçirmedi mi?

Daha geçenlerde “Erdoğan Almanya’ya gelirse tabii ki sıkıntılarla karşılaşacaktır“diyen bizzat Schulz değil mi?

Şimdi

yazının devamını okumak için….