Süleyman Özışık: YSK, seçimleri muhakkak yenilemeli!

Yazarlar
İstanbul seçimlerine şaibe bulaştırıldığını söylediğimizde CHP’liler fena parlıyor. Onlara göre sütte leke var, seçim sandıklarında yok! AK Parti’nin oy deposu sayılan yerlerde Binali Yıld...
EMOJİLE

İstanbul seçimlerine şaibe bulaştırıldığını söylediğimizde CHP’liler fena parlıyor. Onlara göre sütte leke var, seçim sandıklarında yok!

AK Parti’nin oy deposu sayılan yerlerde Binali Yıldırım’a sıfır oy yazıldığına; Yıldırım’ın oylarının Ekrem İmamoğlu’na, Türkiye Komünist Partisi’ne ya da Haydar Baş’a yazıldığına dair kapı gibi belgeler var. 

Hem de ıslak imzalı!

Hem de bir, iki, üç, dört değil ha!

Çuvallara, bavullara sığmayan 350 ayrı belgeden bahsediyoruz.

“Yahu peki bunlar ne?” diye soruyorsun, “Ama onların tamamı düzeltildi” cevabı veriliyor. E, iyi de onların tespit edilip düzeltildiğini söylüyorsan, seçime şaibe karıştığını zaten kabul etmiş oluyorsun!

Ekrem İmamoğlu ilk günlerde, “İstanbul’daki oyların tamamı sayıldığında, bizim oylarımız 20 bin bandına oturacak. Yani her halükârda kazandık” diyordu. Ancak birkaç ilçede geçersiz ve hileli yazılmış oylar sonucu fark 13 binlere düştü. 

Zaten dikkat ederseniz gerek Ekrem İmamoğlu’nun gerekse CHP’lilerin söylemleri bu aşamadan itibaren değişmeye başladı. “Oy farkı kapanmaz boşuna uğraşmayın” diyenler, hileler birer ikişer ortaya çıkmaya başlayınca ağız değiştirmeye, “İyi de YSK sizin emrinizde. Neden sağlıklı bir şekilde denetlemediniz?” diye sormaya başladı.

Aslında bu söylem de sandıklarda hile yapıldığının kabulü anlamına geliyor gelmesine ama ben “YSK sizin emrinizde. Neden sağlıklı bir şekilde denetlemediniz?” cümlesine daha çok takıldım. 

YSK sahiden AK Parti’nin emrinde mi?

Ya da ima ettikleri şekliyle soracak olursam, YSK’daki herkes AK Parti’yi koruyup kollayan elemanlardan mı kurulu? Bu sorunun cevabını vermeden önce İl ve İlçe Seçim Kurullarının kimlerden oluştuğuna bir göz atalım. YSK’nın sitesinden aldığım bilgiyi sizlere aynen aktarayım:

İlçe seçim kurulu; bir başkan ile altı üyeden oluşur. İlçedeki en kıdemli hâkim, kurulun başkanıdır.

Kurulun dört üyesi son milletvekili siyasi partilerden belirlenir. Diğer iki üyelik için, İlçe Seçim Kurulu Başkanı’nın çağırması üzerine, ilçe merkezinde bulunan okulların öğretmenleri toplanarak kendi aralarında, gizli oyla, dört kişi seçerler. 

Buraya kadar anlaşıldıysa, İl ya da İlçe Seçim Kurulu’na başkanlık yapan hâkimler meselesine gelelim.

CHP bu hâkimlerin, AK Parti’nin emrindeki kişiler olduğundan dem vuruyor. Ben ise bunun tam tersini söylüyorum.

Aslına bakarsanız bunu ben değil, CHP’li Dursun Çiçek aylar önce dile getirmişti. KRT TV’den Çağlar Cilara’ya konuşan Çiçek’in ne dediğini hatırlayalım:

“Hâkim ve savcılarla görüşüyoruz. Onlardan bazı yargılamaların bu soruşturmaların niye sonuçlanmadığını soruyoruz. Onlar da ‘Bizim iktidarı yargılayacak gücümüz yok. İktidarı düşürmek muhalefete düşer. Yani bu sizin göreviniz, siyasetçilerin görevi. Onları iktidardan indirin bakın biz onları nasıl yargılıyoruz!”

