Sevil Nuriyeva Star gazetesindeki yazısında Theresa May’in Türkiye ziyaretiini değerlendiriyor…
İngiltere Başbakanı’nın; Türkiye ziyareti ve verilen mesajlar, bana göre gününen anlamlı yorumunun içeriği niteliğindedir.
Uzun zamandır İngiltere, sessizce siyaset üretmekteydi.
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkma kararı sonrası, dış politikada sesi pek fazla çıkmıyor gibi görünüyordu. Çünkü İngiltere’nin ne denli stratejiler ürettiğini, akıllıca devreye girebilme kabiliyetini kimse bilmese bile, İslam coğrafyası 19. ve 20. yüzyılda yaşayarak öğrendi.
Şimdi Birleşik Krallığın Muhafazakar Partili Başbakanı Theresa May, dış politikada perde arkası çalışmalardan, perde önündeki çalışmalara geçti ve bize sergiledi.
Önce geleneksel İngiliz politikasını göstererek ABD’ye gitti ve Trump’ı ilk ziyaret eden Başbakan oldu, arkasından Türkiye’ye ziyareti, bana kalırsa çok anlamlıdır.
Esasında ben de İngiltere’nin dünya siyasetinde 2. Dünya Savaşı sonrası liderliği, ABD’ye geçişinin de İngiliz politikalarının temel felsefesi olarak okumaktayım.
Yani her “ABD” dediğimizde, İngiltere’nin perde arkasındaki esas ve önemli güç olduğunu zinhar unutmayanlardanım!
Evet, şimdi uzun suskunluk ve neredeyse siyasi arenada gözükmemeyi tercih eden İngiltere, yeni başbakanı ile yeni hangi mesajları barındırmaktadır.
May önemli bir siyasetçi. Tipik “İngiliz siyasetçi” profilini benimsemiş biri. Güleryüzlü tavırları olan sempatik bir hanımefendi. Biz böyle bir Hanımefendi profilini “Demir Leydi” lakaplı Margaret Thatcher’da gördük. Evet, güleryüzlü İngiliz politikalarının ne kadar kalıcı olarak İngiliz menfaatine hizmetkar olduğunun örneklerini, yeni tarihten hatırlamaktayız.
Ama benim bu ziyaretten aldığım önemli mesajlar var.
Uzun zaman beklediler. “Bitti bitecek, düştü düşecek” dediler Türkiye için. Beklentileri boşa çıktı. Herkes devreye girdi. Bir tek onlar devrede yok idi. Sakin ve sükunetle sonucu beklemekteydiler.
BBC’nin yayınlarını irdelersek, ne düşündükleri esasında o yayınlarda saklı bana kalırsa. Yayınların içeriğine baktığımızda ise, her ne kadar da Amerika’nın CNN’i kadar provokatif bir dil kullanmasalar da, yön veren ve algı yaratan, alttan fitili koyan akıl ile tüm etki alanlarına fikriyat empoze ettiklerine şahitlik ettik.
İngiltere; ABD’nin ortaya çıkmasıyla uzun yıllardır sessiz görünse de Anglo Sakson menfaatinin kalesi olduğunu biliyoruz. MI-6 gibi derin istihbarat kurumuna sahip bu devletin, halen sömürgesi olduğunu da unutmamakta yarar vardır.
Monarşiyi göstermelik tabloda korudu. Çünkü dünyaya sunulan «yeni demokrasi projesini» icat edenlerin, esasında İngiltere dışı öteki emperyal güç merkezlerini hedef aldığını iyi planlayabilmiştir.
İngiltere; hep öğrenilmeli, hiç hafife alınmaması gereken bir devletten bahsediyoruz.
Büyük devletlerimizin yıkılmasında, bizzat rol üstlenen bir devletten bahsediyoruz.
Uzun zamandır suskun ve olup bitenleri izleyen, sahada “ABD kılıfında” var olan, İngiltere Başbakanı’nın Türkiye ziyareti, tüm bu detayları bildiğimizde, ne anlama geldiğini görebiliyoruz.
“Suriye’de çözüm” diyor Başbakan May. Hem de Trump’la görüştükten sonra Türkiye’ye gelerek, bunu ifade etti. Evet burası çok önemli. Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret, uzun suskunluktan sonra ise artık böyle bir gerçekle şimdilik barıştıklarının, Türkiye ile yol yürümek zorunda kaldıklarının da işareti olarak okumaktayım.
Ziyaret nedeniyle hatırlatmak istedim; zamanında İspanya’dan kaçan bazı Yahudi ailelerinin, İngiltere’de yerleştiği malum. Bu Yahudi ailelerinden, şimdilerde banka sahibi olanlarla Kraliçe’nin arası bayağı soğuk ve epey sorunlu. Bunu da bu ziyaret sırasında hatırlatmak istedim.
Trump’la birlikte ABD, yeni politikalarında hata yapmaması için Theresa May’in aktifliğini yadırgamayacağım. Zaten basın toplantısına çıkarken, kameralara Trump’la May’in el ele yakalanması, bu devletler arasındaki derin bağın ve Trump’ın derin İngiliz Devlet aklının ürünü olarak meydana çıktığının kanıtıdır. Onlar el ele dünyayı dizayn etmeye devam edecek. Mesele de budur! Farklı farklı kapılar kullanıp, nihayetinde…