Türkiye’yi Suriyeleştirmek 3

Yazarlar
Burhanettin Can Milli gazetedeki “Türkiyeyi Suriyeleştirmek” yazı dizisinin 3.sünü bugün yayımladı.İşte o yazı… Taksim Kadife Darbe Sürecinin Tekrar Seçim Aşaması:  TÜRKİYE’Yİ S...
EMOJİLE

Burhanettin Can Milli gazetedeki “Türkiyeyi Suriyeleştirmek” yazı dizisinin 3.sünü bugün yayımladı.İşte o yazı…

Taksim Kadife Darbe Sürecinin Tekrar Seçim Aşaması:
 TÜRKİYE’Yİ SURİYELEŞTİRMEK – 3

7 HAZİRAN Genel seçimleri ile 1 Kasım Genel seçimleri arasında PKK’nın kır gerillası stratejisinden “Kıra Dayalı Şehir Gerillası” stratejisine geçmesinin çok önemli bir stratejik amacı olmalıdır. Bu nedir? 

Burada, bu strateji değişikliğinin bölgedeki değişimlerle ve Kadife darbecilerin Stratejik hedefleri ile bir ilişkisi olup olmadığı sorgulanacaktır.

“Kır Gerillasından” 

“Kıra Dayalı Şehir Gerillasına” 

Kır ve şehir gerilla mücadelelerinin strateji, metot ve teknikleri bir birinden farklıdır. Bu farklılıklar, yapılanışa ve mücadelenin seyrine derinden tesir eder. Şehir gerillasında şehrin içinde kalarak, sade vatandaş gibi davranarak bir gerilla mücadelesi verilirken bölgeye hâkim olmak hedeflenmektedir.

Kır gerillasında dışarıdan gelmek, vurmak ve kaçmak yerine; şehir gerillasında şehrin içinde vurmak, sokak sokak savaşmak ve hakimiyet kurmak esastır. Kır gerillasında lojistik destek dışarıda, mühimmat depoları dışarıda ve gerilla dışarıda iken şehir gerillasında her şey şehrin içerisindedir. Kır gerillasında, kırlardan şehirler kuşatılmaya çalışılırken; şehir gerillasında merkezden çevreye açılmak önemlidir.

Şehir gerillasında önemli hususlardan birisi, halkı korkutarak hakimiyet alma yerine halkın kalbini, gönlünü kazanarak bir dayanak kitle inşa etmek stratejik hedeftir. Halkı korkutma, geçici lojistik destek imkanı sağlarken halkın gönlünü kazanmak, sürekli maddi ve manevi lojistik destek imkanı sağlar. Şehir gerillasına karşı mücadelede en zor nokta, sade vatandaşla gerillayı birbirinden ayırabilmektir. Gerilla yerine sade vatandaşa verilen zarar, gerillanın ekmeğine yağ sürmek, ona yeni insan unsuru kazandırmaktır.

PKK’nın özerk bölgeler ilan ettiği ilçe ve kasabalarda, barikatlar kurması, yer altından evleri tünellerle bir birine bağlaması, şehrin değişik yerlerine mayınlar döşemesi ve bölgeye gelen güvenlik güçlerine karşı şehrin içinde kalarak bir savaş vermesi, şehri terk etmemesi, PKK’nın şehir gerillası taktiklerini uyguladığının örnekleridir.

Eskiden dağdan gelip karakolları basıp bölgeyi terk ederken şimdi, şehrin içerisinde sade vatandaş görüntüsünde silahlı bir mücadele vermekte ev ev, sokak sokak savaşmaktadır. Bununla beraber PKK, kır gerillasını tamamen terk edip şehir gerillası mücadelesi vermektedir demek yanlıştır. PKK şu an kır ve şehir gerillasını birlikte yürütmektedir. Bu yeni stratejisini “Kıra Dayalı Şehir Gerillacılığı” olarak nitelendirmek mümkündür (1).

PKK, Türkiye’nin gücünü bilmesine, her geçen gün çok büyük zayiatlar vermesine rağmen bölgeyi terk etmemekte, direnmekte ve zaman kazanmaya çalışmaktadır. Bu tavır, bir taraftan Türkiye’deki 1 Kasım seçimleri sonrası ile diğer taraftan da Irak-Suriye hattında olanlarla ilgilidir. O nedenle mesele iki eksende ele alınıp değerlendirilmelidir.

Bunun için PKK’nin kır gerillasından “Kıra Dayalı Şehir Gerillasına” geçmesinin nedenlerine bakılmalıdır. Haziran 2015 seçimlerinden önce Nisan 2015’de PKK’nın yayın organı Serxwebun Dergisi’nde yayınlanan, “Dördüncü stratejik mücadele dönemi – 4 Devrimci Halk Savaşı’nın hedefleri” başlıklı yazıda, “KCK’nin tümünün ekonomik, sosyal, hukuki, siyasi, diplomatik, kültürel ve askeri boyutta” harekete geçirileceği ifade edilmektedir(1). Bu yeni bir stratejinin Kabul edildiği anlamına gelmektedir. 