Bu sözlerden sonra epey gürültü kopmuş, kamuoyu ve Türk medyası Dursun Çiçek’e, “Bu hâkim ve savcıların kimler olduğunu açıkla” diye baskı kurmuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Talimat Savcılığı’na ifade veren Dursun Çiçek bu hâkim ve savcıların ismini vermeyerek bir nevi kıvırmıştı.

Buradan yola çıkacak olursak, sanırım, şunu söyleme hakkımız var:

1- YSK öyle CHP’nin iddia ettiği gibi AK Parti’nin emrinde bir kurum değilmiş. Hatta aksine, İl ve İlçe Seçim Kurulu Başkanlarından bazıları AK Parti’yi yargılamak için can atıyormuş.

2- Hadi kimsenin söylemediğini ben söyleyeyim. İl ve İlçe Seçim Kurulu Başkanlıklarına AK Parti’yi iktidardan indirmek için ya da AK Partilileri yargılamanın yolunu açabilmek için can atan kaç hâkim atandı acaba? 

“Yok canım, daha neler!” diyemezsiniz herhâlde değil mi?

Hadi açıktan söyleyemiyorsunuz da bari kendinize itiraf edin.

Binali Yıldırım’ın oylarının ilçe seçim kurullarındaki birleştirme tutanaklarına yalan yanlış, eksik gedik girilmesinin başka bir açıklaması yok!

AK Partililer nezaketen veya toplumu germemek adına, bu durumu “Maddi hata”, “Usulsüzlük” falan diyor ama değil. Bir “maddi hata” ya da “Usulsüzlük” olabilmesi için aynı şeyin Ekrem İmamoğlu için de geçerli olması gerekiyor.

Siz hiç, Ekrem İmamoğlu’na Beşiktaş’ta, Kadıköy’de, Bakırköy’de, Beylikdüzü’nde ya da Şişli’de sıfır oy çıktığını gördünüz mü?

Hatta bırakın bu ilçeleri…

Bahçelievler, Bağcılar, Esenler, Sultanbeyli ya da Çekmeköy’de Ekrem İmamoğlu’nun sıfır çektiği bir sandık duydunuz mu?

Duymadınız değil mi?

O zaman bu işin adını doğru koyalım. Yapılan düpedüz hırsızlıktır, hatta hırsızlığın daniskasıdır.

Net!

Şunu da iddia ile söylüyorum. Şayet İstanbul’daki 32 bin sandığın tamamı sayılmış olsa, Binali Yıldırım, Ekrem İmamoğlu’na minimum 20 bin fark atardı. Ama her ne hikmetse AK Parti’nin elemanlarından oluştuğu söylenen YSK böyle bir şeye izin vermedi.

AK Partililer yok musakkadır, yok antrikottur meselesine takılarak hem boşa zaman kaybediyor hem de Ekrem İmamoğlu’nun şovuna aracılık etmiş oluyor. Bu tür magazinsel meseleleri dile getirmektense, İstanbul’daki seçimlerin şaibeli olduğu ve yenilenmesi gerektiği meselesine daha fazla ağırlık vermeli…

Dile getirilecek “şaibe” iddiası bir kamu vicdanı görevi görür.

YSK’dakilerin de gözü kör, kulakları sağır değil herhâlde. Bu söylemler karşısında kamu vicdanını rahatlatmak için seçimlerin tekrarlanmasına karar verirler en azından…

CHP kanadından gelen, “Sandıkta kazandığımızı masada vermeyiz” söylemleri ya da “Seçimler yenilenir de Ekrem İmamoğlu yenilirse Türkiye’yi ayağa kaldırırız” söylemleri boşuna değil.

Korkuyorlar… 
Şaibenin ortaya çıkması ve şaibesiz bir seçimi kaybedecek olmalarından korkuyorlar.  

Seçimlerin yenilenmesi ya da tekrarlanması durumunda Ekrem İmamoğlu’nun daha büyük bir farkla kazanacağı iddiası da bomboş bir iddiadır. 

Temeli yoktur.

Hilesiz, hurdasız yapılacak İstanbul seçimlerinde Binali Yıldırım İstanbul’u rahatlıkla kazanır!

Bu nedenle seçimlerin yenilenmesi için gereken neyse yapılmalıdır!