Haşmet Babaoğlu’nun Sabah gazetesindeki yazısı…
“Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ vizyonunu gerçekleştirmek için çabalarımızı birlikte canlandıralım…”
Beyaz Saray’dan çıkıp doğru Ankara’ya koşan Birleşik Krallık Başbakanı Theresa MayAnıtkabir defterine böyle yazmış…
Eh, ne var bunda, diyeceksiniz. Hem diplomatik zarafet taşıyor, hem de Trump ve Brexit sonrası dünya için güzel bir dilek…
Fakat yalanı yok, artık “yurtta sulh” diye başlayan bir cümle işitip gördüğümüz an içimize şüphe düşüyor.
Neden mi?
Çünkü 15 Temmuz darbecileri Atatürk’ün bu ifadesini maalesef ağır biçimde kirlettiler.
Üstelik 15 Temmuz’u kurgulayan global güçler işlerini hâlâ açık veya kapalı mesajlarla görüyorlar. Her cümle, her kelime, her ima önemli.
***
Hepsini bir yana bırakın…
Theresa May’in ülkesi daha birkaç hafta önce dehşet bir askeri skandal yaşadı.
Bir denizaltıdan yapılan nükleer füze testinde tam ters yönde (yani ABD’ye doğru) gitmeye başladığı görülen füze derhal imha edilmiş.
Daha beteri şu ki, ordu başbakan May’i uzun süre bu olaydan haberdar etmemiş. Skandal patlayınca başbakan apar topar BBC’ye çıkıp “çok güçlü bir ordumuz var, olur öyle hatalar” türünden açıklamalar yapmak zorunda kaldı.
Dünya öyle bir dünya işte!
Deli gibi savaşa hazırlanıyorsun, sonra gelip Anıtkabir’e bunları yazıyorsun.
Şimdi madem hatırladık, “Yurtta sulh konseyi” konusuna dönelim.
Darbe davaları önümüzdeki bahar peş peşe gelecek görünüyor.
Ancak basına Fetö itiraf ve ifadeleri diye yansıyan öyle uyduruk şeyler var ki, tedirgin olmamak imkânsız. Umarım, davalar 15 Temmuz’un gerçekliğiyle ilgisi olmayan bu sade suya tirit açıklamalar üzerine inşa edilmez!
“Yurtta Sulh Konseyi” konusuna gelince Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı konseyin askeri kanadını tespit konusunda önemli yol kat etti. İddianamenin…