“PKK Kır Gerillasında Mağlup Olmuştur”

Böyle bir strateji değişikliğine gidilmesinin sebebi, aynı makalede, “Kır Gerillasına dayalı” bir mücadelenin devlet tarafından karşı strateji geliştirilerek çökertilip başarısızlığa uğratıldığı şeklinde izah edilmektedir:

“Düşman bu durumu ‘93-94-95 sürecinde değiştirip köylülüğü ortadan kaldırdı. Düşman, suyu kurutarak balığı yakalama taktiğine başvurdu. Gerillanın içinde hareket ettiği halkı yok ederek, gerillayı açığa çıkartıp avlamak istedi. Bu kadar köy yakma, yıkma, köyleri boşaltma durumu bunun için gerçekleşti.

1998 yılında gerçekleşen ateşkes ile birlikte dağlık alanlara çekildik. Bu, 1999 yılında daha çok somutluk kazandı. Haziran 2004 yılından itibaren savaşa başladığımızda, gerillanın mevzilenmesi, örgütlenişi buna göreydi. Savaşı da buna göre yaptı, bunu aşamadı… 

Çünkü ortada köy kalmamıştı, aslında tasfiye edilmişti. Geriye kalan köyler de, düşman tarafından örgütlendirilmiş köylerdi. Birer tuzaktılar. Halk desteği sürdürüyoruz diye, düşmanın tuzağına düştük ve avlandık. Hepsi pusuydu ve bizi ciddi biçimde zorladı…” (1)
Yazıdan anlaşıldığı kadarıyla PKK içerisinde salt kır gerillasına dayalı bir stratejinin başarılı olamadığına ilişkin ciddi tartışmalar yaşanmış ve başarısızlık nedenleri sorgulanmıştır.

Bu tartışmaların ve sorgulamaların yapıldığı bir dönemde Abdullah Öcalan şu “üç tür savaş tarzının” örgüt tarafından değerlendirilmesini istemiştir: 
“Bunlardan birincisi, geçmişte olduğu gibi dağa dayalı, dağda yoğunlaşan savaş tarzının sürdürülmesi, savaş türünün devam ettirilmesidir. İkincisi, şehirlerde Sovyetik genel bir halk ayaklanmasının yapılmasıdır. Üçüncüsü ise kıra ve şehre dayalı, birlikte, dengeli ve ortak bir savaşın geliştirilmesidir.” (1)

“Özerk/Kantonal Yapı” İçin 
“Kıra Dayalı Şehir Gerillacılığı”

Tartışmanın özünde kır gerillasına dayalı bir mücadele ile “Bağımsız bir Kürt devletinin” kurulmasına gidecek yolun kilometre taşı olarak “Özerk ya da Kantonal bir bölge yönetimi” oluşturmanın mümkün olup olamayacağıdır:

“Demokratik Özerklik çözümünü gerçekleştiremedik… Demokratik Özerklik, yani devletle Demokratik Konfederalizmin yönetim paylaşımı ve ilişkisinin düzenlenmesini ifade eden, hukuki bir sisteme yol açamadık. O, Demokratik Özerklik çözümü olacaktı. Bu gerçekleşmedi ve bu biçimde de artık gerçekleşmeyeceği kanıtlanmış oluyor. Bu durumda yeni bir eylemi, stratejik değişikliği, Devrimci Halk Savaşı’nı gündeme getiriyoruz. Çünkü aynı durumla bunu yapamayız.”(1)

PKK, bu stratejik hedefe salt kır gerillasını kullanarak ulaşamayacağına karar vermiş ve “Kıra Dayalı Şehir Gerillası” stratejisini benimseyerek kendine yeni bir yol haritası çizmiştir:
“… Kırda ve şehirde dengeli bir biçimde yürütülecek bir savaştır. Bu, daha makul ve sonuç alıcı görünüyor. Şimdiye kadar yürüttüğümüz savaş, sadece kıra dayalı yürütülen savaştı. …Ama kesin zafere ulaşmamızı da engelledi. Ama kırda ve şehirde dengeli bir savaş yürüterek, kendimizi örgütleme, Demokratik Konfederalizmi örgütleme ve sömürgeci soykırım rejimini parça parça darbeleyip zayıflatma, geriletme ve sınırlandırma daha çok gerçekleştirme imkanına sahiptir.

Bu bakımdan da biz, Devrimci Halk Savaşı’nın zemini olarak bunu esas alıyoruz. Onun için geçen yıldan beri dağda, ovada, şehirde bütünlüklü bir savaştan, savaş güçlerinin her yerde mevzilenmesi, örgütlenmesi gerektiğinden söz ettik. Buna göre yeni bir yaklaşım içine girdik. Bu anlamda savaş zeminimiz değişmektedir. Bütün planlamalarımızı bu değişikliğe göre yapmalıyız” (1).

Çözüm Sürecinde “Kıra Dayalı Şehir Gerillacılığının” Alt Yapısı İnşa Edilmiştir.

