Süleyman Özışık: Tilkinin özgürlük anlayışı…

Yazarlar
Tilkiye, “Hele bir slogan at da görelim” demişler. Başlamış, “Yaşasın tavukların özgürlüğü, yaşasın tam demokrasi, kahrolsun kümesler” diye bağırmaya… Millet İttifakı’nın demokrasi...
EMOJİLE

Tilkiye, “Hele bir slogan at da görelim” demişler. Başlamış, “Yaşasın tavukların özgürlüğü, yaşasın tam demokrasi, kahrolsun kümesler” diye bağırmaya…

Millet İttifakı’nın demokrasi ve özgürlük kılıfına büründürdüğü söylemlerin, tilkinin özgürlük anlayışından hiçbir farkı yok.

Liderlerin söylemlerine dikkat edin…

Özgürlük ve demokrasi sözü ağızlarından düşmüyor. Peki ama kimin için özgürlük, kimler için demokrasi?

Kemal Kılıçdaroğlu’na bakıyorsunuz.

PKK ve HDP ile “Kan kardeşi” gibi anlaşıyor. PKK’ya yakın isimleri CHP çatısı altında toplayıp meclis üyesi yapmak için çalışıyor. YPG deseniz, onları terör örgütü olarak görmüyor. Aksine “Onlar ülkelerini korumak için mücadele eden kahraman bir örgüttür” diyor.

Efendime söyleyeyim…

FETÖ deseniz, 17/25 Aralık sonrası onların kankası gibi davranıyor. Hatta onları haksız yere hapse atılmış masum insanlar olarak görüyor. “Biz iktidara gelirsek, içerideki masum insanlar dışarı çıkacak, FETÖ ile ilişkisi olan AK Partililer onların yerini dolduracak” diyor.

DHKP-C deseniz, “Onlar alnından öpülesi tertemiz çocuklar” diyor. Devletin mahrem bilgilerini yaymaya çalışan Can Dündar için canı çıkıyor. MİT tırları görüntülerini dünyaya servis eden Enis Berberoğlu için maraton koşuları yapıyor.

Terör örgütlerinin propagandasını yapan ya da darbeye yazılarıyla çanak tutan isimleri de gazeteci olarak gördüğünü söylüyor.

Geriye kim kalıyor, kimin için özgürlük, kimin için demokrasi istiyor bu adam?

İslami kesim için istiyor olamaz, zira terörün İslam’dan kaynaklandığını kendisi söylüyor.  AK Partililer için istiyor olamaz, onlar hâllerinden gayet memnun. Ülkücüler için de istiyor olamaz çünkü onlar da hâllerinden şikâyetçi değil?

Eeee?

Geriye kim kalıyor?

Kimse!..

Tilkinin özgürlük anlayışına benzer bir özgürlük anlayışı içinde olduğu tam da bu noktada ortaya çıkıyor.

Dikkat ederseniz kâh EYT’lilere, kâh memura, kâh emekliye, kâh işçiye, kâh çiftçiye tutarlılığı olmayan ama kafa karıştıran inanılmaz vaatlerde bulunuyor.

Niyet belli!…

Aklınca, Erdoğan’ın etrafında toplanan kitleleri etkilemeye çalışıyor. “Siz ona sırtınızı dönün. Hele siz onu yalnızlığa terk edin. Sonra bahar gelecek” diyor. Tavuk olarak gördüğü bu kitle kendi tarafına geçtiği an, tilkiliğini göstermeye başlayacak.

Bunu ben söylemiyorum arkadaşım!

Kendisi ve çevresindekiler bağıra bağıra söylüyor. Gözleriniz kör, kulaklarınız sağır değilse bunu siz de duyarsınız.

FETÖ’cülerle ilgili söylediği sözü tekrar hatırlatayım:

“Biz iktidara gelirsek, içerideki masum insanlar dışarı çıkacak, FETÖ ile ilişkisi olan AK Partililer onların yerini dolduracak” diyor. O gece darbe yapan askerleri masum, onlara müdahale eden 15 Temmuz kahramanlarını, “Askerin kafasını kesen barbarlar” olarak tanımlıyor.