Bu bilgiler ışığında PKK’nın Türkiye’de izlediği politikasına ve Oslo görüşmelerinde dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, Başbakan Müsteşar yardımcısı Hakan Fidan ile PKK yöneticileri Sabri Ok ve Mustafa Karasu arasında geçen konuşmalara ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Başbakan Davutoğlu’nun ve bazı AKP yöneticilerinin yaptıkları açıklamalara baktığımızda, yaklaşık 2009 yılından bu yana PKK’nın, “Kıra Dayalı Şehir Savaşı” stratejisini benimsediği, buna ilişkin bir alt yapı çalışması yaptığı ve “çözüm sürecindeki” çatışmazlık ortamında şehirlerde mevzilenerek şehir gerillasına hazırlandığı anlaşılmaktadır (2, 3). Diğer taraftan bu süreçte Suriye’de kazanılan şehir gerillası deneyimleri, Türkiye’ye aktarılmış, kadrolar buna göre eğitilip konumlandırılmıştır.

Çözüm sürecinde PKK Türkiye’de iki eksen boyunca mevzilenmiş ve gerekli alt yapı çalışmaları yapmıştır: Birinci Eksen, Irak-Suriye sınır boyu; İkinci Eksen, Ağrı-Iğdır-Kars-Ardahan-Erzurum hattıdır. Birinci eksende Irak-Suriye’den ikinci eksende de Ermenistan’dan lojistik destek sağlanmıştır. Ermenistan, ikinci Kandıl olarak görülmekte ve nitelendirilmektedir. Cemil Bayık’ın bu amaçla en yakın adamlarından olan Yusuf Şek’i eyalet sorumlusu olarak bölgeye gönderdiği bilinmektedir (4).

Sonuç: HDP İle PKK’yi Özdeşleştirme Hatasına Düşmemek

Türkiye, 7 Haziran seçimlerinin hemen sonrasında Kadife Darbeci Şer ittifakı (ABD-İsrail-İngiltere-AB) tarafından PKK üzerinden Ermenistan-Irak-Suriye üçgeninde bir kıskaca alınmak istenmiştir. Bu kıskaç operasyonu, 1 Kasım sonrasında daha da kesifleşebilir ve PKK, Güneydoğu’nun tümünü kapsayacak tarzda özerklik ilan edip Türkiye’nin her tarafında çok yoğun eylemler zincirini başlatmak isteyebilir.

Bugünden başlatılan “Özerklik ilanlarına” ve “İç savaş” çığırtkanlıklarına bu açıdan bakılmalıdır. Bu noktada KCK, PKK, DHKP-C, PYD, İŞİD, TİKKO ve TKPML gibi terörist örgütler arasında tam bir ittifak kurulduğu, birlikte hareket ettikleri göz önüne alınmalıdır. Ayrıca Kadife Darbeci şer ittifakının Mason-Sabatayist-Boğazın Baronları ve bunların gizli ortaklarından oluşan bir iç şer ittifakının olduğu unutulmamalıdır. 

Türkiye, Suriye meselesinden uzaklaştırılıp hem kendi içine kapatılmak hem Suriyeleştirilmek ve hem de, öncelikli olarak/ilk adım olarak, zihnen bölünmek istenmektedir. Herkesin bunu görmesi ve sorumlu davranması gerekmektedir.
Bu şeytanı ittifaka karşı, toplumun genelini kuşatacak, seviyeli, istikrarlı bir ittifak grubu çıkarılmalıdır. Bunun için dışlayıcı, suçlayıcı ve kamplaştırıcı bir dil kullanılmamalıdır.

HDP ile PKK’ı özdeşleştirici ve birbirine kenetleyici bir dil yerine ayrıştırıcı bir dil, tutum ve tavır ortaya konmalıdır. Aksi taktirde HDP üzerinden PKK ve yaptıkları, HDP’ye rey vermiş seçmenler indinde meşrulaştırılmış olabilir ve PKK çok ciddi bir halk desteği sağlayabilir.

Bu ülkede “Dinimden dönerim de Partimden dönmem”(!) anlayışının hala daha etkin olduğu, göz ardı edilmemelidir. Bütün siyasi partilerin ve gönüllü kuruluşların bu gerçeği görmesinde fayda vardır. Buna karşılık HDP de, PKK ile arasına ciddi bir mesafe koymalı “Özerklik ilanı” ve “İç savaş” çığırtkanlığı yapan HDP mensuplarını uyarmalı gerekirse partiden tasfiye etmelidir. MHP de, HDP’ye karşı kullandığı dili ve takındığı tavrı değiştirmelidir.

Milli Görüş kadroları, meseleye bu açıdan yaklaşmalı, ülkeyi birleştirici, bütünleştirici ve kaynaştırıcı bir politika ortaya koymalı, bir dil ve söylem kullanmalıdırlar. 

Kaynaklar
1- Çiçek, N., PKK’NIN Yeni Stratejisi: ‘Şehir Gerillacılığı’, Timetürk 08.09.2015
2- Çakmaklı Ş., Şehirlere Bomba Yerleştirilirken Kimlerin İzlediğini Açıklıyoruz,
Odatv.Com, 08.09.2015.
3- Zaman 08.09.2015.
4-Takan, A., PKK’nın ilk Kantonu; Ağrı-Iğdır-Kars-Ardahan Hattı, Yeniçağ, 23.07.2015.