PKK’yla iş birliği yaparak onlarla birlikte ülkeyi yeniden karıştıracağını kendisi söylüyor, YPG’yi bir terör örgütü olarak görmediğini, DHKP-C’li teröristleri teröristten saymadığını kendisi söylüyor.

Gerçek terörün İslami kesimden kaynaklandığını ve iktidara geldiğinde ilk hedefinin bu kesim olduğunu kendisi söylüyor, duymuyor musunuz?

Sadece o değil, çevresindekiler de aynı…

Biri, “Biz iktidara geldiğimizde size yine mağduriyet yaşatacağız” diyor. Diğeri ülkenin seçilmiş meşru Cumhurbaşkanı’nı mahzenlerde asmaktan, zehirleyerek öldürmekten bahsediyor.

Yahu PKK terör örgütü ve onun siyasi uzantısı olan HDP bile, “Biz, CHP ile birlikte bu ülkeye demokrasiyi ve özgürlüğü getireceğiz” diyor.

Ben daha size ne anlatayım kardeşim?

Aylardır ısrar ve inatla, “Bu ülke bir beka sorunu ile karşı karşıya kalabilir” diyoruz, kimseyi inandıramıyoruz. 15 Temmuz işgal girişimini yaşamış bir ülkenin hiçbir ferdi, “Bu ülkede bir beka sorunu yoktur” demez, diyemez.

Ama bizim içimizdeki bazı öngörülü arkadaşlar bunu söyleyebiliyor. Demek ki felaket bütün dehşetiyle kapımızı çalıncaya kadar ikna olmayacaklar.

Bakın size çok uzaklarda, Amerika’da yaşayan bir gazetecinin yazdıklarından bahsedeyim.

Serdar Turgut…

Gazete Habertürk’te yazıyor. Yazılarındaki tahmin ve uyarıların yüksek isabet oranıyla dikkat çeken bir isim. AK Parti veya MHP’ye yakınlık duymadığını her fırsatta dile getiren Turgut son yazısında çok önemli bir noktaya dikkat çekiyor. Biraz uzun bir alıntı yapacağım ama okumaya değer bulacağınızdan eminim.

Buyurun:

“Benim çalıştığım şehirde Türkiye’ye yönelik ne türlü karanlık oyunlar oynanmaya çalışıldığını, sadece Amerikan yönetiminin değil onun kurduğu global bağlantılar ile Türkiye’nin nasıl hedef hâline getirilmeye çalışıldığını her gün her saat görüyor ve dinliyorum.

Ülkemize düşmanca yaklaşanların ve türlü oyunlar oynamaya çalışanların istediği tek şeyin bu yaklaşan seçimde AK Parti’nin zayıfladığını görmek olduğunu biliyorum. Çünkü bu olursa bunu Başkan Erdoğan’ın iktidarının zayıflama sürecinde olduğunu söyleyerek bunu da tehlikeli oyunlarının stratejik bir parçası hâline getirme planı yapıyorlar.

Bu yüzden tarihimizin bu aşamasında Türkiye’nin gerçekten de bir beka sorunu vardır ve yaklaşan yerel seçim sadece bir belediye seçimi değil bu beka sorunu ile ilgili bir konudur. Başkan Erdoğan bunu vurgulamakta sonuna kadar haklıdır.

Uzunca süredir yazıyorum. Başkan Erdoğan global düzeyde oynanmak istenen karanlık oyunlara karşı neredeyse tek başına mücadele eden lider olarak ortaya çıktı.

Bu yüzden siyasi görüşümüz ve hayata bakışımız ne olursa olsun Erdoğan’ın bu konjonktürde gücünden kaybetmiş gibi gözükmemesi için vatan sevgisi ortak paydasında buluşmalıyız ve onun arkasında durmalıyız. Bu, siyasetin değil, vatan sevgimizin bir gereğidir.”

Bunun üzerine daha ne söylenebilir?

Devamını Oku

  • Universitas terbaik Tapanuli
  • tutorial dan tips zeverix.com
  • https://insidesumatera.com/
  • https://prediksi-gopay178.com/
  • https://margasari.desa.id/
  • https://sendangkulon.desa.id/